İSRAİL’E “DUR” DEMEK TÜM İNSANLIĞIN NAMUS BORCUDUR!?
Eklenme: 5/17/2021 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre İsrail Yahudileri acımasızca Gazzeye kesintisiz olarak saldırı düzenliyor.

Başta çocuklar dahil olmak üzere masum insanları katlediyorlar..

Ocakları söndürüyor.

Aileleri yok ediyorlar...

Binaları yakıp, yıkıyorlar...

Ne yazık ki dünya her zamanki gibi buna karşı büyük bir suskunluk içerisinde bulunuyor...

Ve mevcut görünen bu dünya utanmadan, pervasızca kendini muasır medeniyet seviyesine ulaşmış bir dünya olarak görüyor.

Demokrasiyi, çağdaşlığı, medeniyeti hiç kimseye bırakmayan medeni(!) dünya, büyük bir sahtekrlık örneği sergileyerek; İslama ve Müslümanlara karşı nasıl da iyi yüzlü davranıyor...

Hele bir de Amerika var ya!..

Vampir gibi...

Amerikanın Siyonist başkanı Joe Bidena bakar mısınız?...

Tarihin sahtekrı...

çünkü maskesi düştü...

Öyle ya Demokratik bir dünyayla tanışmak üzere yola çıktığını söylüyordu...

Nitekim Seçimleri bu sloganla kazandı..

Ama şimdi, kep düştü, kel göründü misali Biden Yahudi Lobisinin kuklası!...

İsrailin para gücü..

Yahudilerin diasporası onun arka bahçesi!...

İşte bu Siyonist insan, İslam düşmanıdır.

Özellikle Türkiyeyi de İsrailin hedefine çekmek istiyor...

Onun içindir ki Erdoğana hasım!..

Ortaya koyduğu politika ve Ortadoğudaki stratejisi, bunu bariz bir şekilde ortaya koymaktadır...

Ki dünyanın da gözünden kaçmıyor..

Önceki gün Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Bidenın iki yüzlü siyasetini ve İsrailin terörist yüzünü açıkça haykırarak ifade etti...

Erdoğan, partisinin 81 il teşkilatıyla video konferansla bayramlaşırken, dünya ülkelerine çağrıda bulunarak, şöyle dedi;

İsrailin Filistin şehirlerinde ve Kudüste sergilediği saldırganlığa karşı çıkmak insanlığın tamamının namus borcudur...

Bu tespitlere ve çağrılara katılmamak mümkün değil.

İnanan herkes Adan Zye kadar buna katılmak zorundadır.

Lakin, lafızda kalmamak kaydıyla.

Bize göre fiili harekt çok önemli.

Yani fiili harekt derken orduların ordinat güçlerini harekete geçirip İsraile saldırmak ve İsraili sıcak savaşla yok etme hareketi değil.

Özellikle İslam dünyası ve özellikle Türkiyenin yapacağı ilk iş, başta ABDyle tüm diplomasisini kesecek...

Yani;

Ey Joe Biden!

Sen mademki açıkça taraf tutuyorsun ve İsraili kışkırtıyorsun.

Hükmen ve fiilen güç veriyorsun.

O zaman, biz de sizinle diplomasimizi kesiyoruz..

Sizin Türkiyedeki üslerinizi kapatıyoruz..

Askerlerini bu bölgelerden çekiyorsun...

İşte bunların denilmesi gereken bir fiil uygulanması lazım...

İkincisi İsraile seslenilecek...

Ve denilecek ki;

Ey İsrail!

Ey Yahudiler!

Sizinle var olan tüm diplomasimizi kesiyoruz..

Büyükelçiliğimizi kapatıyoruz.

Sizin de Ankaradaki büyükelçiliğinizi istenmeyen adam ilan ediyoruz..

Büyükelçini ülkemden çek..

Sizinle olan tüm ticari ilişkilerimizi kesiyoruz.

Mallarınızı boykot ediyoruz.

Ve seni terörist bir örgüt olarak ilan ediyorum...

Bu iki hamle, tez elden fiili olarak gerçekleştirilmelidir...

Bir başlangıç olmalı...

Yoksa uzaktan bağırıp, çağırmakla..

Sloganlar atmakla..

Yürüyüşler yapmakla..

Şu bunu dedi, bu şunu dedi diyerek, bir arpa boyu yol alınmayacağı gibi, tarihte bunun örnekleri çok...

Ve kimse de İsraille başa çıkamaz.

çünkü İsrail, Siyonist olarak Amerika ve diğer haçlı Siyonist güçlerle iş birliği içinde faaliyet yürütüyor...

İyi polis, kötü polis rolünde!...

Bunu kimse inkr edemez.

Hele ki içimizdeki Siyonistlerin varlığı da tartışılmazdır...

Özellikle bazı medya grupları ve anamuhalefet partisi.

İsrail de, ABD de Siyonist lobisi de onlarla işbirliği içerisinde, içten içe Türkiyenin kuyusunu kazıyorlar...

Bu hakikati kimse inkr edemez..

Eğer ki inkr edersek, kendi kendimizi inkr etmiş oluruz.

Bırakın bugünkü İsraille ilişkimizi.

1908lerde, 1909larda İttihat Terakki Partisinin kuruluşunun temel dayanak noktası Siyonizmdir...

Ki Siyonist devşirmeler bu partinin kökeninde yer aldılar...

Sultan Abdülhamidi tahttan indirip, uzun ömürlü cihanşümul bir devlet olan Osmanlıyı ortadan kaldırma projesi de bunun sonucudur!

1924te Hilafetin ilgasıyla ve cumhuriyetin kuruluşunda kurulan CHPnin kadrolarıyla, başta İsmet İnönü olmak üzere işbirliği yaparak, İstiklal savaşındaki milli mücadele savaşını veren kahraman ordu ve halk hasım görüldü...

İtilaf devletlerinin projeleri kapsamında, Türk milletinin başına nice çoraplar örüldü...

Mondros, Sevr ve Lozan anlaşmalarıyla bir ümmet yok edildi...

Devlet eliyle, itilaf devletlerinin istekleri bir bir gerçekleştirildi.

İçteki Yahudi devşirmelerin himayesiyle projeler hayat buldu...

Yani Moiz Kohenlerin.

Emanuel Karasuların.

Doktor Hertzlerin.

Halide Edip Adıvar gibi sözde edebiyatçıların vs. vs.

Daha nice Selanik Yahudi devşirmelerin, kılık kıyafet değiştirerek, hatta isim değiştirerek o gün gerçekleştirdikleri projeler, bugüne kadar devam ede gelmektedir...

Mevcut darbeci anayasa, açıkça bunları himaye etmektedir...

Ve bu devşirmeler, itilaf devletinin emellerine, beklentilerine, tarihsel intikam alma duygularına hep zemin hazırlayıcı olmuştur...

Projelerini de, darbeci anayasanın gözetimi altında yürütmektedirler...

Bize göre ve öyle inanıyoruz ki tüm kamu vicdanının görüşleri de bu yöndedir.

Temel beklenti, 1918lerden bugüne kadar yapılan tüm anlaşmaların üzerine çizgi çekilmesi gerekiyor...

Yakın tarihimiz yeniden muhalefetiyle, iktidarıyla büyük bir işbirliği içerisinde, irdelenmesi gerekiyor...

Milli bir ittifakla Cumhurbaşkanının gözetimi altında yakın tarihimizle yüzleşilmesi gerekiyor...

Bu ülke, bu millet 1,5 asırdan beridir nasıl arkadan vurulmuş, kimler ihanette bulunmuş, kahraman diye anılan kimlerin nasıl birer hain olduğu, sahada kazanılanın masada kimler tarafından nasıl da kaybettirildiği, gün gibi açığa çıkarılması gerekiyor...

Eğer ki bu yapılabilinirse, Türkiyenin yarını kadar, İslam dünyasının geleceği de güven altına alınmış olunur?

Aksi takdirde, herşey havanda su dövmeden öteye gitmez...

Sonuç itibariyle, İsrail terör örgütü olarak, Filistin halkını Soykırıma uğratıyor...

Ve giderek de hedefine ulaşmaktadır...

Endişemiz o dur ki Filistin milletinin yok ediliş hali, sözde medeni dünyanın gözü önünde gerçekleşme durumudur...

Gerçekçi olmak lazım...

Şahsen bugünkü İslam dünyasının, o mübarek İslam kelimesini taşımaktan başka herhangi bir mana değeri veya uygulama şekline sahip olduğuna inanmıyorum!...

Varsa da, Türkiyede vardır.

Her ne kadar, 1923te kurulan Siyonist itilaf devletinin imzalarından çıkan bu projeler, devleti ve milleti birbirinden uzaklaştırmışsa da...

Gelen giden muhafazakr iktidarlar milli irade duygularını siyasete alet edip, sonuçsuz ve verimsiz politikalar ürettilerse de...

Muhalefet devlet ile milleti birbirine hasım edici, siyasi güden olmuşsa da...

İllaki devrimci, sekülar ve Kemalist bir anlayışın hkimiyetiyle Türkiyenin yaşamına devam etmesi gerekir düşüncesi dikte edilmişse de...

Yine de bu millet milli değerlerinden, inancından, tarihinden, ecdadından uzaklaşmamıştır...

İman nokta-i nazarında, kalbinde hep var etmiştir..

Netice itibariyle, somut ve fiili eylemlere geçilmesi gerekiyor...

Sayın Cumhurbaşkanının tüm dünyaya seslenip;

İSRAİLE DUR DEMEK İNSANLIĞIN NAMUS BORCUDUR.. demesi, soruna çözüm getirmede kfi gelmez.

İlla ki, fiiliyata dönüştürülmesi gerekiyor...

Fiiliyata dönüştürülme şekli de başta ABDnin İncirlik ve Diyarbakır üslerinin kapatılması gerekiyor...

ABDnin ve İsrailin büyükelçilerinin geri gönderilmesi gerekiyor.. Büyükelçiliklerimizin geri çekilmesi gerekiyor...

İsrailin yüzde 95e varan Türkiyeden temin ettiği gıda ürünlerine ambargo koymamız gerekiyor...

İhracatı durduracağız...

Yoksa gıda ihracatını iptal etmeden, sadece bağırmakla çağırmakla, yürümekle, İsrailin bayraklarını yakmakla bir şey elde edilemez ve kfi de değildir.

İnandırıcı da olamaz.

Hele hele 15 Mayıs 2021 tarihli Hürriyet Gazetesinin baş temsilcisi Sedat Erginin, Yahudi asıllı Selanik devşirmesi olan Sami Koheni köşesine alarak anlata anlata bitirmemesi apayrı bir garabettir bize göre.

Türkiyede özellikle medyada kimin elinin kimin cebinde olduğunu da açıkça gösteriyor.

Sedat Erginin Bir gazeteciden çok fazlası Türk basınında bir müessese: Sami Kohen başlıklı yazısı şöyle;

1940ların başında başlayan ve hala devam eden müthiş bir gazetecilik serüveni

İşte Sami Kohen

Onun gazetecilikle tanışması babasının 1938de La Boz de Türkiye (Türkiyenin Sesi) dergisini devralmasına dayanıyor.

Türkiyedeki ilk iç haberler sayfasına imzayı da o attı.

Tarihe geçen manşetlere de Milliyette devam eden 67 yıllık mesaisi ise dünyada benzersiz bir iktidar çizgisidir.

Bunları söyleyen Sedat Ergin

Ve Hürriyette mükemmel bir şekilde cirit atıyor.

Kendisinin kimliği nedir, ne değildir, araştırılması bizi değil kamuoyunu ilgilendiriyor?...

En derin saygı ve sevgilerimle.