KESERİ AYAĞINIZA VURUYORSUNUZ!
Eklenme: 8/12/2020 12:00:00 AM

AK Parti Ki Kadın Kolları

Hele ki, KADEM.. Hal-i hazırda Abdurrahman Dilipaka karşı gösterilen refleks..

Özellikle de; İstanbul Sözleşmesinin sahiplenilmesi..

Pek tabii ki üzerinde gelişen siyasi ve ideolojik polemikler; keseri ayağına vurmaktan öteye, bir hal içermiyor..

çünkü mevzu; iç çatışma ve kırılmaya doğru gidiyor..

Daha açık ifadeyle, AK Partililerle, AKPlilerin düellosuna dönüştü.

Ama ne hazindir ki, AKPlilerin bu vakada sesleri daha bir gür çıkıyor

Dün, Diyarbakır Kadın Kolları..

Ki 81 İlde organizeli; bir suç duyurusu yapıldı, Dilipak hakkında!

Açıklama metninin içeriğine baktığımda; kullanılan kelimelerin ne kadar yakıcı, yıkıcı ve itici olduğunu görünce, yazık dedim Ayağa gelen o kesir darbesi fena bir kan kaybına yol açacak gibi!

***

Öncelikle, İstanbul Sözleşmesine bakalım..

Avrupa medeniyeti ve kültürüne odaklı hazırlanan ve hedeflerindeki ülkelere empoze edilen bir sözleşme!

Adı her ne kadar; Kadına Şiddet, Aile içi Şiddeti önleme, diye sunuluyorsa da

Özü itibariyle, uygulama sonrasında ortaya çıkan tablo, veriler..

Ve İslam ülkesi olmayan ülkelerdeki istatistiklerine bakıldığında, zerre-i miskal bir önleme, suç oranını düşürme, ya da aile mahremiyetini koruma gibi bir sonuç yok.

Bilakis yıkım var, şiddet var, boşanma var, hatta ve hatta; doğum yani çoğalmayı engelleme var?

***

Türkiyeye dair, TÜİK verileri

11 Mayıs 2011de, imzaya açıldı

2012de Mecliste oylandı

6284 sayılı yasayla, libas giydirildi.

2014te ise, uygulamaya sokuldu

Özetle aktarayım, verileri

1 milyon 64 bin 443 çiftçi boşanmış!

Açılan boşanma davası sayısı ise 1 milyon 727 bin 571..

Yine aynı takvimin verilerinde, kadının beyanı esastır sözüyle, 5 yılda 2 milyon 68 bin 51 baba evden uzaklaştırılmış

2011de kadın cinayeti sayısı 121 iken, yıllara baktığımızda her yıl katlama, katlama artmış

Ki 2019da rakam 474

***

Boşanmalar, ölümler, uzaklaştırmalar artarken, evlenmelerin de azaldığını görüyoruz..

Yine, ülke nüfusunu tehdit eden; doğum oranındaki düşüklük..

Yani çoğalmıyoruz, eksiliyoruz..

2011de, bin nüfus başına 16.7 doğum oranı düşerken, bugün 14.3.. Evlilik yaşı, annelik yaşı deseniz, o da 30lara dayandı!

***

Sözleşme; özellikle namus, haya, edep, din, gelenek, kültür saygı ve sevgi denilen tüm kavramları yok saydığı gibi..

Şu; cinsel eğilim, toplumsal cinsiyet, cinsel eşitlik gibi kavramların satır arasındaki, doğumla değil, doğum sonrasında büyüme evresinde cinsel eğilim, eşitlik, gibi zehirleyici hallerin yer alması!..

Kısacası, İslam ülkesine, Müslümanım diyen bir millete, batının ve batılın kültürünü inşa eden, bir sözleşmeyle medeniyetini de, kültürünü de, inancını da, namus mefhumunu da tarumar ediyor..

***

Hal bu iken!

Ki bu sözleşmeye canla başla sahip çıkan yapılara baktığımızda!

CHP, HDP, seküler yaşamı benimseyen

Feminist deyip, kendini ihya eden Mor çatı!

Emperyalist yapının değirmenine su taşıyanlar olarak, AK Partinin içerisindekilerin bu sözleşmeyi onlardan beter halde sahiplenmeye kalkışması, der demez insana akla ziyan bir hal yaşatıyor

Kendi kendime soruyorum, 80 küsur maddeyi içeren İstanbul Sözleşmesi adı verilen zehir-zıkkım ihtiva eden mevkutenin içeriğine vakıflar mı?

Biri okumuş mu?

Sanmıyorum!

***

Görünen o ki Cumhurbaşkanı Erdoğana rağmen..

çünkü Erdoğanın; İstanbul Sözleşmesinin içeriği ve maddelerine dair hayli rahatsız olduğu, rapor istediği, çekilelim gibi bir düşünce içerisinde olduğu bilinmesine rağmen!

AK Parti Kadın Kollarının sahiplenme adına hücuma geçmesi, kral çıplak diyen Dilipakı da hedef almaları, anlaşılır değil..

Ki Dilipakın Ak Partiyi hedef almadım, kadınları hedef almadım, yazımdaki ifade, İstanbul sözleşmesine destek verenlerin fuhşiyata da destek vermiş olmalarından söz ediyorum demesine rağmen; linç girişimi geri tepecek gibi değil!

***

Şu dava açma zorlamasına dair, merak ettiğim bir sorum var

Selva çam.. AK Parti Kadın Kolları Genel Başkanı..

Görevde bulunduğu süre içerisinde..

Önceki dönemleri dhil

Siyaset kulvarına geçtiği gün itibariyle!

AK Partiye, kadınlarına, erkeklerine, bakanlarına, vekillerine, Cumhurbaşkanı Erdoğana, eşine, çocuklarına, yani aile fertlerine yönelik; özellikle CHPlilerin ahlaki olmayan söylem ve beyanlarına karşı nasıl bir refleks geliştirmiş?

***

Mesela

CHPli Özgür Özelin

Bilal oğlandan günün sorusu; Sümeyye, şimdi bizim babamız Ahmet Davutoğlu mu olacak?

Mesela CHPli Canan Kaftancıoğlu.. Erdoğanın g kılı olmaya meraklı sadece bir kadın var zannediyorduk.. Ne çok meraklısı varmış arkadaş..

Mesela.. CHP İzmir İl Başkan Yardımcısı Yasin Ergül.. RTE bu AKPlilere dese annelerinden şüphe ederler?

Mesela CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı İdil Solgun.. Bugün Tayyip Erdoğanın doğum günüymüş.. 26 Şubata lanet olsun en kısa zamanda ölüm yıldönümünü kutlarım umarım..*

***

İşte CHPnin küfürbazlarına ki HDPnin de, diğer muhalif partilerin de belden aşağı laf ve saldırılarına karşı; Dilipaka gösterilen haşin ve coşkulu dava açma saldırı modu, bunlara gösterilmiş midir?

Boşuna söylenilmemiş; gücü yetene!

***

REKTÖRÜN AçGÖZLÜLÜĞÜ!

Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ.. Tam da böyle bir ruh ve karaktere sahip.. 22 ayrı makamda aldığı temsiliyet; kapitali yetmiyormuş gibi.. Bir de; eşine de kadro tahsis ediyor.. Özel tahsis! Üniversite çiftlik misali

***

İşi daha bir ilerletip, Üniversiteyi de halka açmak, pardon aile fertlerine!

Durum, yeter bu kadar tepkisi görüp, YÖKe intikal edince!

Bağ hakkında önce soruşturma açtı, sonra da kapı önüne bırakıp, uzaklaştırdı

***

Bağın bu nepotizm organizasyonuna gelen sol kroşe nakavt etti!

Evet, rektör Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan oldu..

İyi de; oldu..

Denir ya leme bir ders-i ibret

***

Diyorum ki hazır YÖK neşteri elinde tutmuşken, şöyle Doğu ve Güneydoğudaki üniversitelerde eş, dost, akrabadan oluşan yönetimlere de, Fakülte teşkilatlarına da bir; cerrahi müdahalede bulunsa!

Akan irinin haddi hesabı olmaz!?

***

İNCENİN çIKACAĞI YOL!

Gözler Muharrem İncede..

Malum; önce çarşamba günü dedi, şimdi de Perşembe günü..

Yani; siyasi yürüyüşüne yarın start verecek..

Ama nasıl?

Merak edilen, cevap aranan soru..

Yürüyüş modu; Kalmak mı, gitmek mi? hangisinin üzerine olacak

Ha bir de; belgeden, dokümandan söz ediyor..

Yani, CHPyi gerecek bir belgenin de deşifresini yapacak..

Sonuç, CHP yönetimi İnceyi galiba hafife almanın fena şekilde ağır faturasını ödeyecek..

Yok öyle; Muharrem gel buraya..

***

CHPDEKİ KISIR DÖNGÜ!..

çift yönlü.. Onun için de; ne iktidarı görebiliyor. Ne de, halkla bir kaynaşma sağlayabiliyor.. 1950lerden bugüne; 70 senede onlarca seçim yapıldı CHP girdiği her seçimde; bu iki kısır döngünün girdabından, bir türlü çıkamadı!

****

BİRİNCİSİ Partinin isminde yer alan halk kelimesinin karşılığını, zerre-i miskal ortaya koymadığı gibi; halktan da halkçı olma noktasında, sahiplenme olmadı.. Bilakis, sandığa gömen halk oldu!

çünkü, halka rağmen halksız siyaset ve politika benimsedi..

Halkın milli ve inanç değerleriyle, kodlarıyla oynamaya çalıştı, suikastlar düzenledi.. Yenilgilerin birinci nedeni bu; halksız siyaset!

***

İKİNCİSİ Parti Genel Başkanlığına oturan şahsiyetlerin, tutkal misali yapışım bir daha kalkmamasıdır.. Genel ve Mahalli seçimleri defelarca kaybetmesine rağmen; hala o koltukta oturuyor olması.. Neden iktidar olamadık neden seçim kazanamadık, neden halksız bir hal yaşıyoruz; muhasebesi ve sorgusu da yapılmış değil

Genel Başkanlık koltuğu kumpasvari suikastlarla hep el değiştirmiştir?

Demokratik bir seçimle değil

***

Hal bu iken

CHPde neden bir yeni bir parti arayışı, yeni bir lider arayışı, yeni bir politika arayışı olmasın ki?

Galiba İnce bunu fark ettiği içindir ki; İnceden inceye bir yol yürüyüşüne çıkıyorum diyor

Haksız mı?

***

GÜNÜN SÖZÜ

İradesi olmayanın fikri de olmaz!