FOL YOK, YUMURTA YOK, BU NE TAVA!...
Eklenme: 6/23/2020 12:00:00 AM

İbrahim Güçlü.. Geçen hafta, Büyüktimurla Gündemde konuğumdu.. Mesleğinde, 40 yılını eskitmiş bir hukukçu.. Siyasetin mürekkebini de, hayli yalayan olduğu gibi, yazıp-çizmesi de yüksek!!

***

Programda baro seçimleri ve mesleki bir çok mevzu üzerine mülahaza edilirken, iddialı bir laf etti.. Dedi ki; Bence Barolar kaldırılmalı?.. Gerekçesi de, barolar hukukçuların iradesiyle değil, ideolojileriyle yönetiliyor oldu!

***

Peki, barolar kaldırılsa, mesleki yönde, avukatlar açısından, ne tür bir olumsuzluk vücuda gelir?.. Neler değişir.. Savunma erkinin hayatında ne değişir?.. Sakıncalı bir, durum söz konusu olmaz mı?.. İşte bu minvalde gelişen bir dizi; soruları aktardım!..

***

Verdiği cevap, 40 yıllık zaman diliminde gördüklerimin, yaşadıklarımın, elde ettiğim tecrübelerin analiziyle, Barolar kalkarsa değişen hiçbir şey olmaz.? dedi..

Örgütlü toplum gelişen, demokrasiyi güçlendiren, adaleti, hukuku, eşitliği koruyup-kollayan bir millet olgusunun olmazsa olmazı olduğunu benimseyen biri olarak; muhalif kaldığımı belirtmek isterim Baroların kapanmasına ilişkin..

***

Tabi programdaki diğer konuklar da, hukukçuydu!.. İki dönem, Batman Baro Başkanlığı görevini yürüten Yusuf Tanrıseven de konuklar arasındaydı..

Tanrıseven de bizimle aynı fikirde kendisi baroların kaldırılmasına karşı çıktı.. Ancak, iyileştirilmesi gerektiği ve seçim sisteminin, artıları ve eksileri olduğunu aktarırken, dikkat çektiği Anadolu Barolarının, Barolar Birliğindeki temsiliyeti oldu.. Dün de buna dikkat çekmiştim..

***

çünkü, Barolar Birliği yıllar yılıdır, Türkiyenin Üç Büyük İlinin tekelinde, ideolojisinde, siyasi fikriyatı rotasında, varlık gösteriyor Delege temsiliyetindeki, adaletsizlik? İşte bu temsildeki adaletsizlik ne yazık ki, ideolojik odaklı baroların yönetiminde hep demokrasi olgusu olarak kullanılmıştır.. Ama, her daim siyasi iktidara sopa sallayan bir kimlik icra etmiştir?

***

Millet demişler.. Milli irade demişler.. Sandık demokrasinin namusu demişler.. Ama velakin, tekçi anlayışlarına zıt siyasileri, iktidarları, yönetimleri ideolojileri paralelinde yürümedikleri için, hasım görmüşlerdir.. Ki tarihte vaki değil, İstanbul, Ankara ve İzmir Baroları, pek tabi ki Barolar Birliğinin; milli iradenin temsiliyet fikri doğrultusunda, yol yürüdükleri Hep, muhalif bir parti olmuşlardır?...

***

Eğer ki, milli iradeye saygı noktasında zerre-i miskal bir tavırları söz konusu olmuş olsaydı!.. İslam ülkesinde.. Nüfusunun yüzde 99u demeyeceğim, yüzde 90ı, Müslüman bir ülke olan.. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi resmi ve legal kuruluşun başındaki zat-ın, Kuran-ı Kerimde yer alan ayetleri okuduğu için..

Affınıza sığınarak.. İbnelerin, LGBTlilerin fuhuşun, zinanın, İslamda yerinin olmadığını söylediği için.. Böylesi bir yaşamın, kültürün Lut kavmine yönelişin, toplumu, gençleri ahlaki erozyona uğratacağını söylediği için İşte bu ideolojik Baroların başını çeken, Ankara ve İzmir ve İstanbul Barosu Başkanları vay sen misin Başkan Erbaş deyip saldırdılar.. Yetmedi, suç duyurusunda bulundular Ki Diyarbakır barosu başkanı da onların rüzgarıyla hareket etti.

***

Hal-i duruma bakar mısınız!.. Bir tarafta dini savunan bir kurum.. Diğer tarafta ibnelere bel çıkan bir kesim!.. Ki Diyarbakır Barosunun başkanı, hem yönetiminden, hem de üyelerinden yaptığı açıklamaya karşı, tepki gördü.. Nitekim bu zılgıtla bir gerçekte su yüzüne çıktı.. Baro Başkanlarının ekseriyeti, yönetim kurulundan habersiz, ortak fikir doğrultusunda, ahkam kesmiyor.. Kendine buyruk.. Yani; tek adam

***

Gelelim, Güçlünün Barolar kalkmalı savına, benim de kalkarsa değişen ne olur sorumun, yanıtı.. Eğer ki kalkarsa.. Avukatlar bugüne kadar ne yapıyorlarsa, aynı şekilde devam edecekler.. Mahkemede.. Duruşmalarda.. Savcılıklarda.. Kolluk kuvvetlerindeki, savunma erki görevi, aynen icra edilecek.. Yani değişebilecek hiçbir şey olmaz Barolara kayıtlı olma zorunluluğu ortadan kalkar..

***

Neyse, avukatların mesleki icraları açısından söylenildiği şekle göre, barolar tabeladan öteye bir anlam içermiyor.. Eskilerin ifadesiyle, avukat barodan bir şey istemez, ama baro avukattan ister..

***

Sonuç itibariyle, durduğum noktaya gelince!.. Örgütlü toplumdan yanayım.. Her mesleğin, kendini demokrasi ilkeleri çerçevesinde, ifade etmeli?.. Ve her örgütlü yapı, misyon ve vizyonuyla, ideolojilerin değirmenine su taşıma değil, milletin, devletin ve ülkenin dirliği ile birliğine sahip çıkmanın suyunu taşımalı?

***

Evet, Baroların absürt olan seçim sistemi kendini çek etmeli, tekçi anlayışın hegemonyasından, kurtarıp, çoğunluklu olmalı!.. İşte o zaman, belki demokrasinin bir lokomotifi olabilir, Barolar!..

***

Beri yandan, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül açıklama yaptı Özellikle Savunma yürüyor sloganıyla yollara düşen Baro Başkanlarının tepki eylemi Gül diyor ki..

Savunma mesleğini geriye götürecek bir çalışmaya asla destek vermeyiz. Arkadaşlarımız, savunmayı daha güçlendiren, avukatların haklarını daha koruyan ve mesleki örgütlenmeyi daha da güçlendiren bir yapı üzerine çalışma yapıyorlar. Ortaya çıkan hangi şeye karşısınız? Teklif yok, hangi maddesine karşı çıkıyorsunuz? Ortada henüz bizim bile daha vakıf olduğumuz bir teklif yok

***

Yani, fol yok, yumurta yok!.. Ama birileri, elinde tava, ateş bir arayış içerisinde.. Demek ki, gaye üzüm değil illa ki bağcıyı dövmek?..

***

İKTİDARIN DÜŞÜNMESİ GEREKEN!

Zorlu ve kritik bir zaman süreci içerisindeyiz!.. Fitne, fesat, şiddet, cinnet, korku ve endişe, en yüksek performansıyla, salgın!.. Ki, virüs beterin beteri bir halle, insanlığı alev topuna döndürmüş!.. Her yer yangın yeri

***

İşte bu evrede, siyaset akl-ı selim sahibi olması gerekir... Yapıcı ve toplumsal, eleştirilere de açık olmalı Hakikatlerini görmeli.. At gözlüğüyle değil, atın bizatihi gözüyle bakmalı Özellikle de iktidar..

***

çünkü, makamlar, mevkiler, yönetimler, kafalar, mal, mülk, servet, şehvet gibi bir girdaba girmişse, hem onun, hem de onun idaresinde olan milletinin helak olması kaçınılmazdır, akıbeti meçhuldür! Hele ki, bilip te, görüp te, onların yaptıklarını söylemeyen de hiç kuşkusuz ki, onlar gibi günahkar olur?..

***

Bakınız, üstat bu konuyla alakalı ne güzel bir ifade kullanmıştır Özellikle, siyasetin ve siyasilerin tebaası için! Der ki; siyaset velayet değil, vekalet-emanet müessesesidir? Ne hazin ve yazık ki, bizde gerek iktidar olsun, gerekse muhalefet olsun, siyasetin işleyişinde ana icraatları velayet odaklı hep olmuştur!.. Vekalete de, emanete de her daim, yine üstadın ifadesiyle ihanet edenler olarak, tarihe not edilmişlerdir!

***

Maalesef, bizde çok!!.. Ki vaki mi, siyasal iktidarlar!.. İnandıkları, iman ettikleri dinin halifesi, adalet timsali Hz. Ömer gibi; kendilerini sorgulayabilen, sorgulatabilen fikre sahip oldukları? Ne mümkün?..

Hz. Ömer der ki..

Biri benim yanlışımı görür de beni uyarıp o yanlışı düzeltmese onda hayır yoktur, benden uzak dursun. O kişi beni uyarır ve yanlışın düzeltilmesi konusunda çaba gösterir fakat ben o söze ve kişiye itibar etmezsem, bilsin ki, artık bende hayır yoktur, benden uzak dursun.

***

Ne diyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan.. Bize Ömerler lazım?.. İşte o Ömerler de ne yazık ki, partinin tebaası tarafından pek alakadar olunmuyor Sahiplenilmiyor?.. Ya da bir arayış, ortaya konularak, ulaşılamıyor!?

***

PES YANİ!

Maske dedik Sosyal Mesafe dedik.. Aylardır, deyip duruyoruz.. Ki artık yasak.. Cezası 900 lira.. Lakin, yasakları, kanun dışılıkları icra etmede övünen bir toplum olmamız, münasebetiyle, dün de, Diyarbakırdan manzaralar ulaştı Kim takar, sizin maskenizi der gibi

***

Hele ki, hafta sonu yapılan sınavla alakalı yine Diyarbakırımızdan yansıyan görüntüler Manzara!.. Der demez, beni maske tak, sosyal mesafene dikkat et, temizliğe önem ver uyarısı noktasında, pes ettim diyorum..

***

Eğer ki, zorunlu ve cezai bir durum hasıl olmazsa Artık, ne maskeden ne sosyal mesafeden bahsetmeyeceğim.. Yani kimin ne hali varsa O kadar...

***

GÜNÜN SÖZÜ

Bizi bizden eden; içimizdeki beyinsizlerdir?