EHLİYET.. LİYAKAT.. SADAKAT!…
Eklenme: 10/4/2019 12:00:00 AM

Millet için.. Devlet için.. Birey için.. Yani; hayatın her alanı ve evresi için.. Ki yarınların bekası için.. Bu üç kelime; temel taşı niteliğine sahiptir Bütünlük..! Tabi ki, öz lügat manası itibariyle; işlev görürse.. Ancak, siyaset diline uyarlanınca.. Yani kubbealtı lügatın mana ölçüsüne terfi edince, iş çıkmaz sokak olur Devlet idaresine nüfuz edici olunca!.. Halk deyimiyle; çark biat edici kimlik kazanır..

***

Tarihin sayfalarını çevirelim.. 20 yıl önce değil.. Bir asır öncesi.. Ki, öncesindeki asırları da, dikkate alırsak Devlet yönetiminde; başarının temel taşı, olmazsa olmaz yolu emaneti ehline teslim etmekteydi.. Nitekim, dinimiz de bunu emir buyurmaktadır İşte Nis Sresinin 58inci ayeti

Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.

***

Ve geriye baktığımızda, liyakata, ehliyete riayet edildiğini görürüz Bu ayetin hükümleri paralelinde, devletin idare edildiği, toplumsal bütünlüğün, bu çerçevede korunup, kollandığına şahit oluyor.. Özellikle Hak, hukuk ve adalet terazisinden şaşılmazdı Şaşan da cezasız kalmazdı Ehliyetsizliğin, liyakatsızlığın ve sadakatsizliğin caydırıcı cezası ve hükmü bulunuyordu?...

***

Peki, günümüze gelirsek.. Dahası, son asrın seyrine bakarsak Liyakat-ehliyet ve sadakat.. Ne hazindir ki, kavramsal olarak; fiili bir işleyişi söz konusu değil.. Olmadığı için de, tarihin belirli dönemlerinde olduğu gibi, devlet-i aliye de çöküş devrinin, hüküm sürdüğünü görüyoruz Dedik ya siyaset kulvarına, yani lügatına dahil olununca, sistem farklı bir işleyiş, kimliğine bürünüyor Hassasiyet ölçüsü, yok denilecek bir kriterde, görev verilire ve biat ediciliğe dönünce, çöküş kıyameti başlar

***

İşte bu çöküş, aynı zamanda toplumsal çürümüşlüğü de körüklemektedir.. İşte hal-i alem orta yerde.. çektiğimiz sıkıntılar; çığlık çığlığa kendini ifade ediyor.. Ama duyan var mı?.. Yok.. çünkü, liyakat sadakate feda edilmiş durumda.. Maalesef bunu, ülke idaresinden tutun da, kamu kurum ve kuruluşlarına kadar İnanın ki, aile müessesesi içerisinde bile bu durum aynı vehametle kendini ikmale getirtiyor..

***

Biliyorum, burda şu nüansı da gözardı etmeyin diyeceksiniz.. Diyoruz ki, ehil ve liyakat sahibi kişiler de, ürkek bir ruh haliyle, kendilerini bir kenarda tutarlar.. Sessizlik ve suskunluk içerisinde.. Zihinlerinde; görev verilmeyi bekle, kodu var.. Ancak, görev istenmez verilirse derken, bir garabet durum vaki oluyor ki, o da şu.. Bu görevin ne zaman geri alınacağı Yani, demoklesin kılıcı gibi, hep başınızda, sallanıp-durur.. Ne zaman, iner diye..

***

Hasılı kelam! çıkmaz sokağın, çıkışı.. Karanlık tünelin ışığı.. Bu üç önemli kavramı yüksek, değeri toplumsal birlik, dirlik, bütünlük ve başarı olan; liyakat, ehliyet ve sadakat kelimelerini, günümüz siyasetin zihniyle değil, Nisa süresinin 58inci ayetteki; kutsal anlamıyla, hayat bulursa, biz salih-i selamete kavuşuruz.. çünkü, emaneti ehline vermek, mülkün de temelidir.. Ha bir de; ehil olanlar da, cesaretle biz buradayız demelidir. Yoksa; çark bildik siyasetin, biatediciliğiyle dönmeye devam eder

***

AYAZ KÖLENİN MARİFETİ!

Bir hikaye.. Rivayet odur ki

Bir gün beyleri Sultana sorarlar

Ayaz denilen bu kölenin ne marifeti var ki sen ona otuz kişinin maaşı kadar maaş ödüyorsun? dediler.

Sultan bu soruya o anda cevap vermez..

Birkaç gün sonra beylerini alarak ava çıkar.. Yolda bir kervan görürler.

Sultan beylerden birine: Git sor bakalım, bu kervan nereden geliyor? der..

Bey atını sürerek gider.. Birkaç dakika içinde geriye döner ve der ki:

Efendim kervan Rey şehrinden geliyor...

Sultan Peki, nereye gidiyormuş? diye sorunca bey susup kalır..

Cevap yok..

Bunun üzerine Sultan başka birini gönderir.

O da gidip gelir, verdiği cevap

Efendim, Yemene gidiyorlarmış..

Sultan, Yükü neymiş? deyince o da suspus kesiliyor..

Sultan başka bir beye seslenerek: Sen de git yükünü öğren der..

O da gider, dönünce cevap verir

Her cins mal var, fakat çoğu Rey kseleri. .

Sultan: Peki, kervan ne zaman yola çıkmış? diye sorunca bu bey de cevap veremiyor

Öyle ki, Sultan 30a yakın beyi, gönderir; aka kimse kervanla alakalı soruları tam teşekküllü cevaplayamaz..

Sultan son olarak Ayazı huzuruna çağırır ve der ki;

Ayaz, git bak bakalım, şu kervan nereden geliyor?

Ayaz, hemen cevap verir Ve başlar Kervanla ilgili bilgileri aktarmaya

Efendim, kervan görünür görünmez sizin merak edeceğinizi tahmin ederek gidip gerekenleri öğrendim.

Kervan Reyden gelip Yemene gidiyor, yükü şudur, şu kadar at, şu kadar deveden oluşuyor, şu kadar insan var

Ayrıntılı bir şekilde bilgi aktarımında bulunur..

Bütün bunları beyler ağzı açık dinlerler

İşte Ayaz tek başına 30 beyin edinemediği bilgiyi Sultana aktarıyor.

Sultan beylerine döner ve der ki

Ayaza neden otuz kişinin ücretine denk ücret verdiğimi anladınız mı? Görüyorsunuz ki bu bile onun hizmetine karşılık az geliyor.

***

GÜNÜN SÖZÜ!.

Artık, gelenekselleştiriyoruz.. Güne özgü her gün; günün sözü olacak.. İlk gün, siftah diyerek

- Beyler..

- Bayanlar

- Neyin mevzusundasınız, kafa nerde?..

- Başlar ayak, ayaklar baş olmadı mı ki; mevzuu amel teşkil etsin..!