28 ŞUBAT'IN SENE-İ DEVRİYESİ…
Eklenme: 2/28/2020 12:00:00 AM

Sahi, o günden, bugüne ne değişti?.. Ya da, 28 Şubatı nasıl bir ders-i ibret olarak, tarihimize, kültürümüze, medeniyetimize, yaşam değerlerimize En önemlisi de, yarınlar açısından, bir daha yaşamama adına; nasıl doküman yaptık?.. Evet üzerinden 23 yıl geçti.. Yani çeyrek asır bir zaman dilimi!

***

28 Şubat.. Post Modern darbe olarak, Türkiyenin siyasi tarihine not olarak düştü.. Birileri bin yıl sürecek dedi.. Ama sürmedi, lakin zihniyet ve anlayış henüz kökten temizlenmiş, ya da bir daha yeşermeme adına söküp atılmış değil.. Bir direnç, bir pusu kurucu hal-i fikri var Yoksa, hala darbelerden söz eder olur muyduk?...

***

Nitekim; Laiklik ve Kemalist anlayış üzerine kendilerince süreç başlatan, yürüten ve bir noktaya getirip sonuçlandıran o zorba, o aşağılık, o ırkçı, o şoven ve o İslam düşmanı 28 Şubat akımında, eğer ki direnç gösterip milli ve yerli bir duruş sergilemiş olsaydık, ne çevik Birler, ne de onun zihniyle hareket edenler; başarıya ulaşamazdı?

***

Ama yapılmadı.. Siyaset irade ortaya koymadı.. Muhalefet, milli irade varken siz kim oluyorsunuz demedi Hele ki, şapkasını alıp gitmede rekor kıran Demirel zihnini değiştirmedi? Medya, asli misyonunu yerine getirmeyip bilakis şakşakçılık yapıp, Genelkurmayın ışıkları sönmedi deyip durdu

***

Hele ki, Sivil Toplum Örgütleri.. Üniversiteler.. Eli kalem tutan, fikir üreten, devletin bizatihi halkın güvencesi olabilme, noktasında misyon ortaya koymadı.. Bir ketumluk, bir rıza göstermişlik, sergilediler.. Bir onbaşıya, bir astsubaya ülkenin Başbakanını kurban vermede rıza gösterdiler..

***

Ya, Peygamber Ocağı diye görülen Asker ocağı.. Kışlalar.. O şerefli kutsal üniformayı giymiş, ama ABD ve ABnin zihninin ürünü olan laiklik kisvesi altında, sömürü ve ülkeyi milleti gerileme, kendilerine biat edeci politikaya biz niye alet oluyoruz deme cesaretini, ortaya koysalardı?

***

Hakimler.. Savcılar Kısacası, yasama, yürütme ve yargı mekanizması bir bütünlük içerisinde, zorbaca atılan adımlara küçük bir karşı koyuş ortaya koymuş olsalardı; 28 Şubatın piyon aktörlerinin hiçbiri, cüretkar olamazdı.. çünkü cesur değillerdi.. cüretkarlıkları omuzlarındaki rozetlerdi?

***

Bu grup yapının iştahını kabartan en büyük etken; yancılıktı ve eyyamcılıktı?.. çünkü, keyfi zorbalığa, işkenceye, yargısız infazlara, despotik uygulamalara yönelmelerini tetikliyordu? Andıçlamaları da, brifinglerdeki estirilen rüzgarları da; bir resmi görüş, bir sivil görüş diye; pısırıklaşılan, demagoji duruşu vurucu kılıyorlardı!

***

İrtica bahaneydi çünkü Laiklik şahaneydi!.. Bugün bile laiklik kendini idame ettiği gibi; kesimi de aynı yerde hala duruyor.. 15 Temmuz sonrası bir kesimi bükemediği ayak bileğini öpme noktasına gelmişse de, eski günlerin özlemiyle yanıp tutuşanlar da yok değil

***

Yoksa, başörtüsüne, türbana, giyim kuşama dair dil uzatma müdahale edici fikir ve beyan ile fiziki haller cereyan etmezdi?

***

çIKARILACAK DERS.

Netice itibariyle, 28 Şubattan, 23 yıl sonra bir ders çıkarıldı mı, sorusuna verilebilinecek, cevap hiç kuşkusuz ki, bu şıklar üzerine olurdu?.. Ne denirdi;

-Herkes; bir daha askeri zorbalık mı asla diyebiliyor mu?

-Herkes; gücü gücüne yetene anlayışı mı asla diyebiliyor mu?

-Herkes; Sivil ve milli irade temsiliyet olmasın mı asla diyebiliyor mu?

-Herkes; İnsan hakları ve eşitlik, özgürlük herkes için diyebiliyor mu?

-Herkes; Seçilmişler, öz iradelerine sahip olmalı diyebiliyor mu?

-Herkes; Hak, hukuk, adaleti 81 milyon ülke nüfusu için istiyorum diyebiliyor mu?

-Herkes; Irk milliyetçiliğini, sınıfsal üstünlüğü kabul etmiyorum diyebiliyor mu?

***

Velhasıl

Herkes.. Ama herkes; ülkenin milli sorunlarının çözümünde, ülke kardeşliği fikrinde buluşup, aynı çatıda, durabiliyor mu?.. Ya da; uzlaşı içerisinde, birliği, dirliği, bütünlüğü koruma adına, elbirliği içerisine girebiliyor mu?.. En samimi ve halis olanı da; bugün dahil olmak üzere.. Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri bağımsız, hür ve güçler noktasında, milli ve yerli bir zihnin çatısı altında; somut mu.

***

DEĞİŞEN NE?

Şöyle, 28 Şubatın ilk, son ve bugünün resmine baktığımda, değişen pek şey yok.. Sadece; zaman ve yer değişikliği var

çünkü;

Ne 28 Şubatın zalimleri ve zorba anlayışları

Ne 28 Şubatın mağdur ve mazlumları..

Ne 28 Şubatın üst aklındaki emperyalist güçler..

Ve ne de, 28 Şubattan ders-i ibret noktasında akıl alan siyasiler!

Yani değişen yok!

***

SÖYLENECEK SÖZ

O da şudur.. Katilin, caninin, katliamcının, işkencecinin, faşistin, zorbanın, despotun, terörün, teröristin, yalancının, yağmacının, eyyamcının, hainin, kalleşin, rüşvetçinin, uçkurunun milleti ve ırkı olmaz çünkü, iyilik ya da kötülük milli bir özellik taşımıyor; taşıdığı insani özelliktir

***

28 ŞUBATIN BİZE YAŞATTIKLARI?..

Ne de çok Unutulmaz bir, zulümlük.? Ağır bir cefa çektik

çatık kaşlı, nice hakimlerin ve savcıların mahkemelerinin müdavimi olduk?

Adliye koridorlarını epey arşınladık..

Gözaltılar..

Andaçlaralar..

25 gün içerisinde, üç farklı fraksiyonun üyesi diye; JİTEMin sorgu odalarında epey, işkence gördük

Günlerce, ağırladılar

Nuh Mete Yükselin hışmına mı uğramadık?..

DGMlerdeki, keyfi uygulama ve kararların tacizine mi uğramadık?..

Kürdüm dediğim için..

Şeyh Saidin kıyamında ona kumpas kuranlara işbirlikçiler dediğim için..

Yüksekova çetesini yazdığım için..

İşkencecileri yazdığım için..

Urfa kapıda, tuğla fabrikası sahibinin oğlunun Özel Harekatçılar tarafından öldürüldüğünü yazdığım için

Yani, 28 Şubatın karşısında duran, sürecin şirretliğini ortaya koyan

Faili meçhul cinayetleri..

JİTEMi..

İtirafçıların, gündüz cezaevinde gece eylem ve meyhanede

Kısacası sürecin sefa çekenleri değil, cefa çekeni olduk

Zora, boyun eğmedik!..

O gün de, bugün de, ömrün zaman dilimiyle yarın da; 28 Şubat gibi zihniyet ve anlayışın zalimlerine, dik duracağız, karşı olacağız

İnanışı, ideolojisi; ne olursa olsun..

Ya da siyasiliği...

***

VİRÜSE DAİR!.

Ömür törpüsü bir hal var Günlerdir, Türkiye bu virüse karşı, mücadele veriyor.. Olağanüstü tedbirler alıyor.. Kapıları kapattı. Uçuşları yasakladı.. Geleni sınıflandırdı ve şu ana kadar da şükürler olsun ki, tek bir vakıa yok.. Duamız ve temennimiz de odur ki; bu bela bize bulaşmaz.. Ve virüslü bir vakıa olmaz

***

Ne var ki; içteki hain ve şeref yoksunu bazı kesimler var ki! 28 Şubattan beter bir tahribat üretme gayesiyle; algı operasyonuna körük oluyor Neymiş virüs Türkiyeye bulaştı?.. Şurada var, burada var.. Bakan Koca bu şerefsizliklere karşı, ha bire yalanlamaya gidiyor.. Yani, sinsiler mücadelenin eforunu yalanlarına harcanmasını istiyor ki; bir yerden gedik çıksın..

***

Gayeleri ne? Elbette ki, korku ve panik atmosferi oluşsun.. Hükümet te, millet de derin bir tahribatın içerisine girsin.. Turist gelmesin.. Ekonomi çöksün.. Ülke, kendini zorunlu bir içe kapanmaya dair, karantinaya alsın.. İşte bu içteki şeref yoksunu virüslere karşı, hassasiyetle sağlam durmamız lazım..

***

Dedikoduya, onun bunun lafına.. Hele ki sosyal medya üzerindeki sinsiliğe aman ha kanmayalım.. Resmi beyanlara itibar edelim.. Hatırlarsanız, domuz gribi denildi, sonra kuş gribi diye de, algılar üretildi.. Ülkede, kanatlı canlı hayvan bırakmadılar..

***

Tedbirli olalım, ama doğru bilgi üzerinden virüsten kendimizi koruyup kollayalım

***

GÜNÜN SÖZÜ...

Kavganın bahanesi yumruk sayısına odaklı tartışılıyorsa bil ki şeytanı hesap vardır?


***

Hayırlı Cumalar