SİSTEM VE SİSTEMİN ANA KUMANDASI!? (II)
Eklenme: 5/6/2021 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Yazımıza iki gündür başlık olarak kullandığımız SİSTEM VE SİSTEMİN ANA KUMANDASI!? ifadesini bugün de kullanıyoruz...

Öyle düşünüyorum ki bu yazı serimiz Allah nasip ederse birkaç gün daha devam edecektir.

Malumunuz üzre devletleri, milletleri, ülkeleri yöneten sistemlerdir, nizamnamelerdir.

Yani, yasalar silsilesidir.

Her şey ama her şey ancak hukukun üstünlüğüne dayalı olarak gerçekleşebilir veya gerçekleştirilir.

Eğer ki şeffaf ve hakkaniyet ölçüsünde sistem vücut bulursa, işte o zaman devletler toplumlarına huzur, mutluluk, istikrar ve güven tesis ederek, verebilirler...

Kargaşasız, terörsüz bir ortam sağlanabilmiş olunur...

Aksi takdirde hukukun üstünlüğüne dayanmayan sistemler, yasalar, otoriteler, yönetimler, her ne olursa olsun zafiyetlere mahkumdur

İstikrarsızlığın, hukuksuzluğun, mutsuzluğun dibi yaşanır..

Enva-i çürümüşlüğü ve ahlaki dejenerasyonu ikmale getirir ki, o devletin ve o devletin himayesindeki milletin ömrü, kısa süreli olur..

çıkılan yoldan geri dönülüp, felaketlerden kendini kurtarabilir mi?..

O meçhul..

Ama hani derler ya; zararın neresinden dönersen kardır diye..

İlla ki bir olumlu sonuç sağlanabilinir..

***

Değerli okurlar..

Hukukun üstünlüğü ve hukukun varlığında ana ilke; ona inanmaktır..

Eğer ki inanırsanız, yaşatırsınız ve uygularsınız...

Bu ilke, yönetimler için de, kurumlar için de, pek tabi ki millet için de, olmazsa olmazdır..

Şayet ülkenin ve toplumun omurgasını teşkil eden hukuk sistemi, adil, şeffaf ve üstünlükle örtüşür değilse, ben yaptım oldu mantığını güdüyorsa, orada herşey felç olmuş demektir..

Hiçbir şekilde adil ve eşitlikçi bir uygulama söz konusu olmaz ve olamaz da.

Mutluluğun zerresi dahi kalmaz!..

Böylece fetret dönemi başlar, ülke geri kalır ve kendini toparlayamaz.

***

Hiç tartışmasız ki, detullah denen bir gerçek vardır.

Kinat içerisinde olmazsa olmaz olan bir sünnetullah vardır.

O sünnetullah denilen hükümler silsilesi, hiçbir zaman kesintiye uğramaz.

Daima süresiz olarak devam eder.

Toplumlar ne yaparlarsa yapsın, onsuz yaşayamazlar.

O olmazsa da toplumlar toplum olamaz.

Bakınız, Yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin Maide suresinin 54. Ayeti bizi nasıl uyarıyor..

Ayetin yüce mealini hep birlikte irdeleyelim..

Okuyalım, inceleyelim ve sonra da tefekkür edelim..

Derinden derine düşünelim!...

Zira insanlar, toplumlar ve toplumları yöneten yönetimler, rejimler, sistemler, bu ilahi kaide dışına çıkamazlar...

Ona mutlaka ama mutlaka uymak zorundadırlar..

Başta söylediğimiz gibi olmazsa olmazdır.

Aksi takdirde yok olmaktan kendini kurtaramaz.

Ayetin yüce meali aynen şöyledir;

Ey iman edenler!

Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir.

(Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allahın, dilediğine verdiği lütfudur.

Allahın lütfu ve ilmi geniştir.

Bu ayet-i celileyi teyit eden yine yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin İbrahim suresinin 19 ve 20. Ayetleridir...

Ayetlerin meali aynı paralelde, uyarmaktadır..

Şöyle ki;

Allahın gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattığını görmüyor musun ey habibim!

Dilerse sizi giderir, yerinize yeni bir topluluk getirir ve bu Allah için zor da değildir.

Bu her iki ayetin yüce mealleri anlayanlar için çok önemli anlamlar taşımaktadır..

Yeter ki salih bir fikre ve düşünceye sahip olsun..

Toplumların bünyesinde yaşam şekillerini kurcalıyor, denetliyor ve ona göre uygulamaya geçiyor yüce Allahın kudreti.

Bu itibarla bize göre herkes aklını başına almalıdır.

Şu geçici dünyada hiç ölmeyecekmiş gibi çalışıp da ölümü unutanlardan olmayalım.

İnsanlara zulüm yapmakla, hukukun üstünlüğünü çiğneyip de çağın uyduruk yasalarına uyarak, dayanarak, toplumların toplumsal güvenini zedeleyip, her alanda huzursuz hale getirilmesine sebep olmayalım.

Zira hiç unutmayalım ki yeryüzünde sistemler ve sistemleri uygulayanlar, Hz. Osmanın dediği gibi Allahın birer tane kılıcıdırlar.

Cenab-ı Allah istediği zaman o ilahi kılıçla, zalimle mazlumu birbirinden ayırt etmek için o kılıcı kullanır.

Sonra o kılıcın yanlışlıklarını, hatalarını görünce döner bu sefer aynı kılıçla onu cezalandırır..

Hz. Osmanın kutsal bir sözüdür.

Sözümüzün başında ifade ettik, toplumları toplum eden hukukun üstünlüğüne dayanan sistemlerdir..

O üstünlüğe dayanmayan bir sistem çürümüşlüğe mahkmdur demek!...

Yıkılması ve dağılması kaçınılmazdır..

Bu sözlerimizi yanıtlayan tarihte bir çok hadise söz konusudur.. Ki fazla uzağa da gitmeye gerek yok..

Sadece, kendi ülkemizin tarihine bakarsak ders-i ibret içeren birçok hadise yaşanmıştır..

İşte Osmanlı...

Uzun ömür süren Osmanlı devletinin tarihini incelediğimizde, bu söylediklerimizin hakikatleri bir bir gözümüzün önüne gelir ve kendi kendini bize okutur.

Hem de yalan söylemeyen tarihin diliyle bize kendini anlatır...

Bu itibarla topluma düşen görev bizi yöneten mevcut sistemlerin ne kadar adil olduğunu, hukukun üstünlüğüne ne kadar inandıkları, ve bizi nereye götüreceklerini çok derinden derine düşünmemiz lazım, irdelememiz lazım.

Gaflet uykusundan uyanmamız gerekir...

Zihnimizle, imanımızla, aklımızla, varlığımızla dipdiri durmalıyız...

Meşru zeminlerde haklarımızı alabilmemiz için hakkı hak olarak savunmamız gerekir...

Ayakta durmamız lazım...

Yürekli olmamız lazım..

Beynimizi pak kalbimizi sağlam tutmamız lazım.

İstek ve arzularımızı demokratik zeminde haykırmamız lazım..

Yani milli irademizi, milli bir ruh paralelinde yaşatmamız lazım.

Ve şunu da unutmamak gerekir...

Milli ruh paralelinde yaşatılmayan bir milli irade, milli olamaz, yerli hiç olamaz...

Aldatmaca olur.

Sahte olur..

Kandırmaca olur..

Ne dedik; SİSTEM VE SİSTEMİN ANA KUMANDASI iman kudretidir ve milli iradenin hürriyetidir...

Varlığının bütünlüğüyle, zincirleme, silsile misali berrak, paslanmaz birer halka olarak nesilden nesle devretmemiz gerekir...

Sistemi, idame ettirmemiz lazım.

Sistemi sağlam tutmamız lazım.

Ki toplumumuzu ahlaki çürümüşlükten kurtarabilme fırsatını elde edebilelim!...

Aksi takdirde ülkeyi ahlaki olarak, kültürel olarak, ekonomiksel olarak, aile bireyleri olarak her şeyi çürümüşlüğe götürmüş bir sistemin bataklığına mahkum etmiş oluruz...

Onun için CHPnin anlayışı gibi sekülarist ve Kemalist bir anlayışla milli iradeyi muhafaza edemeyiz ve koruyamayız..

Tam tersine toplumsal bir çürümüşlüğe yönelmiş oluruz.

Bu görev topluma düştüğü gibi toplumun milli iradesini omuzlarına alanların baş sorumluluğundadır diye düşünüyoruz.

Başta sizinle paylaştığımız ayetlerin yüce mealleri paralelinde bize göre herkes kendine çekidüzen vermelidir.

Bakınız, o mübarek büyük insan Bediüzzaman Hazretleri bizi şöyle uyarıyor ve diyor ki;

Ey lem-i İslm! Uyan, Kurna sarıl, İslmiyete madd ve mnev bütün varlığınla müteveccih ol!

Ve Ey Kurna bin yıllık tarihinin şehadetiyle hdim olan ve İslmiyet nurunun zemin yüzünde nşiri bulunan yüksek ecdadın evldı!

Kurna yönel ve onu anlamaya, okumaya ve onu anlatacak, onun bu zamanda bir mucize-i mnevsi olan Nur Risalelerini mütala etmeye çalış. Lisanın, Kurnın yetlerini leme duyururken, hal ve etvar ve ahlkın da onun mnsını neşretsin; lisan-ı hlinle de Kurnı oku. (Bakınız, lisan-ı halinle Kuranı oku. Yani Kuranı dille okuyup da onunla amel etmeme hali kfi gelmez demek istiyor Bediüzzaman Hazretleri.)

O zaman sen, dünyanın efendisi, lemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun.

Ey asırlardan beri Kurnın bayraktarlığı vazifesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallyı ihraz etmiş olan ecdadın evlt ve torunları!

(İşte burada da Selçuklu ve Osmanlı dönemini bize hatırlatıyor Bediüzzaman)

Uyanınız!

lem-i İslmın fecr-i sdıkında gaflette bulunmak, katiyen akıl krı değil!

Yine lem-i İslmın intibahında rehber olmak, arkadaş, kardeş olmak için Kurnın ve imanın nuruyla münevver olarak İslmiyetin terbiyesiyle tekemmül edip hakik medeniyet-i insaniye ve terakki olan medeniyet-i İslmiyeye sarılmak ve onu, hal ve harektında kendine rehber eylemek lzımdır.

En derin saygı ve sevgilerimle.