ÜLKEMİZİN VE İSLAM DÜNYASININ GERÇEK TAPUSU; LOZAN DEĞİL, AYASOFYA’DIR!
Eklenme: 7/27/2020 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

86 yıldan beridir ibadete kapalı tutulan Ayasofya-i Kebir Camii, nihayet özgürlüğüne kavuştu.

Bu özgürlükle, ümmetin inancına, kültürüne, tarihine atılan bir kelepçe daha kırıldı.

Zihinlerden prangalar kaldırıldı.

Ve gerçekten tüm İslam ümmeti, beklediğine kavuştu.

İslam ülkelerindeki kiralanmış tağuti düzenlerin ve uygulayıcılarının beklediklerine adeta siyah bant çekti...

Onları silip-geçti!...

Her gün, hatta her saat İslamdan uzaklaştırılmak istenen mevcut nesil ve nesl-i ti (gelecek nesli), çok büyük oyun ve gizli anlaşmalarla karşı karşıya olduğu gerçeği; bir kez daha deşifre oldu?...

Bu hamle, seküler, ataist ve ateist anlayışa öyle bir zincir attı ki, artık üstün gelemezler. çünkü, atılan bu zincirin halkaları bin beşyüz seneden beri birbirine bağlı, kopmaz zincirlerdir...

Halkaları ne paslanır, ne kırılır, ne de birbirinden kopar!?.

Bu zincir, altın halkalardan oluşturmaktadır...

Zira Kuranın bize emrettiği emr-i maruf ve nehy-i münkerin gerçeklerini içermektedir!...

***

Sevgili dostlar.

Ayasofyanın ibadete açılışı, İslam dünyasında ve hatta tüm dünyada yeni bir çağın açıldığı müjdesini vermektedir

Ve bu çağı açan da, dünya lideri Erdoğandır.

çağımızın ikinci bir Fatihidir kendisi!.

Öyle düşünüyoruz ve inşallah da öyledir.

Ümidimiz inşallah boşa çıkmaz ve bu ümit gittikçe beslenir, iman nuruyla gelişir ve yer yüzüne yayılarak, çoğalır.

* * *

Ayasofyanın açılışı birçok yönüyle ümmete 7den 70e kadar açılan bir rahmet kapısıdır ve ilahi bir mesajdır.

Kuranın temel ilkelerine açılan bir kapıdır, Ayasofya-i Kebir Camii..

çünkü, Ayasofyanın ibadete açılması, Kuranın emir buyurduğu emr-i maruf hükmünün yerine getirilmesidir..

Bu bir, örnektir..

Hiç kuşkusuz ki, Kuranda birbirini takip eden iki kavram vardır...

Biri emr-i maruf.

Diğeri nehy-i münker.

***

Emr-i Maruf demek; iyiliği, güzelliği emretmek ve yaşatmak, milleti birbiriyle kenetlemek ve pekiştirmek demektir!.

Allaha mutlak bir ubudiyet denilen, secdeye kapılmak demektir!..

Tek kelimeyle huzur-u ilahide manevi bir miraçtır.

Zira 24 Temmuz 2020de 350 bin insanın secdeye gitmesine mihmandarlık yaptı Ayasofya.

Herkes orada huzur-i ilahiye girdi.

İşte bu huzuru ilahi, İslam dünyasına çok büyük müjdelerin kapısını açtı...

Ki, emr-i maruf hükmü, Ayasofyanın çevresinde böylece gerçekleşmiş oldu?..

Peki, nehy-i münkerin hükmü nedir?.

Elbette ki, toplumu kötülüklerden alıkoymak ve uzaklaştırmaktır...

İşte bu kavram, yani nehy-i anil münker, ne yazık ki Türkiyede; buldozer misali, yakıp-yıkıyor?

Ve hep, diri vaziyette duruyor!

Hatta tüm İslam dünyasında, aynı durumda!...

Kötülükler çok...

Bize göre, çağımızdaki nehy-i anil münkerin en yıkıcı örneği, İstanbul Sözleşmesidir.

çünkü, kadına şeriatın vermiş olduğu özgürlüklerden daha çok ilerdedir.

Her şeyde aşırıcılık iyi olmamakla beraber, bunda da çok büyük aşırıcılık var.

Haddini aşma diyoruz ya işte böyle bir şey!...

Nitekim, İstanbul Sözleşmesinin temelinde batılılaşma direktifi vardır...

Seküler bir batılılaşmanın bir emr-i vakiidir.

Aşırılığın insanı uçuruma götürdüğü gerçeği gibi, bu İstanbul Sözleşmesi de İslamı uçuruma doğru sürüklemektedir

Şeri ve fıkhi hükümlerin dışında kadına verilen özgür yaşam, kadınları değersizleştirerek uçuruma götürmektedir...

çünkü, bu özgürlük, özgürlük değil, tam tersine muzırlıktır.

Haddini aşan bir yetkinin kadına verilmiş olunması; kadını korumaz..

Bilakis, kadını yalnızlaştırır..

İşte bu yalnızlık, ne yazık ki Türkiyede nice ailelerin, dağılmasına, çökmesine, parçalanmasına neden oldu?

İşte hal-i alem orta yerde...

Karı-koca birbirini boşuyor, öldürüyor.

Sokağa düşen sahipsiz çocukların her gün biraz daha çoğalmasıyla, soysuzlaşma halleri...

Ahlaki değerlerden uzaklaşma halet-i ruhiyelerinin bünyelerine yerleşmesi!...

Hepsi birer yıkım!..

Ama kimin umurunda!...

***

Cumhursuz kurulan cumhuriyetin kuruluş planlarının danışmanlığını yapan bazı batı ülkelerinin Türkiyeyi şu bir asırlık dönem içerisinde nereye sürükledikleri herkesin malumudur!..

İşte bu noktada bize göre, İstanbul sözleşmesi de dış mikrakların, eseridir!...

Türkiyeyi dünden beter bir halde, bölüp-parçalama niyetiyle hazırladıkları senaryodur; İstanbul Sözleşmesi!!...

Aileler bölünsün, ahlaki çürümüşlükler oluşsun...

Her türlü fitne ve ihanetler, yer bulsun..

Ülke ve millet telafisi mümkün olmayan bir sürece girsin...

İnsanlar, insani ve vicdani yoksun bir karaktere dönüşsün!...

İstedikleri bu!

Bu itibarla diyoruz ki Kuranda emir olarak verilen emr-i maruf nasıl ki Ayasofya ile gerçekleşti.

Nehy-i anil münkerden kurtuluş da İstanbul Sözleşmesinin tez elden kaldırılmasıyla sağlanmış olunsun!

Eğer AK Parti bunu idrak edip de tez elden İstanbul Sözleşmesini geri çekerse, Türkiyeyi yıkma planlarını hazırlayan ülkelerin amiyane tabirle yedi yerden belini kırmış olur.

Ki inşallah da olacaktır.

Hele hele bu İstanbul Sözleşmesi paralelinde AK Partinin bünyesindeki siyaset alanında aktif rol alan ve İslamla uzaktan yakından hiç alakası olmayan, seküler bir zihniyete sahip bazı insanların varlığı da ayrı bir muamma!...

Millete yanlış yol gösteren bazı siyasiler ve STKların varlığı, AK Partiyi de Cumhurbaşkanını da yıpratabilir.

Bu düşüncedeyiz.

Bir an evvel bunların da temizlenmesi gerekir.

En derin saygı ve sevgilerimle...