BU DA SİLVAN ÇİFTLİK BANK!…
Eklenme: 1/7/2020 12:00:00 AM

Gülünür mü, ağlanılır mı bilmem?.. Ama, şunu ifade edebilirim ki, bizim insanlarımız ya çok saftırlar, ya da çok ahmaktırlar..! Bakar mısın ya, Türkiye günlerce, 25 yaşındaki Mehmet Aydın adlı tosuncuğu konuştu..

Kurduğu bir alavere dalavere şirketi aracılığıyla; piyasadan yarım katrilyon para tokatladı.. 750 bin kişiyi dolandırdı.. Paraları alıp, sevgilisiyle, yurtdışına kaçtı.. Şimdi, keyifle o paraları çıtır, çıtır yiyor..

***

Milleti neyle, çarptı Din dedi, iman dedi, zenginlik dedi. Bol kazanç dedi. Yahudi mantığıyla, reklam-magazin boy boy resimlerle, al beni oluşturarak, herkesi yemlik yaptı.. Biraz da, nüfuz edicilik noktasında, devlet-i aliyeden şahsiyetlerle kol kola girdi..

***

Yani o biçim bir algıyla, milyonları kazaya aktardı.. Saadet zinciriyle bir de arada bir toplu yemekler hele bir gelin; işte kazancınız deyip, kar payı adıyla, cüzi para aktarımı yapılınca; varımız yoğumuz sana kurban noktasına geldi..

***

Ne gariptir ki.. Kimse dönüp ya da başını kaldırıp, tosuncuğun tüysüz yüzüne bakmıyor.. Kim bu demiyor.. Güvensiz veren haleti ruhiyetine, buna güvenilir mi, ya da güvencemiz nedir gibi bir düşünceye de kapılmıyor

***

İşte bu hakikat çerçevesinde, o gün tosuncuğun mağdurlarına, gösterdikleri tepki, veryansın, ah vah hallerine, şu tepkiyi vermiştim.. Asıl size veryansın etmek gerekir.. Bu adama para kaptırılır mı?.. Siz, müstahaksınız!? diyeceğim ama! Neyse diyorum

***

Öyle ya.. Bir dönem Diyarbakır Et Balık Kurumunu da birileri; saadet zinciri karargahı yapmıştı O gün çok yazmıştık.. Yahu siz kelli felli adamlarsınız.. Doktorsunuz, akademisyensiniz, iş adamısınız, bölgenin ileri gelen aşiretlerine mensupsunuz; nasıl oldu da bunlara kandınız, demiştim..

***

Hatta dönemin, Bakanıyla bu konuda mahkemelik olduk.. Saadet Zinciri yok diye.. Sonra kep düştü kel göründü misali, şebeke ortaya çıktı.. Mağdurlar ortalığa düştü.. Yargı, organize şube el koydu.. Ki dava hala, yargıda görülüyor.. Yani şu hayvancılık ve tarım alanında; ilginç işler o biçim dönüyorsa; keramet saflıkta değil, ahmaklığın çok olmasındandır..

***

Şimdi gelelim şu Silvan çiftlik Banka!.. Tıpkı, Tosuncuğun; vur kaç vurgunu gibi!.. Adamın teki, Mardinden Diyarbakırın Silvan ilçesine geliyor.. Kiralık bir çiftlik ayarlıyor.. Sonra, bölgedeki çiftçilerle, hayvanı olanlarla temasa geçiyor Gelin sizi zengin yapacağım diye..

***

Eee!.. O da, tosuncuk gibi dinden, imandan, örften, adetten, bölgenin siyasi ve ideolojik yapısından giriyor.. Silvanın hatırı sayılır zevatıyla da teşkili mesai içerisinde görünür.. Ciple, lüks araçlarla, toplu yemek ziyafetiyle.. Yanında bir iki de siyasi.. O biçim algı geliştiriyor.. Bir anda, güven abidesi oluyor.. Sonra; gelsin paralar, gelsin tosuncuklar, öküzler, inekler, koyunlar?..

***

Salt Silvanla kalmıyor.. Hazro, Bismil, Kocaköy, Lice ve Hani.. Saadet zincirine katılarak, iştahlı iştahlı paraya para, tosuna, tosun katacağız aklıyla kuyruğa giriyorlar.. O biçim bir tezgahla bizim Mardinli tosuncuk, söğüşledikçe söğüşlüyor Tabi bir iki taksit ödemesi de yapıyor.. Yani, yanağa bir parmak bal çalma hesabı...

***

Mardinli tosuncuk.. İşin patlak vereceğini, maskenin düşeceğini, kolluk kuvvetlerinin işin farkına varacağını, anlayınca!.. Pıııırrr diyor.. Kasa olan paraları, çiftlikte bulunan küçük ve büyükbaş hayvanların hepsini alarak; bir gece sırra kadem basıyor

****

Ve şimdi!.. çiftliği kiraya verenin kiraları alamayışından mı, para kaptıranı mı, ineğini, öküzünü, tosununu zenginlik hayaliyle sorgusuz sualsiz teslim edeni mi, dersiniz!.. herkes ayakta, veryansın ediyor.. Dolandırıldık, soyulduk, paramızı çaldı deyip duruyor..

***

Hal-i vaziyet bu iken!.. Şimdi kime veryansın edeceksin Mardinli Tosuncuğa mı?.. Bence değil.. çünkü, hırsız hırsız, dolandırıcı dolandırıcı o bir üçkağıtçı Bunun yaptığına veryansın etmek yerine! Yem olana, oyuna gelene, sorgusuz-sualsiz, tahkikatsiz, belgesiz, dökümansız, resmi kayıtsız elinde-avucunda olanı getirip teslim edene aslında veryansın etmek gerekir..

***

Diyeceğim ki; Müstehaksınız!.. Ama diyemiyorum Lakin, mal canın yongasıdır derler ya; canınız yandığı için, onu demiyorum.. Ancak şunu söylemek istiyorum.. Vakıada bir saflık ya da ahmaklık var.. Kim hangi kulvarda ise ona da Silvan Bank mağdurları tercih koysun!

***

PEKİ BİZİM KABAHATİMİZ!

Sibel Ünli isimli kızımız!.. Üniversite öğrencisi.. Önceki gün; intihar etti.. Yani kendi canına kaydı, yaşamına son verdi.. Ölüm acı.. Ama; utanç verici ölümler, kahredici!.. çünkü böylesi ölümlerde; kabahatli kişi, birey, ya da bir zümre değil.. Kabahatli, komplikedir, geneldir; ülkede yaşayan tüm bireylerdir Devlet-i aliyedir de..

***

Sibelin ölümüyle ilgili; sosyal medyaya bakıyorum.. Özellikle, son dört gündür; inanılmaz bir, iğrençlik, saldırganlık, mide bulandırıcı suçlamalar, ithamlar havada uçuşuyor İlginç olan da, belden aşağı iktidarı vurmak.. Tek sorumlu, iktidardır deyip vakıayı politize bir cenderenin içerisine sıkıştırmak

***

Sibelin sosyal medya hesabındaki paylaşımlar.. Evet, avazı çıktığı kadar isyanları, veryansınları, tepkileri, serzenişleri, istek ve talepleri var.. Yoksulluktan, işsizlikten, ekonomik gelir düşüklüğünden yakınıyor.. Ben de her genç kız gibi güzel yaşamak istiyorum, güzel olmak istiyorum diyor.. İlgi, alaka istiyor.. Kredi Yurtlar Kurumuna olan borcundan söz ediyor..

***

Kısacası, sosyo-ekenomik yönde, denir ya berbat bir hayat içerisinde!.. İşte buna, intiharıyla alakalı bir sonuç çıkarmak gerekiyorsa.. Yani; suçlu ve kabahatli hakikatı bulmak istiyorsak; önce ideolojik ve siyasi kalıplaşan, anlayıştan uzak, samimi ama bir o kadar da utanç duygusu içerisinde; düşünmeliyiz..!

***

Nitekim aile dün yazılı açıklama yaptı.. Diyor ki, psikolojik sorunları, küçük yaşlarda geçirdiği bir hastalıkla başlamış.. Sara, epilepsi.. Psikiyatri tedavisi görmüş.. Bu evrede bir çok kez intihar girişiminde bulunmuş.. İki kez de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinde tedavi altına alınmıştır.. Yani demek ki, etkenler farklı ama sorumluluk, demek ki hepimizde!.. Hasılı kabahatli biziz..

***

çünkü, Sibelin hayata dair isyanında, herkes vardır.. İktidar vardır.. Muhalefet vardır.. Devlet vardır.. Rektörlük vardır.. Sivil Toplum örgütleri vardır.. Mahallesi vardır.. Ailesi vardır.. Arkadaş çevresi vardır.? Yani var da vardır? Kimse, hayatı karartan ortamdan kendini sıyıramaz!.. Herkes sorumlu.. Ve herkes sorumluluk noktasında üzerine düşeni yapmalı! Eğer ki, birey olarak bizler üzerimize düşeni yapmış olsaydık; Sibel gibi nice kızlarımıza, evlatlarımıza, isyanlara sürükleyip, kendi canına kıyabilecek bir vahşeti yaşatmazdık..

***

Onun için de!.. Ucuz bir fikriyatla, algı zafiyetiyle, kör, sağır, dilsiz moduna girme gafletinden, kendimizi arındırmalıyız çünkü, intihar eden Sibel kadar; insanlığımızdır? O insanlığı da siyasi-politik mevzulara ezici malzeme yapmayı bırakıp, hakikatlerimize yönelelim!

***

E BE YARATIK

Neyi anlamıyorsun hala! Coğrafyandaki ha bir karış toprak, ha bir avuç deniz suyu alanı.. İkisinin arasında ne fark var?.. İkisi de; kutsal, ikisi de senin.. Ve ikisi de, şehit kanlarıyla alınmış vatan!.. Denizini, nehrini, çayını ayrı, toprağını ayrı mı, tutacaksın?. Ya da, kara benim, denizde herkes cirit atabilir mi diyorsun?.. İşte bizdeki bazı siyasi zevat, gaflet ve delaletin çukurunda debelenip duruyor!.. Ne diyeceksin, e be yaratık hala anlamıyorsa!...

***

GÜNÜN SÖZÜ

Ahmak misafir, ev sahibini ağırlar