KURUMLAR DÖKÜLÜYOR
Eklenme: 11/17/2017 12:00:00 AM

Lügatımıza mal olmuş şöyle bir deyim var.

Kep düştü, kel göründü.

Aynen de öyle.

Şu şehr-i Azamdaki resmi kurumların hal-i pür melalleri aynen böyle!

Köşenin müdavimleri bilirler.

Yazıyorum!

Öyle ki, seri yazı misali, her gün yazıyorum, kurumların döküntü halini!

***

çünkü,

Nereye bakarsanız,

Hangi kuruma el atarsanız, atın elinizde kalıyor.

Dökülüyor.

Yolsuzluk.

Usulsüzlük.

Keyfiyet.

Hele ki pişkinlik ve bir de ayrımcılık var ki; maazallah!

Politize olmuşluk, bırakın sıradanlaşmış.

***

Doğrusu,

Hükümet açısından hiç de hoş değil.

Hal-i vaziyet,

AK Parti açısından, ANAPın çöküş dönemini andırıyor.

Hatırlayın.

O dönemlerde; kurumlar halk deyimiyle beri-berdandı.

Ne yazık ki,

Şu an Diyarbakırdaki birçok kurum da o dönemi aratır vaziyette.

Ki hangisinden söz edeceksin..

Sağlık mı?

Karayolları mı?

Belediyeler mi?

Dicle Üniversitesi mi?

Tarım mı?

Hele ki, kamunun ilçe teşkilatları mı?

Bilimum..

***

ŞEHİR DIŞINA SEYİR YAPANLAR

Bu arada,

Yasa ve mevzuat gereği bir İl Müdürü mesai dışı dahi olsa.

Görevli olduğu şehr-i terk edemez.

Terk ettiğinde;

Mutlaka ama mutlaka kentin mülki amirinden izin alması gerekiyor.

Ki, mutlaka disiplin suçu işlememek için bu izni alıyordur.

Yoksadisiplin suçu ağırdır.

Ha bir de, gidiş-gelişlerinde makam aracı mı, yoksa özel otosunu mu kullanıyor?

Malum; benzin-mazot ateş pahası bir aracın deposu kaça dolar?

Biliyorum..

Diyeceksiniz ki, hangi İl müdürü takar ki?

Görünen köy kılavuz ister mi?

***

KİME GÜVENECEKSİN

Kime güveneceksin!

çevremizden,

Son yıllarda sıkça duyduğumuz bir serzeniş ifadesi.

Öyle ki,

Her sohbetin, her düşünce ifadesinin, başında söylenir.

Kime güveneceksin!.

Maddi,

Manevi, günlük hayat akışı içerisinde, fark etmiyor.

Yaşanılan,

Yaşatılan, özelliklen de olumsuzlukları ihtiva eden mevzularda, söylenir.

Bu devirde;

Kime güveneceksin.

Ne diyelim;

Hazin bir hal-i durum.

Güven,

Duygusunun *maddi ve manevi bir erozyona uğraması.

Güvenilmek.

Güvenilir birisi olmak.

Emanet edilir olmak.

İtimat edilir olmak.

Dürüst,

Doğru,

Ve gerçekçi olabilmek.

Bunları,

Hayatın idamesinde, yaşatabilmek, yaşatan olmak.

***

Hiç kuşkusuz ki,

Bireyi,

Aileyi,

Cemaati,

Toplumu,

Milleti,

Ülkeyi

Ve Devlet nizamını ayakta tutan en büyük etken, güven olsa gerek.

çünkü

Güven, güvenebilmek, istikrarın da teminatıdır.

Toplumun,

İnşa edildiği *temel istikrara dayalı güvendir.

***

Yer küresine,

Baktığınızda güven duygusu gelişen.

Geliştirilen,

Ve yaşamı için istikrar sağlanan toplumlarda, huzur ve mutluluk, barışçıl ortam kaçınılmazdır.

Aile içerisinde;

güven tam olduğu gibi, istikrar da sağlamdır.

Esnaf,

çalışanına,

Fabrikatör işçisine,

Devlet milletine,

Halk,

Siyasetçisine,

Velhasıl herkes karşısındakine önce kendi güveniyle, sonra onun güvenirliğiyle, emeğe bakar.

***

Ama

Aksi istikametteki toplumlarda var olan güvensizlik tahribattır, yıkımdır.

O toplumlar için,

Dış düşmanların, ülkelerin istilalarının, savaş açmalarına gerek yok.

çünkü

En büyük yıkım ve savaş kendi içinde yarattığı güvensizliktir.

Ki bugün,

Türkiyemizin, bölgemizin yaşadığı hal-i durum bu güvensizliğin, gerçek kanıtı olsa gerek.

Diyebilir miyiz ki,

Anne babaya,

Baba, anneye,

Anne-Baba evladına,

Esnaf,

çalışanına, işveren işçisine,

Millet,

Devlet ve Hükümetine,

Devlette

Milletine istikrarı teminat altına alan bir güven duygusuna sahip mi?

Sanmıyorum ki,

Hepiniz ortak bir cümleyle yok böyle bir güvensizlik diyebilesiniz!

Lakin

Hal-i lem ortada.

Anne, babayı, baba anneyi, evlat ikisini de gözünü kırpmadan öldürüyor.

Esnaf,

çalışanına, işveren işçisine iki yönlü olarak güvenmiyor.

Millet,

Devletine, devlet milletine.

Ahali,

Siyasetçisine.

Ciddi bir güven erozyonu yaşıyor.