HER ŞEYİN BAŞI CİDDİYET VE İNANÇTIR!? (III)
Eklenme: 9/22/2023 12:00:00 AM

Dünden devam diyoruz! Başlığımız yerini koruyor, çünkü aynı minval üzerine sohbetimizi derinleştirmek istiyorum... çünkü ciddiyet ve inanç yaşamın tüm alanlarının ana şartlarını teşkil ediyor Ki bu ilkeler, özellikle devlet yönetimlerinde tavizsizdir Zerresinde ihtilaf vaki olursa, mevcudiyeti demek ki; tehlikede ve tehdit altındadır

***

Ne diyoruz, siyaset kurumunun tüm içtimai faaliyetlerinde ciddiyet ve inanç noktasında çaba göstermesi gerekir Eğer ki tam teşekküllü bunu yerine getirmez ise boşuna çaba göstermiş olur... Sorumlu olduğu halkın beklentisine cevap verememiş olacağı gibi, ümitleri ve hayalleri de suya düşer

***

Bu itibarla diyorum ki ciddi, menfaatsiz, cebini doldurma anlayışından ırak icra edilen siyaset, her daim kalıcıdır... Toplumun güvenini kazandığı gibi; ülkesini ve milletini her daim büyütür, geliştirir, kazanımlar elde eder... Makam ve mevkiini sağlamlaştırma anlayışı dışında, pırıl pırıl bir imanla üstlendiği davayı yükseklere taşır

***

İslam davasında, küfür, nifak ve irtidat yoktur! Ancak bunlardan herhangi birinin tezahür etmesi halinde, İslam davası ve ona inanmış Müslümanlar için gaflet ve dalalet kaçınılmaz hale gelir. Demek ki İslam ve onun davasını üstlenenler sıradan bir misyona sahip değildir Denir ya az ve öz değildir...

***

Zira l-i İmrn suresinin 19. Ayeti açıktır

İnne-ddne inda(A)llhi-l-islm

Yüce Yaradan bir hüküm olarak buyuruyor.

Şüphesiz ki Allah katında din İslmdır.

***

Bu itibarla daha önce de ifade ettiğimiz gibi rastgele Ben Müslümanım demekle bir yere varılmaz Ve o kişi İslam davasını üstlenmiş olmuyor... Ne diyoruz; sözle öz aynı olmalıdır. Yani, İslamın ana hakikatleri ve gerçeklerini tümüyle yaşatmak ve yaşamak gerekir.

***

İslam davası, her şeyden önce birey olsun, toplum olsun, yönetimler olsun, herkes için her şeyin başını çeken, varlık nedenidir. Hem fani dünya için, hem de ebedi dünya için, ciddi ve inançlı bir şekilde; İslamı yaşamak gerekir

***

Ne yazık ki toplumsal olarak olsun, birey olsun, aileler olsun, bugünkü halimiz, yaşam şeklimiz özümüzü içermiyor... İslamın hakikatlerine uymamaktadırHerkes de buna şahittir.

İsterseniz elimize mikrofonu alıp, çarşı pazara çıkalım, rastgele vatandaşa soralım?

Gerçekten bu memleket, İslam memleketi midir? Elbette ki Evet diyecekler. Peki, İslam memleketi ise ki öyledir, İslamın ana çizgilerini yaşıyor muyuz? Şeklen olsa da Evet yaşıyoruz denir ama sözde varsa da özde olmadığını görüyoruz

***

Nerede fıkhi meseleler? Vaki mi, değil... Toplum onunla yaşamıyor ki. Şu halde o olmayınca, İslam fıkhı da demek ki ortadan kaldırılmıştır. Peki, Kuran-ı Kerimi orijinal metniyle, ya da tefsiriyle toplumun kaçta kaçı okuyor, öğreniyor ve bunun dersini alıyor? Ya da ders görenimiz kaç kişi? O da bizim meçhulümüz.

***

Medrese limleri hariç ki onlar da ancak parmakla sayılır. Medresede okuyanlar hariç halk bundan oldukça uzaktır. Türkçe tercümeler de hakiki manayı ifade etmediği gibi Allahın kelamı da olamaz. çünkü Allahın kelamı Kuranın orijinal metnidir. Hz. Muhammed (S.A.V)in kalbi üzerine vahiy olarak gelmiştir.

***

Bunun Türkçesi veyahut başka herhangi bir dili olmaz. Kuranın dili Arapça olmakla birlikte Kelamullahtır. Arapların da herhangi bir dil uydurarak Kuranı tefsir etme hakları da yoktur.

***

Nitekim bakınız Bakara suresinin 23 ve 24. Ayetleri bize ne buyuruyor;

23- Eğer kulumuza (Muhammede) indirdiğimiz (Kuran) hakkında şüphede iseniz, haydi onun benzeri bir sre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allahtan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).

24- Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kfirler için hazırlanmıştır.

***

Yani Kurana iftira etmeyin.

Bu durumda İslam camiası olarak yapılması gereken gerçek, gençliğimizi Kuran anlayışıyla yetiştirmemiz gerekir... Kuranın orijinal metniyle tanıştırmak lazım. Öğretmek lazım. Aksi takdirde, her şey sözde kalır

***

Diyorum ki İslam ülkesinin, Müslüman milletin yegne kurtuluşu; Kuranın orijinal metninin okunmasıyla ve manasını öğrenmesi, tefsirini okuması ve onunla amel ederek onunla oturup kalkmasıyla mümkündür! Toplumsal hayat bütünlüğü bununla ancak sağlanabilir.

***

Aksi takdirde hal-i lem meydandadır, görüyoruz. Yüz yıldan beri biz bir arpa boyu kadar ilerlemedik. Teknolojimiz yok Milli eğitim camiamız, İslam dışı bir öğretimle kalkıp oturuyor Bize göre bu da çağdaş ilmi gerçeklere aykırıdır. İlmin gerçek öğrenimi Kuranı öğrenmekle olabilir.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar

Failed to load the video