KAFAMA TAKILAN SORU?..
Eklenme: 11/11/2019 12:00:00 AM

Evet, soru cani evlat vakıasından dolayı kafama acaba olarak takıldı Öncelikle, haberi okudunuz mu, okumadınız mı bilmiyorum.. Ki, haftasonu yazımda, kısm-i olarak, mevzu etmiş, Söz Gazetesinde Cani evlat başlığıyla, duyurmuştuk..

***

Yazımda, dört kardeşin siyanürle intihar etme vakıasını da ekleyerek meselelere dair ideolojik ve siyasi bakışla, debelenme halimize dikkat çekmiştim. Kafama takılan soruya dair, olayla ilgili kısa bir hatırlatma yapalım!

***

Olay, Bağlarda, geçtiğimiz Perşembe akşamı yaşandı... Şiyar isimli 21 yaşındaki genç, babası Mehmet Fesihi uykuda, bıçakla önce boğazını kesiyor, sonra 15 yerinden de bıçaklayarak, öldürüyor

***

Baba katili evlat Şiyar, cinayet sonrası üç saat cesedin başında bekliyor.. Sonra en yakın karakola gidip ben babamı öldürdüm diyerek teslim oluyor.. Polis eve gidiyor, kapı açık, kimse yok, yatak odasında kanlar içerisinde bir ceset!.. Şiyarın ihbarı doğru, Baba Mehmet Fesih ölmüş..

Tabi, polisin, gelmesi, ambulansla cesedin hastaneye taşınması, komşu, mahalleli, aile fertleri olaydan böylece haberdar oluyor

***

Denilene göre; Şiyar 10 gün önce evden kaçmış Adanaya gitmiş!.. İnşaatlarda çalışan baba da, öldürüleceği gecenin gündüzünde, Adanaya gidip, onu getirmiş Gece, iddiaya göre baba-oğul arasında tartışma çıkmış.. Baba daha sonra, uyumak üzere yatak odasına geçip, uyumuş,.. Cinayet te uykudayken yaşanmış..

***

Ancak, sır dolu olan gece, anne ve iki oğlu olay esnasında evde değillermiş?.. İşte bu nokta, doğrusu fena bir şekilde şüphe uyandırıcı soruyu ikmale getirdi.. Neden; evde değillerdi?..

***

Şöyle ki, 21 yaşındaki oğulları, 10 günden beri evde değil, Adanaya kaçmış. Dile kolay baba gidip onu bulup, eve getirmiş.. Ne var ki, o gece kimse evde yok.. Baba ile oğul tek imiş? Yoksa tek mi bırakılmışlardı?

***

Tabi, sorunun ve sırlar içeren cinayetin detayını ve cevabını, emniyetin yürüteceği soruşturma, neticelendirecektir.. İş; Psikolojikten öte diye şüpheye düştüğümü ifade etmek istedim Benimkisi gazetecilik kuruntusu diyelim!

***

TOPLU İNTİHARLAR..

Önceki gün, İstanbul, dün de Antalyada.. Peş peşe, iki aile yok oldu. İstanbulda 4 kız kardeş, Antalyada ise, 4 kişilik bir aile.. İkisi çocuk, eşi ve kocası.. Onlar da; siyanürle intihar etmişler..

***

Peş peşe, yaşanan intiharlarla ilgili, söylenecek ve üzerinde durulacak iki önemli nokta var.. Aksi takdirde, toplu intiharlar domino etkisi yapar ki, maazallah nice toplu intiharlarla yüz yüze gelebiliriz..

***

Onun için, aman ha aman diyerek; özendirici ya da normalmiş gibi ifade ve söylemlerden, kaçınalım; bu ülkede yokluktan dolayı insanlar intihar ediyor ya da millet yoksulluktan kurtuluşu, intiharda buluyor artık ideolojik ve siyasi hüküm verme dilinden, uzak olunmalı

***

Öncelikle, Siyasal iktidar ivedi bir sorumluluk yüklenerek, sosyal devlet ve sokak, aile sahiplenilmesi noktasında, seferberlik başlatmalı Yani sorumlu bir dil, sorumlu bir mekanizma, sorumlu bir irade aktifliğiyle, yaşananlar irdelenmelidir.. Muhalefette aynı dille, takipçi olmalıdır

***

SAĞLIK MÜFETTİŞ ABLUKASINDA!

Yine mi!?.. Maalesef diyeceğim; yine Diyarbakırdaki Sağlık Kurumları hafta itibariyle, Bakanlık Müfettişleri tarafından, son iddialar kapsamında abluka altında.. İnceleme, hafta başı itibariyle başladı..4-5 kişilik bir ekip.. Peki kaçıncı bu inceleme, ya da kaçıncı müfettiş geliş-gidişi.. Sayısını bilmem.. Ama kurum yetkilileri biliyordur, iki elin sayısını geçtiğini..

***

Tabi ki son iddialar hayli ciddi.. Göz ardı edilir, ya da hasır altı edilir değil Mesela, Kadın Doğum Hastanesindeki gizemli bebek ölümleri.. BAD-DER bir kaç kez, basına taşıdı.. Son olarak da, yargıya götürmüştü; 40 bebek nasıl öldü, diyerek Suç duyurusunda bulundu Müfettişler beri yanda, Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve İl Sağlık Müdürlüğü bizatihi merkezinde incelemelerde!!

***

Neyse; ne çıkar derseniz?.. Öncekilere bakın derim.. Lakin aldığım bilgilerin verdiği güven açısından, mevzuu havanda su dövmeden ibaret sözünü şimdilik kısm-i olarak da, askıya alıyorum.. Belki bu kez; müfettişler politik ve siyasi nüfuz ediciliğin baskısına eyvallah demez! Bekleyip görelim..

***

ARINçA DAİR BİR YANLIŞ, BİR DOĞRU!

Öncelikle, Bülent Arınç mevzuunu yeniden dilendirirsek, son çıkışı iki eksende fena bir infial üretici oldu.. Bir yanlış ve bir doğrunun itirafı da diyebiliriz Şöyle ki..

***

BİRİNCİSİ.. FETÖnün silahlı terör örgütü olduğunu, 16 Temmuzda anladığını söylemesi Arınç açısından bir facia.?.. Hele ki, FETÖye dair 17-25 Aralık dahil olmak üzere, 15 Temmuz gecesine kadar geçen zaman dilimindeki; ihanetliklere inanmayışı.. Damadının, 15 Temmuz sonrası, düşen maskesi.. Üç günde beraat kararı alması, algısı.. Melik Gökçek ile olan, polemiği

***

Parti treninde inip-binenler kervanında yürüdüğü sıradaki farklı çıkışları, Arınçın, parti içerisindeki, hayli itibar kaybını facia şekilde yaşadığı herkesin malumudur.. Öyle ya Abilik vasfı kalmadı.. Yoksa, son çift başlıklı faciasından sonra, bu adam da kim denilmezdi?.. Erdoğan da beyanını esefle karşıladım demez idi Yani; Arınç şahsiyetinde bu bir faciadır..

***

İKİNCİSİ KHKlar bir faciadır çıkışı da iki yönlü bir arıza-i durum içeriyor.. Şöyle ki, KHKlar FETÖ gibi bir yapıyla mücadelede, facia değil, zaruriydi.. Yoksa, baş edilmesi, bırakın paralel devlet yapılanması, bir millet oluşturma noktasında ilerleyen yapıyla, ancak ivedi, hızlı ve sonuç getirici bir zaruriyet, hasılında KHK kaçınılmazdı..

***

Ama şu ayrıntı, hassasiyet içeriyor.. Ki bunda, herkes hem fikir.. Sapla saman, at izi it izine karıştı gibi; hakikat göz ardı edilemez.. Eğer ki, Arınçın damadı, örgütün temsilci sivil oluşumun başında ise, KHK hükmü kapsamına girmiyorsa, başkası FETÖ yapısının kapısının önünde geçtiği için.. Oğlu okullarında okuduğu için, ya da yıllar önce bankasında hesabı olduğu için; KHK kapsamında kapı önüne konuluyorsa..

***

Dahası! 15 Temmuz değil, 17-25 Aralık da değil, öncesinden ilişkisini kesmiş, 2015 itibariyle hiçbir bağı olmamış insanların, FETÖ ile iltibaslı denilerek, iş, aş, imkan, devlet kapısı tamamen, yüzlerine kapanıp sakıncalı hale düşürülüyorsa; işte burda büyük bir facia vardır.. Buna, eğilim gösterilmeli.. 107 bin kişi işinden olmuş

***

Sonuç itibariyle, neyse diyerek, kimin söylediğinden çok ne söylediğine odaklanırsak; bence meram daha bir anlaşılır olur.. KHK bir faciadır demekten çok KHKyı bir faciaya dönüştüren, zihniyet ve yapılara, odaklanılması gerekir.. çünkü, bir çok kişiyi dinliyoruz, yazılan çizilenlere bakıyoruz; FETÖye veryansın eden çok sayıda kişi, bu leke altında, zindan hayatı yaşıyor..

***

Bu minvaldeki serzenişleri, dile getiren bir dostum şunu demişti!.. Bir gün gelecek, yargı önünde temize çıkan, beraat alan, hatta soruşturmaya yer yok noktasında, Adaletin belgesini almış, ama KHKyı uygulayan politikanın zevatı yüzünden, mağdur olanlar, tıpkı 12 Eylül darbesinde mağdur edilen ve 1402 olarak, bilinen hal-i durumdaki ihraçlar gibi, anılıp-konuşulacak

***

İşte; KHK üzerinde yürütülen politikanın zırt dediği nokta burası! Buna kafa yorulmalı?

***

ATATÜRKÜ ANIYORUZ

Dün saygıyla, sevgiyle, rahmetle andık Ölümünün 81inci yıl dönümünde Atatürkle alakalı konuşulan konuşuldu, yazılan yazıldı, söylenen söylenildi Bence söylenecek ve idrak edilecek olan; madem ki ülkenin kurucusu herkesin zihninde sorgulayacak tek nokta olmalıdır

***

Atatürkü, ister putlaştırın, ister sevin, ister sevmeyin, ister eleştirin her ne yaparsanız yapın; ama onu anlamaya ve öğrenmeye, bilmeye çalışın Tek bir pencere ve gözle bakmak, hiziplikten öteye iki eksenli kutuplaşma gibidir.. Ne yazık ki, 81 yıldır aynı trendeyiz!

***

GÜNÜN SÖZÜ

Yoksulluk, bütün acıların beşiğidir