DİYARBAKIR SİYASETİ!…
Eklenme: 3/5/2020 12:00:00 AM

Önceki gün de, dün de ve tabi ki bugün de! Değişmez bir kural, tabu misali! Diyarbakır siyaseti tek fikre odaklı, hep kendini idame etmiştir.. İster iktidar, ister muhalefet, ister yavru mahiyetli parti olsun!.. Ana strateji; aile saadeti, aile teşkilatı, aile partisi olmuştur..!

***

Yani, küçük olsun, benim ve ailemin olsun, gerisini tanımam misali klişeleşen, tabu mahiyetli anlayış hep varlık göstermiştir!.. Ne dava hükmü, ne parti hükmü, ne de halk iradesine ilişkin bir hüküm, edilen yemin de pek ırgalamaz onları!!. İşte bu hal-i durum ve hayat bulan anlayış ne yazık ki Diyarbakırı yıllardır kısır bir döngü içerisinde tuttuğundan dolayıdır ki, tek çemberde bulunuyor Mirasyedi halini yaşıyor..

***

Bakınız, gelen, ya da seçilen her kim olmuşsa! Şu veya bu parti demiyorum İsim de zikretmiyorum.. Ama, benim gibi sokaktaki herkesin ana fikri şudur.. Siyasi libas giymişlerin ekseriyetinde; geldiği makam, aile saadeti için icraat mekanizması olarak işlev görmüş, faaliyeti hep bu kulvara odaklı olmuştur.. Kent için, seçtiren halk için, bir varlık göstermişse de, vatandaşın deyimiyle devede kulak bile olmamıştır dostlar alışverişte görsün misali..

***

Ana temaları hep şu olmuştur İlk etapta, yerel mevzulara dair beklentileri öne çıkarmışlardır.. Yaldızlı sözcükleri anlatımlarına libas yapıp, albeni yaratarak halkın gözünde, kalbinde yarattığı belki bu becerir, ya da bu adamda iş var, bizdendir algısıyla, prim almaya başlamışlardır Sokak sokak, cadde, cadde gezer, hal hatır sorulur, esnaf ziyareti yapılır Hayırlı işlere meyil verilir.. Sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel bir çok mevzuda ahkam keserek, mangalda kül bırakmaz..

***

Sonra!.. İşte o sonrası, hele ki yerel yönetimlere ya da parlamentoya kapağı attı mı, veyahut teşkilatın başına geçti mi?. Yani hedefine ulaştı mı, zirveyi yakaladı mı kısaca partide misyon aldı mı; yepyeni bir libasla ahalinin karşısına arz-ı endam eder Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu! Ama nasıl?!.. Burnu havalı, egosu yüksek, dünyayı sanki o yaratmıştır edasıyla, ulaşılmaz bir şahsiyet ve kimliğe bürünür?

***

İki laf ediciliği varsa! Denir ya nabza göre şerbet vericiliği yüksek ise!.. Ki kimileri için; bu beceri olmaz, ama parayla dünyayı satın alırım mantığıyla, kulvarlarında tabiri caizse sarmaşık misali, dört bir tarafı sararlar ki, aman ha aman!.. Siyasetin baronları olarak ünvan alırlar! Hep onların dedikleri olur?.. Gelen de, giden de, yeni kulvarların açılması dahi onların hükmü ve kararıyla işlev kazanır Davul birilerinin boynunda ama tokmak hep onların elinde!..

***

Netice itibariyle, Diyarbakırın kısır siyaseti işte böylesi bir siyasi baronlar arenasının tahakümünde, dönüyor! Özellikle, iktidarın.. Ki hal-i hazırdaki mevcut seyir, en bariz ve net şekliyle vaziyeti çığlık çığlığa anlatıp, tarif ediyor

***

Yoksa, kentin siyasi kulislerinde, seçilmişlerin aile saadetine dair ortaya koydukları politikalar alenice, dün olduğu gibi bugün de konuşulmazdı!.. Ne deniliyor?.. Şu vekilin gelini, şu vekilin bacanağı, şu vekilin yeğeni, şu vekilin kardeşi, şu vekilin bilmem neyi diye başlayan cümleler kurulmazdı!.. Ve o cümlelerde geçen isimlerin de devlet kurumlarında makam-mevki, nüfuz ediciliği olmazdı?.. Kurumlar onların nam-ı hesabına mekanizma döndürerek, Ali Babanın çitliği olmazdı?

***

Evet, Diyarbakırın siyasetindeki kısır döngüden kurtuluşun tek reçetesi vardır.. O da; aile saadetini düşünmeyen bir siyasi karektere sahip şahsiyetlerin görev alması, ya da görevlendirilmesi veya sorumluluk almasıyla mümkündür?.. Ama o karakteri de, bulmak, ikmale getirmek, siyasette söz sahibi yapabilmek denir ya samanlıkta iğne aramaktan beterdir.. Ki, siyasetin tepe beyni de o iğneyi aramaya niyetlenip, ikna etmek de, deveye hendek atlamaktan beter bir haldir..

***

Sonuca gel derseniz!.. Teşhis belli, lakin böyle gelmiş, böyle gidecek çarkı çok güçlü! Bir yıkılabilse

***

KEMALİN SÖYLEDİKLERİ!

Bilmem, izlediniz mi, CHPnin önceki günkü grup toplantısını!.. Ben izledim.. İzlerken de, bay Kemalin ağzından dökülen sözcükleri duyarken, irkildim.. Yürek ve can yakan sözcükler

***

Sanki, bu ülkenin ana muhalefet partisinin lideri değil.. Sanki, Türkiyede yaşayan değilmiş gibi.. Sanki bu ülkenin bir vatandaşı değil. Sanki cebinde taşıdığı nüfuz, başka bir ülkeye aitmiş gibi! Elin yabancısından beter bir ruh haliyle, konuşuyordu..

***

Ağzından çıkan bazı kelimeler vardı ki, der demez iç çekerek keşke ama keşke bunları duymasaydım, keşke bunları Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir ferdi, hele ki ülkeyi yönetmeye talip anamuhalefet partisinin lideri söylememiş olsaydı, deyip durdum çünkü, akıl tutulması cümleler.. Ayıptan öte bir hal!..

***

Kılıçdaroğlunun ağzından dökülen ve sizin de bu kadarına da pes dedirten, tonlama ve kelimelere bakar mısınız.. Ne diyor?.. Diyor ki

***

-Emperyal güçlerin maşası olanlar Türkiyeyi düzlüğe çıkaramazlar. Putine, Merkele, Trumpa telefon eder, meydan okur. Onlar gelir tak tak tak vururlar. Koşa koşa ayaklarına gider. Hani sen başkomutandın? Vurulan senin askerin. Benim askerimi vuran her devlet benim düşmanımdır. Topuğunuz kıçınızda Putine koşuyorsunuz.

***

Hasılı kelam, tarihten, siyasetten, dış politikadan, ülkenin coğrafik yapısından, Ortadoğudaki dengelerden, emperyal yapıların diş bilediği süreçlerden azıcık bilgi ve akıl sahibi olan biri, Türkiyenin şu anki Suriyedeki hali durumunu anlayabilecek kapasiteye sahip değilse.. Ve olup biteni, İdlibden çekilmenin, Edirnede son bulacağını idrak edemiyorsa, söylenecek söz denir ya sanık siz, hakim siz benden bu kadar?

***

GÜNÜN SÖZÜ

Vatan batarsa, bilinmelidir ki herkes batar!...