DAVUTOĞLU VE SÖYLENENLER!!…
Eklenme: 5/29/2019 12:00:00 AM

Davet edildi.. İcabet etti. Geldi. İftar yaptı.. İstişarede bulundu..

Ve; davetlilerine hitap etti.. Gelen oldu, gelmeyen oldu..

Katılım profili, farklılık arz etse de!..

Gönül Buluşması..!

İftara Diyarbakıra yapılan ziyarete karşı; çok şey söylendi..

Spekülasyonlar yapıldı..

Organizasyonlarda bulunuldu.. Ulusal.. Yerel. Yazılı ve görsel medyada; negatif kampanyalar yapıldı..

Fitne denildi.. Bozgunculuk denildi.. Gelme.. Niye geliyorsun..

Ak Parti hasmısın.. Erdoğan düşmanısın.. Partiyi bölüp, parçalama niyetindesin..

Ve daha bir dizi; hezeyan üretici söylenenler!!..

İlk gün yazdım! Ki, kim ne derse desin, hangi fikriyatın girdabına sokacaksa soksun!..

Kim davet etti..

Kim onunla geldi.. Kimler sofrada bulundu. Yanında kimler yürüdü?

Kim imtina etti?

Kim vekil görevlendirdi..

Kim kime, nasıl bir şirinlik istihbaratı sağladı.. Yani enva-i aklın şekillendiği bir atmosfer olsa bile!..

Camideki ibadette kimle saf tuttu..

İmam kim, müezzin kim?

Hepsi; bir anlam içerse de!..

Mülahaza edilecek konu diye başlığa çıkarılsa da; niyet okumaktan öteye gitmez!..


***

Önce bir salih ve halis ruha, vicdana, karaktere ve düşünceye sahip olunması gerekir..

Şöyle ki..

Burası Diyarbekir.. Peygamberlerin.. Sahabelerin.. Evliyaların..

33 medeniyeti bağrında yeşerten, kültüre sahip kadim bir kent!

Misafirini de.. Davetlisini de.. Yolcusunu da..

Hasbelkader kervanla geleni de; en ulvi değerlerle karşılar, ağırlar..

İaşesiyle; uğurlar!!

Baba hasmı olsa da.. Ata düşmanı olsa bile; incitmeden sofrasını, kapısını açar..

Sonra da; güle güle der!

İçteki içte, dıştaki dışa.. çatışacaksa da; evinden, toprağından çıktıktan sonra, çatışır!

Ya da hesabını sorar

İşte biz buyuz..

Ve Diyarbekirlinin, kitabındaki tavizsiz ilkeler de bunlardan ibarettir!..

Ki, dereyi görmeden paçayı da sıvamaz..

Görür.. İnceler.. Ölçüp, biçtikten sonra, boy bırakır..!

Sonra; hamlesini yapar!

Ne var ki

Birileri.. Ki bir zümre diyeceğim Bu, kendilerini Diyarbakırın sahibi sandılar..

Daha da ilerisi, AK Partinin yılmaz bekçileri diye gördüler..

Daha da ilerisi; siyaset ve siyasiler bizden sorulur, vazifesiyle bu daveti, bu ziyareti, bu iftar buluşmasını isyan bayrağı olarak gördüler..

Hele ki, kendilerini kadim kentin fertleri olarak, tanıtıp; hasımane tutum içerisine girmeleri!..

Ayrı bir garabet..

Peşin hüküm.. Ön yargılı..

Paçaları dereyi görmeden sıvayıp, zıplama halleri!..

Öfke, haşinlik Ki şirretlik kokan; söylem ve tavırlar..!

İdeolojik, saplantı..

İşte bu ayarsızlıkları, Davutoğlunun Diyarbakırda vücut bulan hal-i vaziyetiyle deşifre oldu

Sille oldu..

***

Derler ya; hadi bakalım, şimdi ne diyeceksiniz?

Yağmur yağmadı..

Dediklerinizin arkasında mısınız? Yoksa, ayıp ettik mi, diyeceksiniz!

Hayıflanacak mısınız? Ya da bir özür borcumuz oldu, özür diliyoruz der misiniz?..

Birilerine kandık.. Birilerinin gazına geldik

Ne dersiniz bilmem; ama o dava adamlığı naranızın hiç de samimi olmadığını söyleyebilirim!

çünkü.. Trollerle.. Troykalar.. Hacı abilerle alakası kral çıplak diyerek, yaptığınız siyasi çıkışınızla terso oldunuz!..

Dün ne diyordunuz, bugün ne diyorsunuz? Sakın, dün dündü, bugün bugündür demeyin!..

Lakin; mevzu o siyasi kulvarla alakalı değil!

Neyse, bir ders-i ibret vesikası oldu..



***

Gelelim; Davutoğlu ne dedi, ne konuştu mevzusuna!

çok şey söyledi.. Özeleştiride bulundu.. Serzenişleri oldu.. Kesilen faturalar..

Siyasi zaaflar.. Kendisine dair; havale edici, beceriksizlikler!..

Yani, yapılanı ve yapılması gerekeni sıraladı!..

Doğruları, yanlışları; zaman ve mekanlaştırarak aktardı..

Hayatından örnekler verdi Dışişleri, Başbakanlık dönemindeki; stratejiler yol haritasıyla keşke yapılsaydı dedi!

Halkın, samimiyetinden söz etti..

Diyarbakırlının, Diyarbekirliğinden..

Terimin, teriyle karışmasından.. Kendisine, serok Ahmet denilmesindeki, hoşnutluğunu, ifade etti!..

Milli meseleler.. Bölgenin, mevzuları..

Güvenlik ile Özgürlük arasında oluşturulan uçurumun yersizliğinden, yapılması gerekenin ortak paydada buluşması olduğuna dikkat çekti!

Zemin ortak aidiyet bilincidir diye vurguladı.. Empati, istedi. Değerlere karşı, soğukluktan..

Ve tabi ki, ülkenin ve milletin beka meselesinin, sıradan olmadığından, bahsetti!!!

Ben değil, biz! Diyarbakır da bizim, İstanbul da bizim!!

Mekke de, bizim.. Kudüs te bizim..

Diller de.. Renkler de.. Irklar da.. Zengin coğrafyanın hazinesindeki; paha biçilmez cevherler bizim demeliyiz dedi!


***

Ortak aidiyet vurgusunda, iki ana unsurdan söz etti..

Tarihdaşlık.. Vatandaşlık Kurduğu cümle ise şu oldu..

Tarihdaşlık bir tesadüf, vatandaşlık bir lütuf değildir...

Davutoğlu, Diyarbakıra geliş meramını da şu cümleyle aktardı..

Tabii; negatif yorumlara da bir cevap mahiyetiyle!..

Bizim, Diyarbekire gelişimiz için herhangi bir bahane ve gerekçeye ihtiyacımız yoktur.

Biz, Diyarbekiri biliriz, Diyarbekirliler de bizi bilir.

Bir devlet adamı olarak iki elim kanda olsa size söz veriyorum, nasıl Mekke, Medine ve Kudüsten gelen bir davet reddedilmeyecekse Diyarbakırdan gelecek bir daveti de hiçbir zaman açıkta ve boşta bırakmayacağım


***

Sonuç itibariyle!..

Bir davet yapılmış.. Daveti yapan, Gönül Köprüsü Platformu..!.. AK Partinin, bizatihi kendisine ait sosyal bir oluşum ve faaliyet.. Katılım gösteren de, AK Parti eski Genel Başkanı, eski Başbakan!.. Ve bir Ak Partili!..

İftar sonrası, Ulu Camiye teravih namazı için giderken, soruldu!

Bir parti kuracak mısınız.. Ya da; partiden ayrılıyor musunuz?

Yanıtı şu oldu..

Gerekeni, iftardaki konuşmamda söyledim Önemli olan memleketimizin en iyi şekilde geleceğe hazırlanması..

Cevap, kesin ve net olmasa da!

Tatminkar kabul görülmese de, özü itibariyle; Davutoğlu cephesinde şunu önceki gece gördüm!

Kİ yaptığım tüm istişareler neticesinde; henüz somuta ermiş yeni bir parti söz konusu değil..

Ama zaman ne gösterir.. İşte, o da bir meçhuliyet içerisinde!?..

Ne diyelim; mevlam neylerse, güzel eyler!..

***

DOST ACI SÖYLER?..

Niye!..

Dost; hakikate vakıf olsun diye!

Yanlış yapmasın..

Yolundan sapmasın..

Doğrularla, bütünleşsin..

Tek meramı bu!!!..

Niye kral çıplak.?! diye bir tanım var..

çünkü; o güne kadar kral çıplaktı.. Ama; kimse cesaret edip kralım siz çıplaksınız demediği için!

Hep; kralım sen çok yaşa deniliyordu..

Alkışlayan..

Yalakalık, yapan!..

Dalkavuklukta bulunan..

çıkarcılıktan nemalanıp kralın çıplaklığına göz yuman!..

Menfaatperestlik..

Bazen de; kralın zalimliğinden, sakınabilmek adına pısırıklaşmak!..

İşte bu hal-i vaziyet; kralın iştahını hep, açar!

Ne zaman ki bir dost..

Ne zaman ki, kraldan beklentisi olmayan.. Makam, mevki, çıkar ve servet düşünmeyen halis, biri çıkıp hakikati haykırırsa!

Ne yazık ki, acı söyleyen olur..

***

MORGU SATTILAR!.

Yok ya demeyin.. Burası Türkiye; her an her şey olabilir boşuna denilmiyor..

Hele ki, içinde akçeli bir indregandi varsa..

O biçim, iş becerikliği!..

Evet, hastane morgu satılmış.

Satan da, Hastane müdürü

İnanmayan, İznikten sorsun..

Ben sordum.. Doğru, morgu satın demiş, satmış!

Para, eee orayı karıştırmayın..

İşini iyi bilir dedik ya!..

Morgu alan kim?.. O mu; yabancı değil, hurdacı

Peki o kime satacak?..

Neyse, iş ahiret sorularına evrildi, bu kadar yeter!

İlgililer, tahkikat başlattı..

Nokta diyelim!..