ÜÇÜNCÜ CUMHURİYETE DOĞRU!? (II)
Eklenme: 7/10/2018 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel seçimini pekiştiren, güçlendiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün TBMMde etmiş olduğu yemin merasiminde bir kez daha güçlü liderliğini gösterdi.

Cumhurbaşkanı, dünkü yeminden sonra Beştepedeki Külliyede büyük bir kitleye karşı, dış ülkeden gelen konuklara ve tüm davetlilere karşı yapmış olduğu konuşmanın muhtevası, tarihi bir nitelik taşıyordu

Dosta ve düşmana; büyük mesajlar verdiği gibi, Türkiye eski Türkiye değil dedi..

Tarihi bir gün..

Tarihi bir süreç..

Tarihi bir değişim

Başkan Recep Tayyip Erdoğanın bütün dünyaya karşı, içimizdeki birçok siyasi kurum ve kuruluşlara karşı, hatta ülke içindeki münafık hainlere karşı anlaşma paralelindeki duruşu, adeta Hudeybiye

Anlaşmasını hatırlatıyor

Ki Hudeybiye anlaşmasından bir sene sonrasında, Mekke Feth edildi..

Bize göre, Cumharbaşkanı Erdoğanın çıktığı sefer işte bu noktada zafer olarak, neticelenecektir

Elbette ki Cumhurbaşkanımızın yıllardan beri hak dava uğruna vermiş olduğu mücadele paralelindeki tavrı ve duruşu, iman ve inanç yolundan şaşmaması dikkatte şayandır

Her halükarda dik duruşu, samimi tutumu, imanlı bir devlet adamı olduğunu, tek kelimeyle özetlemek gerekirse gerçek bir mümin olduğunu gösteriyor

Ki her gün biraz daha mümin, inanmış bir devlet adamı olduğunu ortaya koymaktadır

Türkiyenin beklentisi de zaten bu yöndedir.

Bu halkın, yıllardan beri batıla dayalı tağuti sistemler ve yalan siyasetlerle ne kadar aldatılmış olduğu; tarihi bir gerçektir

Nitekim, her gün biraz daha bu çarpıklık bariz şekilde ortaya çıkmaktadır.

Erdoğan, dün külliyede davetlilere karşı yapmış olduğu konuşmanın içeriği, tüm çıplaklığıyla ruhi derinliklerindeki iman meşalelerini ortaya koymuştur.

Her şeyden önce konuşmaya başlamadan evvel, Allah adını anarak, hamd- sena getirerek; Allaha yalvarıyorum demesi

Bu ifade, İslam tarihinin değişik merhalelerindeki tüm seferlerin zafere dönüştürülmüş olmasının bir göstergesidir.

Hudeybiye Anlaşması, Mekke Fethi, Selçuklu dönemi, İsraili fetheden Selahaddin-i Eyyubilerinden tutun da Fatih Sultan Mehmete kadar.

Tüm bu cihad seferlerinin bir zafer sonucu olduğu gibi, bize göre Erdoğanın çıktığı seferler de bu minvalde, zaferle neticelenmektedir..

Artık öyle inanıyoruz ki, Türkiye gerçek yörüngesine oturmuştur.

Mecrasını almış, istikametine doğru ilerlemektedir...

Bu halk, yıllardan beri hasretle beklediği günleri artık yaşamaya başlamış durumda.

Erdoğan, Türkiyeye gerçekten yeni bir çağ atlatıyor...

Yeni bir çağ atlatan Türkiyede yaşıyoruz bugün.

Allahı tanıyan, Peygambere inanan ve İslamın istikamet yolunu takip eden bir Cumhurbaşkanıyla karşılaşan yeni bir Türkiye var artık

Onun için Fetih suresinin İnna fetehna leke fethan mübina ilahi buyruğu Hz. Muhammed (S.A.V)e yönelik olmakla beraber, onun davasını takip eden imanlı devlet adamlarını da kapsadığını biliyoruz..

Elbette ki Erdoğanın bu zaferini de kapsıyor.

Saff suresinin 13. ayetinde Nasrun minallahi ve fethun karib ayetinin sırrını bize hatırlatıyor.

Evet, yardım Allahtandır, sabırla mukadderdir.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Burada size tarihi bir olayı hatırlatayım.

Hani diyorlar ya; laf lafı açıyor.

Bu zafer, bugünkü Türkiyenin girmiş olduğu yeni zafer yörüngesi, bize 57 sene önceki Türkiyenin ne kadar baskıcı bir düzenle karşı karşıya olduğunu ve tek parti şeflik ve dipçik döneminin günlerini hatırlatıyor.

27 Mayısları hatırlatıyor.

Evet.

Tarihi bir vakayı sizinle paylaşmak istiyorum.

Dünkü SÖZ Gazetesinin sürmanşetinde şöyle bir haber vardı;

SAİD-İ NURSİYİ TAYYAREDEN AŞAĞI ATTIM

Bu başlıklı haber, şöyle devam ediyor;

Tarihçi Murat Bardakçının Haber Türkte yayımlanan Said-i Nursinin cenazesi muammasının son şahidi de gitti başlıklı makalesinde, çağın allamesi Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin cenazesiyle ilgili sırları bir ölçüde deşifre ederken, 1960 Temmuzunda açılan Said-i Nursinin cenazesinin bir uçağa konarak bilinmeyen bir yere götürülmesi hadisesiyle ilgili dönemin paşası Faruk Güventürk tarafından uçaktan atıldığını ifade etti.

* * *

Evet, özetlemek gerekirse Türkiye nereden nereye geldi?

Bakınız, o tarihlerde Türkiyede devletin resmiyetini kirli emelleri doğrultusunda kullanarak, dinsizliğini, imansızlığını hiç gizlemeyen böylesine hain adamlarla Türkiye tanışmıştı.

Düşünün.

Yüzde 99,9u Müslüman olan bir Türkiye insanının içinde büyümüş, okumuş bir din alimi, çağımızın İslam allamesi, mağdur, masum, hak dava uğruna, inanç ve İslam hakikatleri uğruna bütün mevcudiyetini feda eden Bediüzzamanın vefatından tam üç ay sonra Şanlıurfada kabri açılıyor, naaşı alınıp uçağa konularak meçhule doğru götürülüyor.

Yıllar yılı saklı kalıyor.

Nihayetinde Tarihçi Murat Bardakçının yazısında ifade ettiği gibi bir Türk Generali Ben Said-i Nursinin cenazesini tayyareden attım diyebiliyor.

O günleri hatırlarsak, insanın tüyleri diken diken olur.

Türkiye ne kadar mezalim ve badireler geçirmiştir.

Türkiye insanı ne kadar sıkıntı çekmiştir.

Bu devletin, milletin bütçesinden nemalanıp maaş alan ve İsrail namına konuşan nice Kemalist, Atatürkçü geçinen resmi sıfatları gördük.

Ve bugün de yepyeni bir Türkiye, yepyeni bir devlet, yeni bir çağda yaşayan bir milletle tanışıyoruz.

Bediüzzaman Hazretleri, o dönemlerde Türkiye insanı üzerinde gösterilen imansızlık baskınını Afyon Mahkemesi huzurunda tutuklu iken dile getirmiştir

Mahkeme heyetine şöyle seslenmişti;

Birtek gayem vardır: O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, İslm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, lem-i İslmın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor.

Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücdele ederek gençleri ve Müslümanları imana dvet ediyorum.

Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum.

Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum.

Bütün faaliyetim budur.

Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki Bolşevikler olsun.

Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir.

Beni serbest bırakınız, el birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allahın birliğine hizmet edeyim.

İşte, bakın bu sesleniş, bu haykırış o sıkıntılı günlerde yapılan bir haykırıştı.

O büyük insanların duaları, bugün Türkiyeyi yeni bir Cumhurbaşkanıyla tanıştırdı.

O da büyük devlet adamı Recep Tayyip Erdoğandır.

Tüm ciddiyetimizle tebrik ediyoruz.

Başkanlığını kutluyoruz.

Allah, yar ve yardımcısı olsun diyoruz.

Yüce Allahtan ona uzun ömür vermesini diliyoruz.

Allah, onu insan ve şeytanların şerrinden korusun diye dua ediyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.