ÜSTADI ANARKEN!…
Eklenme: 3/24/2021 12:00:00 AM

Dün, Üstat Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin vefatının 61. sene-i devriyesiydi Rahmetle ve minnetle anıyoruz

Yakın tarihimizde derin izler bırakmış, çağın Allamesi bir şahsiyettir

Üç devri hayatına almıştır...

Osmanlıyı..

Meşrutiyeti..

Ve Cumhuriyeti.

Bu her üç devirde de davasını en üst perdede savunmuştur..

Yürüdüğü yoldan, zerre-i miskal taviz vermemiştir..

Ser vermiştir, ama taviz vermemiştir..

Üç devrin en tepe isimleriyle de teması olmuştur..

Gün gelmiş; misafir olmuş..

Gün gelmiş; fikrine başvurulmuş..

Gün gelmiş; sorgulanmış

Gün gelmiş; mahkemelerde yargılanmış

Pek tabi ki..

Gün gelmiş dini ve milleti için cepheye gitmiştir..

Savaşmıştır ve bu yolda, esir düşmüştür..

Yine gün gelmiş anavatanından uzak diyarlara sürgüne gönderilmiştir

İnancından dolayı yargılanmış, zindanlara atılmış

Tam, 17 defa zehirlenme suikastına maruz kalmıştır

İşkenceleri yaşamıştır..

***

84 yıllık yaşam sürecinde, çilelerin en dehşetli tüm renklerini tatmıştır Üstat..

Öyle bir iman ki..

Öyle bir inanç ki..

Öyle bir İslam nuruyla nurlanan bir ruha sahipti ki

Yaşadığı ve yaşatılan tüm çilelere, ıstıraplara, yokluk ve tecritlere, işkence ve zindanlara rağmen

Tek bir an tek bir saniye dahi uhuvvet ruhundan sapmadı..

Sabırla, metanetle, feragat ve fedakrlıkla, yiğitlik ve mertlikle, istiğna ve ihlasla; göğüs germiştir

Dönemin vesayetçi anlayışına boyun eğmemiştir..

Bulduğu kağıda,

Elde ettiği kaleme,

Küçük notlar yazıp talebelerinin aracılığıyla kibrit kutularına saklanan düşünceleri deryalaştırıldı

İslamın bayrağını ve meşalesini daha bir gürleştiren Risale-i Nur Külliyatı gibi, dev bir eser ikmale getirdi.

Ardından yüzbinlerce talebe bıraktı ve büyüyor!

***

Üstat yaşadığımız coğrafyanın üç büyük düşmanı olduğunu hep ifade etti..

O düşmanları, şu üç kelimeyle aktardı..

Cehalet..

Zaruret..

İhtilaf

Ve şunu tavsiye ediyordu Üstat..

Bu üç düşmanı alt etmek için de şu üç silaha sarılmamızın gerektiğini

Sanat..

Marifet..

İttifak

Bunu ikmale getirecek olan da, eğitim ve öğretimdi?..

Üstadın hayali, Doğu ve Güneydoğuda Medresetüz-Zehra adını verdiği eğitim kurumunu inşa etmekti..

İlk, orta, lise bölümleri olacak..

Din ve fen derslerinin birlikte okutulduğu üniversite eğitimini hedefliyordu..

***

Üstat, daima mücerrette kalmayı önceledi yaşamına ilişkin..

Evlenmedi..

Yalnız yaşadı..

Düşüncesi, dünyada hiçbir şeyle alaka peyda etmemek için.

Şöyle bir sözü vaki bu yaşamına dair..

Bütün malımı bir elimle kaldırıp götürebilmeliyim..

Bugün eserleri, 50nin üzerinde dünya dillerine çevrilerek okunuyor..

Milyonlarca adet basılı kitap..

İşte böylesi çağın allamesi ne hazindir ki dönemin mevcut vesayetçi anlayışı kabrine bile tahammül edemeyecek kadar, paspaldı..

Urfadaki kabri bir gece yarısı; açılıp cenazesi alındı..

O günden bugüne cesedi nerde?

Kabri nerde, bilinmiyor..

Ama herşeye rağmen bugün bıraktığı eser ve yaşam ile inanç ruhu, Milyonların gönlünde vakidir ve yaşıyor..

Üstadı bir kez daha;

Vefatının 61. sene-i devriyesinde rahmet, minnet ve şükranla yd ediyoruz.!

***

EEE, BURASI TÜRKİYE!

Öyle ya, vaki mi başka bir ülkede böylesi hadiselerin vuku bulması!..

Ne yazık ki bize özgü?

Yoksa, bir Cumhuriyet Savcısı..

Dile kolay; ağırlığı olan, sorumluluk içeren, koca bir devleti temsil eden..

Hak, hukuk ve adaletin işleyişinde söz sahibi olan bir zat-ı muhterem!..

çıkıp; kendi ülkesinin Cumhurbaşkanına hakaret eder miydi?..

Hükümet üyelerine küfürler sayar mıydı?..

Devlet büyüklerine; ağzına geleni söyler miydi?..

Siyasilere..

Yani seçilmiş ve atanmış her kişiye kinini ve nefretini fütursuzca kusar mıydı?

***

Ne mümkün?.. Ama burası Türkiye!..

Her an her şey olabilir?..

İşte bu Cumhuriyet savcısı demiyorum..

Bir zevat

Açmış olduğu; sahte bir sosyal medya hesabından; hakaretler, küfürler enva-i kelimeleri dizeleyen cümlelerle, saldırıyor..

Tweetler atıyor

Tabi, Kep düşüp, gel görününce?..

Şimdi, kıvır da kıvır..

Kem, küm deyip, duruyor

Büyük bir acziyetin de ifadesi..

Yok ben atmadım, yok ben bunları yazmadım?

Peki, kim yazdı çocuğum?

Denir ya sen onu benim külahıma anlat

***

Söylenecek söz çok..

Ama önce insanın kendisine saygısı olması lazım..

O yoksa mesleğine, değilse ülkesine ve milletine olmalı!

Tabi çok meraklıysa çıkarır o Cumhuru temsil eden, Cumhuriyet Savcısı cübbesini ve unvanını..

Gelir siyasete girer, o zaman ahkam keser!..

O da yerse!..

Doğrusu, zevatın hal-i durumu ibretlik bir tablo çizdiği gibi!..

Ülkemizin de kamusal yönünü de deşifre ediyor..

Nerem doğru ki?..

İşte, kaç gündür Diyarbakırın konuştuğu mevzu!..

Kerameti kendinden menkul, Milli Eğitimdeki idarecilerin akla ziyan zafiyetleri

***

Koca bir şehir; şiddet, madde bağımlılığı ve cinsel saldırı riskiyle tanıtılıyor..

Ve bu tanıtım, İlköğretim de okuyan körpe beyinlere enjekte edilircesine Şehrimiz Diyarbakır ders Eğitim materyali olarak sunuluyor..

Dün uzun uzadıya, eleştiri dozajını da yükselterek dile getirmiştim

Tıpkı savcı misali suçüstü olunca, herkes topu taca atmanın gayretiyle, başkalarına suçlama getirmeye başladı..

Biz yapmadık, o yaptı, o yapmadı, öteki yaptı?

İnek sütü içti hikayesi gibi!

Gariptir, kentin idareci ve siyasileri de her mevzuda olduğu gibi riskli Diyarbakıra da Fransız kaldılar?

***

Ve yine gariptir ki!..

Her mevzuda, ahkm kesip mangalda kül bırakmayan o kocaman STK ve Kent sözcüleri de bir ketumluk içerisinde olup biteni seyrediyorlar..

Galiba bu işte; bir rant temini ya da beklentisi olmadığıdır..

Yoksa vaki midir ırak kalmaları

Bakar mısınız, Surun ticari alanıyla alakalı kim nasıl da haşin haşin bakışlar ortaya koyuyor..

Aman ben; nasıl kaparım!

Eee; zavallı vatandaşın elinden evi, barkı 50-100 bin liraya kamulaştırıp alındı..

Şimdi o evin yerine yeni yapılar; milyonlara satılıyor

Vatandaşı söğüşleme odaklı ne krlı bir ticaret ama(!)

***

MORARTTI DA MORARTTI?..

Hem de nasıl; İstanbul Sözleşmesinin feshiyle moraran morarana?..

Mor çatı bile; morardı?

Gaylar, lezbiyenler, homoseksüeller..

Onlar da öyle böyle değil, morarma halleri

Muhalefet desen, sol, seküler, sosyalist ve komünistler de o bizim morarmış vaziyetteler!..

Bu arada, Ali Koç da morarmış!...

Sahi şu morarmadan sonra, kızarma mı geliyordu ne?..

***

Neyse!..

Moraranların sarıldıkları; dal ise ne hazindir ki Kadına Şiddet.?

Sanırsınız ki İstanbul Sözleşmesi fesh edildi..

Artık kadınlar topyekün bir soykırıma uğrayacak..

Şiddet, taciz, tecavüz ulu orta yerde cereyan edecek.

Yani; kadın diye bir canlı, yaratık kalmayacak gibi

Ebe yuh yani!..

***

Kadına anne diyen..

Eş diyen..

Bacı, kardeş, abla, teyze diyen.?

Yar diyen kim?..

Bu ülkenin, bu milletin erkekleri değil mi?..

İnançları da, kültürleri de, medeniyetleri de, kutsal saydığı ve cennet annelerin ayakları altındadır inancıyla sahiplendiği Kadını namus kavramıyla gözünden sakınırken!

***

Batının, batılın, seküler kültürün kadını cinsel obje olarak sunan, ahlakıyla mı, koruyacak?..

Gayeniz, toplumu çağdışı erozyona uğratan lezbiyenlerin, gaylerin, homoseksüellerin, moraran hallerini korumaya alıp, meşrulaştırmaktır..

Ötesi yok!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Biz öyle bir hakikate hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir.