TOPLUMSAL BUHRAN, NEREYE KADAR?!
Eklenme: 7/31/2023 12:00:00 AM

Ülkenin ve milletin hal-i pür melali; sosyolojik ve psikolojik bir vakıa..! Buhran geçiriyoruz. Birey, aile, toplum, çarşı, pazar, yaşamın tüm katmanlarında; şiddet kol geziyor.. Bakar mısınız cinnet halimize, insanlar burunlarından soluyor?.. Teksası geride bıraktık, sokaklar can pazarına dönmüş durumda? İşte Esenyurttaki vahşet; dört kişi işyerini basıyor, iki kişiyi öldürüyor, bir kişiyi de yaralayıp, kaçıyor.. Gerekçe husumet, gerekçe alacak verecek.. Görüntüler kan donduruyor.. Ya Batmanda onlarca kişinin gözü önünde 22 yaşındaki genç, kurşun yağmuruna tutularak, öldürülüyor!? Taksiye binen müşteriler kurşunlanıyor, masum sürücü arada öldürülüyor

***

Tavuk keser gibi insanlar öldürüyor... Annesini mi, babasını mı, ablasını mı öldürenler?.. Bir kaç gram esrar, bir kaç gram eroin için; can alanlar?.. Aile içi şiddet zihinleri kilitliyor?.. Tablo karşısında ne oluyoruz, ne bu hal artık denilemez oldu Ya hırsızlık, yolsuzluk, gasp Rüşvet. Suiistimal... Hırla... Hangisinden söz ederseniz edin inanın ki eksik kalıyor.. Vahim, dehşetli bir toplumsal cinnet hali içerisinde, envai ahlaki çürümüşlüğü sıradan vakalar olarak yaşar hale geldik.

***

çünkü ne yasalarınız, ne mevzuatlarınız ve ne de yönetimsel sisteminiz; çözüm üretici olmadığı gibi suç ve suçlulara karşı da caydırıcı değil... Eğer ki yasaların ilk basamağı suçlunun hakları üzerine yazılıyorsa, maktulün hakkı en gerilerde tutuluyorsa siz baştan kaybetmişsinizdir... Ne vicdani, ne insani ve ne de rahmani defteriniz yok!?

***

Diyarbakır Sözün bugünkü şiddet hadiseleriyle alakalı harmanladığı manşet haberi; birçok hadiseyi içerdiği gibi; yapılan bir araştırmanın da sonucunu veriyorTürkiyede alkol ve madde bağımlılığı yaşının giderek düştüğü belirtilen araştırmada, Cinayet vakalarının yüzde 60ında, saldırganlık vakalarının yüzde 40ında ve cinsel saldırı vakalarının yüzde 33ünde fail olan kişinin alkol ve uyuşturucu madde bağımlısı olduğunu görüyoruz. Korkunç ve vahim bir sonuç!

***

Takdir edersiniz günlerce burada; beşeri ve ilahi hükümler noktasında analizlerde bulunduk. Orta yerde, Kuran-ı Kerim var iken Peygamber Efendimiz Hz. Muhammedin (S.A.V) hadisleri var iken... İslamın ve İmanın şartları var iken.. Yani elimizde; fani ve ebedi dünyayla alakalı ilahi bir nizamname var iken; ne oluyor da batıla odaklı, beşeri hükümleri kendimize; dikte ediyoruz... çözümü çözümsüzlükte arıyoruz!?

***

Yineliyorum! Ve dün Esenyurttaki hadiseden sonra toplumun ekseriyetiyle yükselen bir ses oldu; kısasa kısas şarttır diye... Ki İslam hükümlerinde de; kısasa kısas hükmü var Eğer ki ülkenin ve toplumun refahı, huzuru, birliği, dirliği, barışı ve kardeşliği, ümmet şiarı isteniyorsa; suçun cezası işlenen suçla kısas edilerek verilmelidir.. Adil adalet de ancak böyle sağlanabilir?! Ama maalesef; kimsenin umurunda bile değil

***

Hep ifade ediyorum... Halk ve rejim karşı karşıya.. Niye bunu diyorum çünkü rejim; aldatıcı politikalarla gün geçiriyor.. Ruhunda milli ve yerli olabilme anlayışı ve felsefesi yok.. Yüz yıldan beridir; milli irade diyoruz, ama gel gör ki milli iradenin semtinden bile geçemiyoruz. Şayet geçmiş olsaydık; hal-i vaziyet böyle mi olurdu?

***

Bakınız, yukarıda toplumsal cinnet halimizin, şiddet içeren yönünü irdeledik.. Peki ya, ekonomimiz nasıl?.. Ne yazık ki; beterin beteri bir durumda?.. Millet ekonomiksel olarak, korkunç bir dar boğazın içerisinde!.. çarşı-pazardaki fiyatlar başını almış gidiyor Önceki yazımda da dile getirmiştim; Dolar, Türk lirasının nerdeyse her saat başı değerini düşürüyor.

***

Peki, devlet olarak, millet olarak, hükümet iktidar olarak ne gibi bir çare arayışı içerisindeyiz? Ne gibi bir birliktelikle şahsi çıkarı ön plana almadan, çözüm bulma adına çare arıyoruz? Var mı bir arayış?! Eğer olsaydı bugüne kadar bu rejim, bu milleti böylesine dehşetli, böylesine vahşi bir yaşam kulvarına sokar mıydı? Nerdeee?

***

Gelen giden her iktidar ve her muhalefetin sergilediği politika, klasik... Ne diyorlar; Biz gelirsek, sorunları çözeriz, şunu yaparız, bunu ederiz, onlar kötü, biz iyiyiz deyip duruyorlar... Ve bu millet, sandıkta onlara rey verip, iktidar noktasında buyurun gelin siz yapın diyor... Meyil veriyor... Ne yazık ki gelen gideni aratır misali; daha vahim sorunlar yumağı oluşuyor Yeni bir potansiyel arayışı yok, bir imkn artışı da yok.

***

Gerçekten kimse kusura bakmasın ama Türkiye yerinde saydığı gibi, değerlerinden de oluyor... Yoksa bu kadar şiddet, bu kadar ahlaki çürümüşlük söz konusu olabilir miydi? Ne hazin ki?

***

Ülkede uygulanan siyaset çıkarcı bir siyaset... Nitekim görüyoruz, siyasetin berrak nutukları, makyajlı şeklen ikna edici konuşmaları, bir zaman geliyor üzerinden geçiyor ve hiç olmamış gibi o söylemler, o nutuklar, verilen sözler hep havada kalıyor, unutuluyor!? Millet çok keskin ve derin bir bakışla siyaseti takip ediyor, fakat siyasetten ümit verici bir hareket göremiyor.

***

Bakınız, Türkiyenin yer altı zenginlik potansiyeli inanılmaz derecede çoktur. Maden mi o biçim, doğalgaz mı, petrol mü, o biçim. Var da var. Ama gel gör ki onu yeryüzüne çıkarıp, üretime ve ihraca, paraya dönüştüren yok

***

Sevgili okurlar.. Ağır yemen edebilirim ki eğer böyle bir imkn olsaydı, Türkiye ciddi olarak yer altı kaynaklarına yönelseydi... Ve tüm zenginliğini yeryüzüne çıkarsaydı; yeryüzünün en zengin ve güçlü ülkesi Türkiye olurdu! Ne sosyal, ne ekonomik, ne de böylesine ahlaki bir çürümüşlüğün içerisinde olmazdık, yaşamazdık!

***

Ne yazık ve ne hazindir ki; bu minvalde irade ortaya koyan yok... Siyaset buna eğilmiyor, bu yönde çaba sarf etmiyor 200 km uzaklıkta Kuzey Irakta petrol fışkırıyor da niye benim Şırnakımda, Gabar Dağında, Cudi Dağında fışkırmıyor? Bu bir muamma değil mi?

***

Bilimsel ve akademik yönde petrol potansiyeli nasıl ki Kuzey Irakta fışkırıyorsa, Türkiyeden de fışkırması gerekiyor. Zeminin doğal hareketi dhilinde Türkiyenin doğalgazı da petrolü de Kuzey Iraka akıyor. O zaman önlemek gerekmiyor mu? Gerekmesine gerekiyor; ne var ki siyaset bu ülke insanıyla samimi değil?

***

Yıllar yılıdır gelen giden partiler, iktidarlar, devleti elinde tutanlar, bunu bildikleri halde üç maymunu oynuyorlar Peki, niye ya da neden bir çaba yok? Aslında cevabı var, ama sistemin ve rejimin hanesinde yanıt yok! Kimseden çıt çıkmıyor.

***

Bu itibarla diyoruz ki gerçekten Allah aşkına, gelen giden hükümetler, iktidarlar, lütfen ciddi olsunlar ve milletin karşısına siyasetten daha fazlasıyla ciddiyetle çıksınlar. 100-200 km uzaklığındaki Kuzey Irakta bu kadar yeraltı potansiyeli çıkıyor da niye Gabarda çıkmıyor, niye Cudide çıkmıyor, niye Şırnakta çıkmıyor bunu bir araştırın ya!?

***

İnsanın kafasına farklı sorular da gelmiyor değil; Güneydoğudaki yeraltı zenginliklerine karşı iktidarların, keyfiyet içerisinde kalması.. Acaba Doğu ve Güneydoğunun petrol potansiyelinin ortaya çıkması Doğulu millete bir zenginlik gelebileceği anlayışı mı akla geliyor

***

İyi de zengin olsa Türkiye zengin olur Sadece Doğu ve Güneydoğu değil. Neticede Türkiyeye aittir. Ama gelen giden hükümetler birbirini suçlayarak, kovalayarak, sen yapmadın, ben yapacağım örneğinden yola çıkarsak, hiçbiri de bir şey yapmamıştır.

***

Yapmamak bize göre hıyanettir, sefalettir ve ihanettir. Devlet mekanizmasını elinde tutan iktidarlar, devletin tüm imknlarını harcayarak yeraltı zenginliklerini ortaya çıkarmaları lazım. Petrolünden tut, altınından tut, çakmak taşından tut, her tarafta büyük bir zenginlik potansiyeli mevcuttur. Yeter ki; ihlaslı ve samimi bir siyasetin çatısı altında buluşabilelim!? En derin saygı ve sevgilerimle.

Failed to load the video