KAMUDA "ETİK" ANLAYIŞ VAR MI?…
Eklenme: 12/25/2019 12:00:00 AM

Şimdi bu da soru mu diyeceksiniz?.. Doğru.. Peki, var mı ki, yok diyeyim!.. Ne gördüm, ne de duydum.. Bildiğim, sadece duvara yazılı talimatnameler.. Ki ya tozlu raflarda, ya da asırlık asılı yerde, sararmış bir kağıtta!.. Bazen de, 10 yılda bir yayımlanan genelgeyle uyarma... Zaten, gören de yok, okuyan deseniz hiç yok!

***

Nitekim olsa idi.. Gelinen çağ itibariyle.. Denir ya, el alem aya gitti biz hala etik ilkelerle boğuşuyoruz!.. Maalesef Ki, Kamu Etik Kurulu diye bir oluşuma gerek duyulur muydu?.. Ve bu kurul, ülkenin bir çok kentini gezip; çalıştaylar tertip eder miydi?.. Ne mümkün?

***

Sanırım, bir kaç hafta önceydi, Diyarbakırımızda da bir nabız yoklaması yapıldı.. Kamu Etik Kurulu Başkanı Köksal Toptan, geldi.. çalıştay tertip edilerek Yerel Yönetimlerle alakalı, fikir jimnastiği yapıldıİçerik ve katılım, gündemin yoğunluğu nedeniyle doğrusu şahsi yönde pek bir istişareye almadım

***

Neyse!.. O gün mülahaza etmiş olsaydım, belki bazı dostlar farklı bir mülahaza içerisinde kırgınlık gösterirlerdi Şöyle ki, ülkendeki yerel yönetimlerdeki etik ilkeler açısındaki, ölçütü belirleme adına yaptığınız araştırmayı bir başka ülke finans ediyor.. Para Avrupa Birliği fonundan..

***

Yani, yaman çelişkiler yumağı söz konusu!.. Şimdi çıkan anket sonucuna bakalım.. Özellikle, Belediye Yönetimlerine ilişkin düşünceniz nedir sorusuna gelen, yanıt!.. Yüzde 94.4ü ne demiş biliyor musunuz; Ben Belediye Yönetimine güvenmiyorum?

***

Bu sorunun yanıtına gelen, neden güvenmiyorsunuz? noktasındaki gerekçeye verilen yanıt!.. Yolsuzluk.. Oran yüzde 92.. Tanıklık, şahitlik bizatihi yaşadınız mı?.. Gördüm..

***

Anket ve çalıştay!.. Peki katılım gösteren kesim kim?.. Diyarbakır özeline baktığımızda, Vali, Kayyım, Kaymakam, İlçe Belediye Başkanları, Odalar, STKlar.. Hasılı kelam ortaya çıkan anket sonucunun; etiksizlik hali böyle..

***

Eee, Ankaradaki 25 milyon liralık rüşvet-rant çarkı.. Diyarbakırın bir önceki kayyım dönemindeki, Banyo ve Tuvaletin lüks döşemesi İşte bunlar Yerel Yönetimlerdeki güvensizliği de, etiksizliği de, yolsuzluğu da, rüşveti de kısacası, idari çürümüşlüğü de, gözler önüne sermeye yetiyor da artıyor!!Kibir, israf ve rant!...

***

Hani bir söz var.. Kılavuzu karga olanın, burnu bilmem nerden çıkmaz!.. Bizim yerel yönetimlerin hal-i durumu da, ne hazindir ki işte bu minvalde; çark hep kirli ve çıkar odaklı şahsiyetlerin öncülüğünde ve çevresinde dönüp duruyor. Tepe isimler gitse de, çarkı döndürenler hep kendilerini idame ediyorlar..

***

Öyle ya!.. Benim Diyarbakırımın seçilmişi de, atanmışı da, görevlendirmişi de.. Yani kelli felli adamları.. Şehri sözde yönetmeye görev atletmişler, bulundukları yerden bir basamak daha yükselme adına; medet umdukları şahsiyetler şehrin efsaneleşen isimleri olmazdı

***

Yani, kartvizitlerinde çaycı, ciğerci, tatlıcı ve yemekçi yazılan, hep ön safta cirit atmazdı?! Ve her akşam; kulisler Hamravat ve 75 Yol mekanlarının sota işletmeleri mekan seçilmezdi, masalar donatılıp, iş tutma icraatı burada yapılmazdı?..

***

VAY MAŞALLAH!

CHP tam bir komedi partisi ya! Eee başında Bay Kemal var.. İşte; rüşvet ve rant çarkındaki son durum.. İş yargıya intikal etti.. Karşılıklı suç duyuruları var.. İçişleri Bakanlığı müfettiş görevlendirdi.. Peki, tepe isim vaziyete nasıl bir libas giydiriyor.. Neymiş rüşvet değil, okula istenilmiş.? Yani rüşvetin ismi artık Okul.... Ne diyelim; oku da oku..!

***

DEDAŞ BU YAPAR?..

Ne yapar? Vallahi elinden ne gelirse yapıyor.. Ve hiçbir yetkili, etkili, sorumlu kurum da çıt demiyor.. Sanki, tüm kurumlar göbekten bağlı, keyfiyete rıza gösterici! Hikmeti ne bilemiyorum.. Kamu kurumu iken.. Yani resmiyetin yönetiminde iken, en sıradan bir olumsuzluk, hukuksuzluk, keyfiyet söz konusu olduğunda, müdahale edilirdi.. Hesap sorulurdu.. Vaki olan olumsuzluk çözüme kavuşturulurdu..

***

Ama velakin!.. Özelleştirildi.. Özel sektörün işletmesine verildi.. Yani ticari bir müessese oldu!.. Daha bir kontrol altında olması gerekirken.. Hesap sorucu ve hesap verici, tüm işlemlerinin şeffaf ve incelemeye tabi olması gerekirken, ne gariptir ki, devleti aliyenin en tepesinden, en dipteki şahsiyetine kadar koruma kalkanı altında tutuluyor

***

Faturaların şişkinliği.. Kayıp-kaçak oranını sürekli iki yönlü olarak, hem devletten hem de abonelerine ruju ettirerek, yani faturalarına yansıtarak, tahsil eden DEDAŞ.. Ki kaçak oranı, son yılların en düşük seviyesinde bulunurken.. Sayaç okuma bedelini bile, vatandaştan tabiri caizse söke söke alırken, üç gün fatura gecikmesiyle, faiz, kesme-açma bedeli de yansıtarak alınırken

***

Enerji hatlarındaki bakımsızlık, eski ömrünü tüketmişken, buradaki kayıp kaçağı da vatandaşa yükler iken!.. Ve en acı tarafı da, Güneydoğu bölgesindeki çiftçiyi de, sanayiciyi de, esnafı da topyekn bir şekilde kaçak elektrik kullanımı yüksek deyip, ödeme yapılmıyor narasıyla potansiyel hırsız ilan etmekten de çekinmezken.. Peki yapılan ne?..

***

Ne hazindir ki!.. Kimseden çıt sesi çıkmadığı gibi ketumluk arzıyla, DEDAŞ daha bir haşinleşiyor.. Eğer ki, DEDAŞın bu dokunulmazlığına karşı bir ses yükseltilmiş olunsaydı.. Etkililer bi saniye bu nasıl bir soygun diyebilseydi.. Faturalar, kaçak tespiti, sayaç değişikliği, tahsilat oranı, yatırımlara dair taahhüdünü yerine getirme sorgulaması, yapılabilinseydi!Cumhurbaşkanlığı denetleme kurulu, devreye girmiş olsaydı!...

***

Velhasıl!.. Nasıl ki, önceki gün DEDAŞ bölgede kaçak elektrik kullanım oranı yüzde 86lardadır deyip, attığı naraya gelen tepkiler yüksek olunca.. Sen nasıl bölge halkını hırsızlıkla itham edersin, töhmet altında tutarsın, diye sesler çıkınca.. Hemen geri adım attı.. Bir gün sonra, bu beyan bizim değil, kayıp kaçak oranı yüzde 54.9 diyerek, dönüş yaptı!

***

Demek ki, hadsizliğe yeri ve zamanı geldiğinde had bildirmek elzemdir.. çünkü, vaki olan hak gaspı söz konusu.. Kimse kimsenin hakkına, hukukuna, malına, mülküne, cebine göz dikemediği gibi gasp etme lüksüne de sahip değil..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Doğruluk sonsuzluğun güneşidir. Nasıl olsa doğar.