Sevgili okurlar...
Yazı başlığımız yerini koruyor, sohbetimiz ise kaldığı yerden devam ediyor
Sıkıntılar büyük, mevzular ise derin
Deştikçe irin akıyor..
Huzur verici, iç açıcı bir tablo yok..
Zihinler dağınık, fikirler ise çatışmalı..
Dün kısmi yönde, yaşanan ve yaşatılan bir çok mevzuyu ele aldık..
Yani bir ölçüde, yıkıcı unsurlara projektör tuttuk..
Gerek tarihten getirdiğimiz örnekler olsun
Gerekse de günümüzdeki batı düşkünlüğüyle yaşanan yıkımlar olsun
Özü itibariyle ana etken; dün olduğu gibi bugün de karşımıza hep siyaset kurumu çıkmaktadır
çünkü siyasetin himayesi altına almış olduğu, özellikle gelen giden birçok iktidarın ortaya koyduğu batı ve batıla endeksli politikalar yıkımda temel öğe olmuştur..
Hele ki kirli anlaşıya sahip çıkarcı, menfaatperest ve sinsi oyların sahiplerinin de çatısı altına alma hali; toplumu temel değerlerinden koparmaktadır
Devletin de, yaşamın da her alanda; zafiyetler zinciri oluşturduğu gibi; kendisine has nüfuz üstünlüğüyle, vesayet yaratmaktadır
Tabi bu genel bir analiz..
Ancak, Diyarbakırımıza özgü vaziyetin ikmaline bakıldığında durum pek değişmiyor
***
Son 40 yılı ele alırsak
Yani, ANAP döneminden bugüne gelirsek
Genelde Güneydoğu özelde Diyarbakırımızda siyaset hep bir zümrenin tekelinde olmuştur
Ve o zümre de; kendi özgü bir nüfuz yaratmıştır..
Hele ki o siyaset iktidarı temsil ediyorsa..
Yani İktidar Partisine mensup ise; ruh lemi bukalemundan da öte bir karakteri sergilemeye başlar
çevresinde yalaka bir tayfa gelişir
O da bir yerlere gelebilme adına önce bürokrasinin ipine sarılır..
Buradan kendine merdiven oluşturur
Yüksek bürokrasiye ulaşabilmek için de, önce yerel bürokrasiyi kullanır..
Bir sonraki hamlesi, siyaset!
Özellikle iktidar siyasetinin bünyesine sızmaya başlar..
Burada kendine yer edinir
Ta Ankaraya kadar; uzanır
Devlet büyükleriyle yakınlaşır
İktidarın ön planda yer alan insanlarına ulaşır
Fırsat buldu mu aile ilişkisi yaratır
Kirvelik kurar..
Sonra da kendisine özgü nüfuz sağlayınca, yerine döner..
Ankaradan Diyarbakıra döner ve başlar narayı atmaya
Demoklesin kılıcı gibi, ahalinin üzerine çöreklenir..
Hal böyle olunca da der demez feodalite otoritesi hakim olur..
O zaman da; vay memleketin haline.. Vay kentte yaşayan mazlum insanların haline
Racon keser, söylenmeye başlar
Vay Ben iktidarın falanca kilit noktasındayım
Vay ben filanca siyasetçinin adamıyım..
Vay ben şu bakanın akrabasıyım..
Vay ben şu bürokratın kirvesiyim..
Vay ben şunun dostuyum
Attığı bu naralarla kendine palazlanma alanı yaratır
Beri yanda, Ankaradaki büyük devlet adamları sanırlar ki;
Bu adam dürüst, namuslu, şerefli, doğru bir adam
Kent insanı onu çok seviyor..
Güçlü bir oy potansiyeline sahip
Partiye kazanımı çok olur
İktidarımıza güç verir
Bizi kadim şehir Diyarbakırda en iyi şekilde temsil eder
İşte böylesi bir düşünce ve kanaat hasıl olur; Ankaradaki devlet büyüklerinde..
Ama gel gör ki; hiç de öyle değil
çünkü o kişi yalaka, kirli, memlekette hiç sevilmeyen, herkesin nefretle baktığı bir şahsiyete sahip
Ki hal-i alem orta yerde!
* * *
İnanın, sevgili dostlar.
Güneydoğu Anadoluda, özellikle Diyarbakırımızda, arsa mafyasından tutun da enva-i türlü yıkıcı sorunların baş müsebbibi bunlar..
Her taşın altından onlar çıkıyor
Görüyoruz ki iyi niyetle çalışan birçok bürokratları dahi, kıskaca alıyorlar
Ya işlerinden bıktırtıyorlar..
Ya da farklı argümanlar kullanarak, görev yapmalarını engelliyorlar..
Her ne kadar devlet büyükleri bunların kirli çarklarını, sinsi düşüncelerini, bukalemun yüzlerini sonradan fark ediyorsa da; iş işten geçmiyor oluyor
çünkü bunlar, ranttan beslenen sülükler gibidir..
Dumanlı havayı seven kurtlar misali; hep kaos isterler
Ki kendilerine ihtiyaç duyulsun..
Kimi emeline kavuşuyor..
Ama kimi de var, silleyi yiyor?..
Son yıllarda Diyarbakırda Devlet büyükleri, böylesine yalakaları tanımakta geç bile kalsa, eninde sonunda ensesinden yakaladığı zaman, devletin pençesini vuruyor, alıyor, götürüyor.
* * *
Sevgili okurlar.
Dedik ya, ülkenin, bölgenin yani 7den 70e toplumun yıkıcı sorunlarının baş aktörü ve müsebbibi, siyasettir..
Ki bu siyasetin yereldeki feodaliteyle iş tutması.. Bilakis, nüfuz etme hali; en büyük yıkıcı unsur olarak karşımıza çıkıyor
Bunlar, aşiret ağalığından tutun da, feodal yapılaşmaya kadar, siyasetin kilit noktalarına kadar gelen ve bir türlü ellerini devletin cebinden çıkarmayan rantiyeci unsurlar, dün olduğu gibi bugün de kadim şehirde cirit atmaktadırlar
Şehrin sürekli sorunlar yumağı içerisinde huzur bulamayışının etkenlerinden biri de bunların varlığıdır
Huzur vermiyorlar
***
Bakınız, Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu..
Ki Kayyımlık görevini de yürüttü..
İçişleri Bakanlığı, görevden el çektirdi
Merkeze müfettiş oldu
Dün İl Valiliğinde veda organizasyonu vardı
Valilik binasındaki bahçe kalabalık
Sözde Valiyi uğurlamaya gelmişler
Ne var ki, uğurlamaya gelenler arasında halktan kimse yok
Var olan kişiler; Resmi dairelerde çalışan üst düzey bürokratlar
Valilik ve Belediye çalışanları..
Ki onlara da zorunlu katılım emri verilmiş
Bunların yanı sıra bir de, AK Parti İl ve İlçe Teşkilatından oluşan bir grup insan
Amaç ne; Sayın Valiyle vedalaşma kalabalığı oluşturmak
Bunu icra etmenin gayesi nedir derseniz, onu bilemiyoruz.
Ama biliyoruz ki, Vali bey bir kaç gün önce sessizce Ankaraya gitti
Ama sonra, Ankaradan geri döndü
Ve dün veda organizasyonu yapıldı..
Bir ölçüde gövde gösterisi..
Ortaya çıkan tablo, belli ki birilerine mesaj verme amaçlı!?..
Kime?
Onu Diyarbakırdan alan siyasi iradeye mi?
Onu Diyarbakıra layık görmeyen İçişleri Bakanı Süleyman Soyluya mı?!
Onu merkeze çeken kararnameye imza atan Cumhurbaşkanı Erdoğana mı?!
Ki mesajın açılımı da şu
Ben çok üstün başarılı(!) bir çalışma performansı gösterdim. Diyarbakır halkı beni bağrına(!) bastı.. Beni seviyorlar(!).. Bakınız insan seli oluştu; benimle vedalaşmak isteyen, helalleşmeye gelenler(!).. Ben seçkin bir bürokratım.?
Gibi gibi zımni mesajlar..
Dikkat çekici olan da önemli bazı STKların o vedalaşma toplantısına gelmemeleri?..
Acaba niye?!
Dün de ifade ettim, bugün yeniliyorum
Sayın Karaloğluna ilişkin kararname
Valilik ve kayyımlık görevinden el çektirilmesi..
Özellikle de merkeze alınıp müfettiş sıfatı verilmesi..
Yani, tenzil-i rütbeye layık görülmesi bize göre yerli yerinde bir karar olmuştur
Her ne kadar gecikmeli olmuşsa da
AK Parti özellikle Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı, Diyarbakır halkının çok büyük sevgilerine ve teveccühlerine mazhar olmuştur alınan bu kararla!
***
Şunu da net ifade etmek isterim
Bizim kimseyle alıp veremediğimiz bir şey yoktur.
Ancak valilik gibi, kaymakamlık gibi, cumhuriyet başsavcılıkları gibi, emniyet gibi devletin kilit noktası durumunda olan kutsal makamlara ehliyet ve liyakat sahibi kimselerin atanması ve görevlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz
Ahlaken ve karakteristik olarak halkı bilmeli, tanımalı, milli ve yerli ruhu taşımalıdır
Ahlaklı ve karakteri oturmuş kendini taşıyabilen bürokratların bu makamlara getirilmesi; ülke için, millet için kaçınılmazdır..
Nefsani arzulara ve yanlış iradeye sahip olan insanların böylesine kilit noktalara getirilmemesi, bize göre iktidarın en önemli görevlerinden birisi olması gerekir..
Aksi takdirde iki günden beri yazımıza başlık olarak kullandığımız TÜRKİYEDE YIKICI SORUNLAR!? ifadesinin taşıdığı anlamla, her daim karşı karşıya kalınır
Vaziyet kaçınılmazdır.
Yani Türkiyedeki yıkıcı sorunlara neden veren yıkıcı unsurlardan iktidarlar kendilerini kurtaramazlar.
Onun için; bürokratların tarafsız ve objektif, samimi ve ihlslı olmaları lazım
Irkçılık ve bölgecilikten uzak durmalıdır
Memlekette, özellikle ilimizde bilinen kirli, rantiyeci, vurguncu insanlar, siyasetin kilit noktalarına yanaştırılmamalıdır
Onlara görev verilmemelidir
Devletin önemli kilit noktalarına, atanmalarına müsaade edilmemelidir
çünkü bu noktada Güneydoğu insanı ve özellikle Diyarbakır insanı çok hassastır.
Hele hele Mezopotamya Bulvarını Batı çevre Yoluna bağlayan 3 kilometrelik caddeye Mesut Yılmaz Caddesi adının verilmesi ve o levhanın oraya dikilmesine emir veren Sayın Vali Karaloğlunun bu husustaki yanlışı, Diyarbakır halkının dikkatinden kaçmamıştır
Durup dururken; ne diye Mesut Yılmazın adı!.
Yani başka bir devlet adamı yok muydu?
İllaki Rizeli mi olmalı?!
Elle tutulur gözle görülür devlete, millete bir hizmeti olmayan eski Başbakanlarından Mesut Yılmazın adının oraya konulması gerçekten düşündürücüdür.
İşte bu durum hem İçişleri Bakanının, hem de Cumhurbaşkanının dikkatini çekmiş olması gerekir ki; gerekli müdahale yapıldı!
Bu itibarla bu husustaki tespitlerimize katılan okurlarımızdan önemli kesimlerden gelen itirazları doğrultusunda biz de bunları elbette ki kaleme aldık ve yazdık.
Zira vatandaş diyor ki;
İlla ki bir devlet büyüğünün adı oraya verilecekse, niye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın adı konulmadı?..
Ya da, Necmettin Erbakanın?..
Bölge insanı bunları seviyor, bağrına bastığı devlet büyükleri?!
Elbette ki bu soruyu soranlar da kamuoyudur.
Biz de kamuoyunu temsilen bu soruyu devrik Vali Karaloğluna sormak üzere yazdık, çizdik.
Yanıt kendisinden gelmedi..
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğandan yanıt geldiği içindir ki; merkeze çekildi?
Valilik önündeki vedalaşma organizasyonu çok mana içeriyor..
Yeni bir yerlere pazarlama
Eee, Cumali Atillada da öyle oldu
çok büyük şaibeler yüzünden Diyarbakırdaki görevinden alındı..
Ki Ak partiye seçim kaybettirdi
Uzun süre görev verilmedi
Ama sonra bir el onu Ankaranın en işlek ilçesi olan Altındağ ilçesine Kaymakam yaptı
Der demez bu vaziyet, Vali Karaloğluna yakın bazı siyasilere bir mesaj mı içeriyor??
Yani Ben buyum, bana sahip çıkın diye bir hatırlatma mesajı anlamında yapılan vedalaşma şekli midir? diye düşünmemek, görmemek mümkün değil?!..
En derin saygı ve sevgilerimle.
Failed to load the video