ILIMLI İSLAM PROJESİ (!)?!
Eklenme: 9/23/2019 12:00:00 AM

Evet sevgili okurlar!

Gerçekten dert çok büyük..

İslam dünyası nerdeyse kendi varlığını inkar edecek...

Benliğini kaybetmiş; serseri mayın misali...

Ne dersini çalışıyor... Ne de; İslam kimliğini savunabilme noktasında, mücadele ediyor...

Değerlerinden; hızla uzaklaşıyor...

Öyle ki, kendi inancından, değerlerinden, iman ettiği, İslamın olmazsa olmazı olan; ilkelerinden, ödün veriyor, tavizlerde bulunuyor...

Batı endeksli bir yaşam kültürünün rüzgarıyla; Ilımlı İslam modelini öne çıkararak, taviz de taviz veriyor...

Sürekli; kendi içinde hançerleniyor..

Ha bire kan kaybediyor..

Neden derseniz?

çünkü, kendine Müslüman görüntüsü veren münafık, ehliyetsiz diktatör yöneticiler , batının birer piyonu olarak, İslam ülkelerinin başında bulunuyorlar...

Ne yazık ki, İslam dünyası bugün hasta adam durumunda...

Hiç kuşku götürmez bir gerçektir ki...

Yüce İslam dini Allah nezdinde tek üstün dindir.

Bu dinin üstünlüğünü içine sindiremeyen emperyalizm ve aynı paralelde emperyalizmin uşakları, satılmış piyonları, aynı zamanda Siyonizmin köleleri de aynı hareketlilik içerisinde büyük bir ittifakla; İslamı hedef almaktadırlar...

Bugün değil, asırlardır bu böyle...

***

Sevgili okurlar....

İslamiyetin ana gerçeği olan

Sünnetullh

hiçbir tağyire, tahvile, değişikliğe uğramayacağı gibi, ilmi mevzuatların da ana başlığını teşkil etmektedir...

Allahın değişmeyen kanunlarıdır...

Yani İslamın ana gerçeği; ayet ve hadislerinin değişmeyeceği, hakikatidir....

Hiç bir şekilde; ılımlı İslam adı altında Allahın değişmeyen; ayet ve hükümlerinin, muhtevası tağyir edilemez!

Tahvil de edilemez...

Hele ki, emperyalistlerin, emperyalizmin, ya da Haçlıların, Siyonistlerin hoşuna gitsin diye; alçakça bir düşünce içerisine girilemez...

Kendisine İslam ve Müslüman libası giydirip, emperyalist patronların nam-ı hesabına, fetva çıkarıp, İslamı dejenere edici, mecrasından çıkaran, seküler düşüncenin içerisine hapsetme gayesiyle hareket eden, hiçbir makam ve mevki, söz sahibi olamaz!...

Ama ne yazık ki, son yıllarda işte böylesine zihniyete sahip karakterler İslamın içine girerek, alçakça İslamiyetin DNAsıyla oynamaktadırlar...

Gayrimeşru olan şeyleri meşrulaştırmaya çalışıyorlar..

Başı çeken de; diplomalı cühela taifeler..

İşte bunlar değişmeyen, tağyir ve tahvile uğratılamayan yüce dinin ana kurallarını hafife alarak terbiyesizce, ılımlı bir İslamı hayata geçirme gayreti içerisinde bulunuyorlar..

İşin ustalığı ile bilinen bu güruh, ne yazık ki Türkiyede de var, Ortadoğuda da var, özellikle Mısırda var, Suudi Arabistanda var..

Var da var

Ama ne yazık ki ümmet bir türlü kendine bir çekidüzen veremiyor..

Ne İslamı okuyor, ne de okutmaya çalışıyor, ne de İslam dinini öğrenmeyi merak ediyor.

Onun için İslam adına İslamla oynamak bize göre yolsuzluğun ve çaresizliğin dik alasıdır.

Ve bilinçli, kurnazca bir ihanet ustalığıdır

***

Bakınız, Şair Fuzuli, Arapça bir şiirinde şöyle diyor:

Tebbetyeda katibin levlahu maharibet

Mamuretun üssiset bil ilmi vel edebi

Her iki eli kurusun o katibin ki, ilim ve edebiyat tekniği ile yazılmış bir eseri orijinalliğinden düşürüp rastgele yazması ve orijinalliğinden düşürmesi için o katibin her iki eli kurusun diye beddua ediyor Fuzuli...

Bu şiiri mecaz ve imalı olarak; yüce Kuran-ı Kerimi orijinalliğinden düşürüp ters harflerle yazması ve Türkçeleştirmeye çalışan anlayışı ve meçhul kimlikleri kast ediyor.

Keza yine diğer bir şairimiz diyor ki;

Matekelbun fi mahalli, kadhalesna, min avahu

Hallefel melunu cerven

Vehve ahva min abahu

Yani, bilinen bir mahallede hep havlayan bir köpek varmış.. Ve, mahalle ondan çok rahatsız oluyormuş..

Ancak o köpek ölür... Mahalle kurtulduk diye düşünürken; ne çare ki o melun dev, arkasına bıraktığı yavru bir köpek var...

O köpek, babasından daha fazla havlıyor ve mahalleli isyan edercesine, rahatsız oluyor...

İşte iki şairin aktarılan şiirlerindeki alıntı, yani sözcüklerindeki ana maksat ve hedeflediği anlam, çok kapsamlıdır...

İyi okumalıyız..

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek tüm İslam dünyasıyla oynayan emperyalist hainler ve içteki onların adına çalışan piyon edepsizleri açıkça ifade etmektedirler..

Kast edilen; onlar!...

İşte Mısır ...

İki günden beri çok büyük bir kitlesel ayaklanma var

Yolsuzluk, usulsüzlük ve İslam dışı uygulamalara karşı; bir öfke seli...

Bu ayaklanma Yusuf Kaplanın dediği gibi Allah ede fazla dağılmasın..

Bu hareket ihvan hareketi değil

Amerikada bulunan bir Mısırlı iş adamanın, satılmış Sisinin yolsuzluklarını yakalamış, edepsizliklerini yakalamış, katilliğini yakalamış ve Mısır halkına bildirmiş

Sisi Amerikadayken bu hareket başladı

Fakat bize göre öyle görünüyor ki Sisinin altı yedi yıldan beri yapmış olduğu edepsizlikler yanında kar kalmayacağı gibi, yine İslamın yedi Beyzası olan Hazreti Musanın beyaz eli gibi mucize olarak ortaya çıkacak ve Mısırı o alçak, satılmış diktatörün elinden kurtaracaktır diye ümit ediyoruz

Gerçekten çekilecek gibi değildir..

İslam dünyası çok büyük acılar içerisinde kıvranıp durmaktadır.

***

Türkiyemize gelelim

Dün görsel medyanın ekranlarında; Kuran-ı Kerimi güzel okuma yarışmasına dair, haber vardı..

Diyanet İşleri Başkanlığı Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanlığınca düzenlenen 11.Kuran-ı Kerim Güzel Okuma Yarışması Kadınlar Türkiye Finali Manisada yapıldı.

Manisa Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezi Lale Salonunda düzenlenen finale kendi bölgelerinde birinci 8 finalist katıldı.

Jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda İstanbul bölgesinden Sancaktepe Kuran Kursu öğreticisi Fatma Gök birinci oldu.

Ordu bölgesinden Samsun Bafra Kuran Kursu öğreticisi Ayşe Şengül ikinci, Isparta bölgesinden İzmir Konak Kuran Kursu öğreticisi Elif Genç üçüncülüğü elde etti.

Diyanet İşleri Başkan yardımcısı Ramazan Muslu da, yaptığı konuşmada, şöyle diyor

Müminler sosyal hayatlarını Kuranın ebedi ve evrensel düsturlarına göre tanzim ettikleri zaman tarihin daima öznesi olmuşlardır. Hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız ki, Kuran edebiyat değil, hayattır...

***

Evet sevgili okurlar!

Bakınız Kuran edebiyat değil, hayattır sözü bize göre anlamlı ve güzel bir sözdür.

Amma velakin buradan inanan Müslüman kamuoyu adına sayın Diyanet İşleri Başkanlığına seslenerek diyoruz ki:

Ey Diyanet İşleri Başkanlığı, buraya kadar her şey tamam da...

Ama velakin, hop hop, hele bir dur bakalım...

Bilimsel olarak size bazı önemli sorularımız olacak..

O soruları sormak istiyoruz

Ve sizden de; kamuoyu nezdinde cevap bekliyoruz..

Aksi halde; sizin hakkınızda menfi bir düşünceye sahip oluruz..

O güzel teşkilatınız, o güzel kurumunuz Ilımlı İslam adına İslamiyeti, küçük düşüren, bir oluşum olarak görürüz..

Ki, ne siz, ne de kurumunuz İslamı küçük düşürmeye hakkınız olmadığı gibi, haddiniz de değildir

Yüce İslam dininin hangi fıkhi meselesinde veyahut hadislerde velev ki zayıf hadis olsun....

Bir kadının şarkı okurcasına yarış adı altında Kuran-ı Kerimi müzik notasında okusun...

Ulu orta yerde, mikrofonun karşısına geçip, yüksek sesle tüm dünya kamuoyuna kendini dinletmeye çalışması....

Deyin bakalım; hangi hadiste, hangi fıkhi meselede bu çarpık ve çirkin durumun yeri vardır?

Hangi fıkıh kitabı buna cevaz veriyor?

Siz bunu hangi cesaretle Kuran-ı Kerimi çağdışıymış gibi, çağdaşlaştırmaya, evrensel değilmiş gibi evrenselleştirmeye, seküler bir anlayışla ılımlı bir İslam olarak göstermeye çalışıyorsunuz...

Ve fütursuzca, buna cesaret ediyorsunuz...

Anlamak hayli zor...

Nereden, kimden bu fetvayı aldınız, bilemiyoruz...

Keza yüce İslam dini kadınla erkek birbiriyle mahremiyet bağı olmamakla beraber, yabancı kadın ve yabancı erkek bir arada çalıştırıp kadının müftü yardımcısı olarak gösterilmesi İslamın neresinde yer almıştır ve hangi cesaretle buna yer veriyorsunuz.

Lütfen dört gözle kamuoyu adına sizden, bunun cevabını bekliyorum.

Ben bunu bugün akşam Allah nasip ederse Uzay Haberin ekranlarında saat 20:00 ile 22:00 arasında İslamda Helal ve Haram programında kamuoyu önünde, konuşup tartışacağım...

En derin saygı ve sevgilerimle