TÜRKİYE SİYASETİN KISKACINDA YÜRÜYOR!!!...(IV)
Eklenme: 6/13/2019 12:00:00 AM

Evet sevgili okurlar!

Bilindiği gibi Türkiye Siyasetin Kıskacında Yürüyor!!!.. başlıklı yazı serimizin dördüncü günündeyiz.

Her ne kadar ülke olarak, millet olarak, devlet olarak çoğulcu parlamenter sistem ve yeni vücut bulan Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak her şey ama her şeyimiz demokratik sistem üzerine kurgulandığı, ifade edilmektedir

Lakin sistemin uygulanış şeklinin demokratik olduğuna, millet inanmıyor

Ama siyasi partiler, muhalefetinden tutunda iktidarına kadar tüm partiler inanmaktadır..

Birbirleriyle çekişmelerine, kavgalarına rağmen, bu inanç üzerine ittifak etmektedirler

Nitekim, hangi siyasetçinin ağzını açarsanız açın; demokrasi deyip duruyor.

Oysa ki demokrasi demek milli irade demek..

Ama milli irade; demokrasinin işlediğine ve uygulamalarda var olduğuna inanmıyor...

Milli iradenin uygulandığı yönündeki iddialar da; gerçekleri içermediği gibi herhangi bir irade de görülmüyor

Var olan bir irade söz konusuysa; o da güdümlü bir iradedir...

Dün olduğu gibi bugün de, Batı dünyası, ABD, İsrail hangi yönde siyaset uyguluyorsa, Türkiye de ve diğer İslam ülkeleri de o stratejinin paralelinde, yürümektedir..

Ne derlerse o misali

Seçim denilince dışarıdan hangi işaretler geliyorsa, o paralelde seçimler yapılıyor, ya da yapılmıyor?

Kim kazanır, kim kazanmaz önemli değil..

Her halükarda; çark onların güdümünde döner

Milletin yani seçmenlerin iradesi sandığa hangi şekilde yansırsa, yansısın, görünen beklenti olduğu gibi işlem görmez!

Bugün değil, yıllar yılıdır Halk beklentilerinin sonucunu bir türlü alabilmiş değil

Netice itibariyle sistem gerçekten baskıcı bir siyasi atmosfer yaşatıyor.

Bu siyasi atmosfer ne halka bir strateji çizmiştir, ne hükümetlere, ne iktidarlare, ne de muhalefetlere.

Var olan; günübirlik bir seyir!..

Onun için de herkes çok büyük bir tedirginlik içerisinde

Acaba yarınımız ne olacak diye düşünüyor?

***

Ama siyasi iktidar hep kendi geleceklerini düşünerek, yandaşlarına milli çıkar ve yarar sağlama adına, uğraş vermiştir

Ki, muhalefetteki partiler de öyle..

Ortaklaşa bir gaye içerisindedirler

Halk olup-bitene ikna olmuyorsa da; çark yine bildik dönüyor..

Şu bir gerçektir ki; halkımız inanmış bir toplum olarak siyaset dünyası ne getirirse getirsin, halk her şeyiyle inanç paralelinde yürümek istiyor.. Ve de yürümektedir

Tarih boyunca hem insanlığa, hem İslama kin ve nefret besleyerek Allahın getirdiklerini yasaklayan anlayışlar paralelinde hareket eden siyaset, hiçbir zaman milli olamaz

Güdümlü olur Dışa bağımlı, faşizan bir siyaset, hükmüne döner..

Baskıcı bir siyaset olur..?

Acımasızca vergilerden tutun da, işçi sömürülmesine kadar..

Ki mevcut düzenin önemli konuları zaten bunları gerçekleştiriyor.

Ama yüce kitabımız Kurana baktığımızda, o yüce kitap bize şunları bildiriyor:

Ey iman edenler!

Pekiştirici ve ciddi bir imanla, bir inançla imanınızı sürdürün.

İmanlı olarak, inançlı olarak yaşayın..Ki siz bu dünyada dahi refah ve mutluluğu yakalayabilesiniz.

Aksi takdirde boşuna kürek sallamış olursunuz.. Ki böyle bir toplum, önünü göremez, ilerliyemezde

***

Zira toplumun geleceğine gölge düşürmek isteyen bir siyaset anlayışı ülkeye bir kazanç sağlayamayacağı gibi, tam tersine zarar verir ve toplumun mutlak iradesini tersyüz etmeye çalışır..

Milli menfaatler yerine daima tersyüz edilen gerçekleri savunur.

Buna da Kuran diliyle münafıklık kavramı kullanılır.

Zira o nifak tohumu atan İslam dışı bir siyaset hud-adır, oyundur mekirdir ve hiledir.

Dosta milletin çıkarı yerine dış mihraklara adeta kölelik yapan bir anlayış paralelinde hizmet verir.

Onun için böylesine bir siyaset toplumu kıskaca alır.

***

Bakınız Nisa Suresinin 144. Ayeti bize aynen şunu bildiriyor:

Ey iman edenler!

Müminleri bırakıp da kfirleri dost edinmeyin.

Kendi aleyhinize Allaha apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?

***

Ayette geçen Dostlar ifadesi sadece her geçen gün küçülen dünyada aynı coğrafyayı paylaşan ve aynı şartlarda ve ortamda yaşamak zorunda kalan insanların sosyal, politik ve ticari anlamdaki birlikteliklerini göstermez.

Aynı zamanda Hz. Peygamberi ve ona gönderilen Kuranı inkar edenler ile ahlaki dayanışmaya işaret eder.

Bu da onların hayat tarzlarını müminlerin taklit etmesini ya da hangi sebeple olursa olsun kendi hayat tarzlarına tercih etmesini ifade eder.

Sahih inancın öngördüğü ahlaki esaslar ile ehli kitap da olsa- inkarcıların yaşadıkları çeliştiği için inananların tavizsiz bir hayat ortaya koymaları gerekir.

***

Bu itibarla diyoruz ki Kuran ayeti açıktır.

Ne kadar uzun bir ömür yaşarsak yaşayalım sonuç itibariyle ölüm var.

Ölümden sonra huzuri ilahi var.

Sorgulanacağımız kuşku götürmez bir gerçektir.

Orada adil, adaletle işleri yürüten mahkeme-i Kübra var.

İnsan bu dünyada yapmış olduklarından dolayı sorgulanır.

Milli menfaate dayalı, halka dayalı işler yapmışsa iyilikle karşılık bulur.

Kötülük yapmışsa cehennemi boylamaktan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Ayetin yüce meali de zaten bize bunu ifade etmektedir.

Yani tek kelimeyle bugünün yarını da var diyerek, mevzumuzu özetleyelim!

En derin saygı ve sevgilerimle