MÜSTAKİL VE BAĞIMSIZ OLMAK! (II)
Eklenme: 10/19/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dün Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen 40. Muhtarlar toplantısında konuştu.

Cumhurbaşkanın, Muhtarlara hitaben verdiği mesajlar, vicdani ve imani derinliklerinden gelen gerçeklerin menzumesiydi

Her zaman söylediğim gibi

Türkiye için bir şans olarak devletin başında bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, çağımız açısından bize göre tüm İslam dünyası için hatta tüm insanlık için bir şanstır.

Söylediklerinde zerre kadar gerçek dışı bir cümle bulunamaz.

15 yıldan beri Türkiyenin sorun yumağı haline gelen iç meselelerin tümü halledilmemişse de özellikle PKK, FETÖ, DEAŞ, DHKP-C terör örgütleri sorunları gibi

Tümüyle bitmemişse de unutulmasın ki terörün eski aktifliği artık nerdeyse son bulmuştur

Yılanın yedi yerden kırılmış beli gibi; terör de artık yavaş yavaş sindirilmeye yüz tutmuştur.

Ve o mezalim ateşi nerdeyse sönmek üzeredir.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadoluda

Ama hiç unutmayalım ki 50 yıldan beri gelen-giden Cumhuriyet hükümetleri ve Cumhurbaşkanlarının hiçbirisi böyle yüreklilik göstererek Erdoğan gibi düşünmemiştir, çaba göstermemiştir.

Ve ümmet misyonunu İslam dünyasına yaymamıştır.

Bakınız, üç gün evvel Somalideki Müslüman hükümete karşı büyük bir terör olayı gerçekleştirildi

300den fazla insan öldü.

Somalinin başkenti Mogadişu nerdeyse darmadağın edildi

Cumhurbaşkanı Erdoğan...

Tabiri caizse sanki dest-i kudret gibi yardım elini o İslam inancını taşıyan Somalili mağdurlara uzattı.

Ve hemen kargo uçakları gönderildi, oradaki yaralıları Türkiyeye taşıdı.

* * *

İnanın, sevgili dostlar.

İnsanın sorması geliyor...

İslam ülkelerinin dertleriyle dertlenen böyle bir devlet adamı acaba Osmanlıda var mıydı?

Bu şekilde düşünerek bunu sormamak mümkün değil...

Tüm bunları bilen ve adım adım takip eden haçlı dünya emperyalizmi ile tarihi İslam düşmanı olan Siyonist Yahudi emperyalizmi; ittifak içerisinde yıllardan beri Türkiyeyi yıkmak için ve İslam dininin tümünü ele geçirmek için, nice entrikalı oyunlar oynadıkları kuşkusuz, herkesin malumudur..

Özelikle Türkiyenin başına terör örgütlerini ihdas eden emperyalist haçlılar

Bundan 40 sene evvel ASALA örgütünü bela ettiler

Yani ermeni kökenli

1915 Ermeni intikamını alma bahanesiyle yola çıkarak, ASALA adlı Ermeni örgütünü, kurdurdu

Bu örgütün ana kaynağı ve adresi Lübnandı.

Suriye ile Lübnan Ermenilerinin işbirliğiyle harekete geçildi

Ama emelleri kursaklarında kaldı.

Evet, ASALA terörü fiyaskoyla neticelendi.

Aynı karanlık güçler bu kez ASALAnın yerine PKKyı öne sürdü.

Bu kez Ermeni değil de Kürtlerin hakkını savunuyorum diye üç beş tane inançsız, kendini bilmeyen, sözde Kürt adını taşıyan bir siyasi ve silahlı akım oluşturuldu

Ve buna da PKK denildi.

Türkiyede oldukça güçlendi, yayıldı ve bunu savunan siyasi partiler oldu.

Başta HDP ve bugünkü CHP olmak üzere

Ama yıllardan beri bunca masum insanların kanı döküldüğü halde, bunu da başaramadı.

Bunlar da yavaş yavaş sinmeye ve söndürülmeye yüz tutmaktadır.

Bununla da yetinmediler.

Bu kez, DEAŞı ortaya koydular.

Suriye ve Irakta DEAŞı harekete geçirdiler.

Bunlar da başa çıkamayınca Türkiyeye saldırmak üzere PKKnın diğer bir kolu olan PYDyi icat ettiler.

FETÖ denilen megalomanyak bir insanın örgütünü bu sefer hem Türkiyedeki derin devleti, hem de Amerikanın derini CIA ile işbirliği yaparak PKKyla birlikte harekete geçtiler....

Bu da tutmadı.

Yine Erdoğanın siyasetine karşı yenik düştüler.

Bu kez Kuzey Irakta Bölgesel Yönetim başkanı olan Mesut Barzaniyi harekete geçirdiler.

Ve sözde ılımlı Müslüman görüntüsünü kendine verdirerek, bu kez PKKnın da, FETÖnün de, PYDnin de tüm temsilciliğini üstlenen adeta şaşkın bakkal gibi ne yaptığını kendisi de bilmeyen Barzani ortaya çıktı.

Gayrimeşru bir referandum yaptı.

Ama yine başaramadı ve havasını aldı.

***

İnanın, sevgili dostlar.

Bunların hepsi karanlık bir küfür dünyasının dalalet ve nifak kollarıdır

Bu kollar Allahın izniyle kırılmıştır ve daha da kırılacaktır.

Kürtleri, bir siyasi platforma çekerek Türkiyeye karşı büyük bir bölücülük ittifakı ile Barzaninin şahsında ortaya konulması bize göre kesinlikle yine Amerikanın ve eski ejderha durumundaki İngilizlerin ve Yahudinin oyunlarıdır.

Bu itibarla her zaman bu köşede söylediğim gibi

İslam dünyası, kışkırtılıyor.

Birbirine düşürülüyor.

Enva-i türlü entrikalı oyunlara maruz bırakılıyor

Ve tarih boyunca İslama bağlılığını sımsıkı koruyan Kürt milletini bu sefer manyak tıynetli insanlar vasıtasıyla birbiriyle çatıştırmak istiyorlar

Bu da çok tehlikeli bir oyundur.

Gerçekten Kürtler Müslümandır.

Kürtler merttir,

Kürtler yüreklidir.

Kürtler cesurdur.

Kürtler izetli ve namuslu bir toplumdur...

Kimse inkr edemez.

Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin makaleler isimli risalesinde tarihi İkdam gazetesine vermiş olduğu bir mülakatını, bugünkü deyimle röportajını burada sizinle paylaşmadan geçmek istemiyorum.

Lütfen inceden inceye can kulağıyla okumanızı istirham ediyorum.

O büyük üstat 7 Mart 1920de İkdam gazetesindeki Kürtler ve Osmanlılık başlıklı yazısı aynen şöyledir;

Evvelki günkü gazeteler Pariste Şerif Paşa ile Ermeni Heyet-i Murahhasası (Dışişleri Sorumlusu Reisi) Boğos Nubar Paşa arasında Kürdistan ve Ermenistan hakkında bir uyum sağlamaya çalışılmıştır.

Kürt efkar-ı umumiyesinden, Bediüzzamandan izahatını talep ederlerken

Bediüzzaman şöyle diyor;

Dört buçuk asırdan beri vahdet-i İslamiyenin (İslam birliğinin) fedakar ve cesur hadim ve taraftarları olarak yaşamış ve dini ananesine sadakat-i gaye-yi hayat bilmiş..

Yani ihlasla, sadakatle dini gerçeklerine bağlanmış olan Kürtler, henüz beşyüz bine yakın verdikleri şehitlerin kanı kurumadan şişlere geçirilen nice yetimlerin, gözleri oyulan ihtiyarların hatıralarını teessürle anarken, İslamiyetin zararına olarak tarihi ve hayatı düşmanlarıyla ihtilaf ve uyum sağlama akdini gerçekleştirme suretiyle salabet-i diniyeleri (dine bağlılık gerçeğinin) hilafında yani aykırılığında tefrika ve bölücülük yapmaya yönelik kimse adım atamaz.

Binaenaleyh.

Kürt vicdan-ı millisinin bu uyarısına muğayir hareket eden zevatı da Kürtler tanımazlar.

İsmi Şerif Paşa ise de isterse Hz. Şerif Paşa olsun, Kürtler ona inanmazlar.

Ve yegne emelleri de düşünceleri de dini birliği ve milliliğini muhafaza olduğundan keyfiyetin izahına dalalet buyrulmasını muhterem gazeteniz olan İkdamın yazmasını istirham ediyoruz diyen Bediüzzaman

Bakınız sevgili dostlar.

97 yıl önce yazılan bir yazıdır bu.

Sanki bugünkü dünya emperyalizminin Kürt milletini kandırarak İslam birliğinden ayırma planının sergilediğini haber veriyor..

Bediüzzaman Hazretleri bugünü görmüşçesine bu yazıyı yazmıştır.

Nitekim Şerif Paşa denilen bir Doğulu Kürt, Osmanlı paşalarından birisi

Gidiyor Boğos Nubar isimli bir Ermeni temsilciyle Pariste ırkçılık üzerine bulunup Türkiyeyi parçalamak için anlaşma yapmışsa da Kürt milleti böyle insanları tanımıyor.

Tanımaz ve tanımayacaktır da.

Tıpkı Barzaninin yapmış olduğu yanlışlıklar gibi.

Hiç unutulmamalıdır ki Kürt milleti, o gerçek komutan İslam mücahidi Selahaddin-i Eyyubinin torunlarıdır.

Boğos Nubarların şunun bunun torunları değildir.

En derin saygı ve sevgilerimle