NERDE BU DEVLET?..
Eklenme: 1/29/2020 12:00:00 AM

Farkında mısınız bilmem?.. Ama, Elazığ ve Malatyadaki depremde, duyulmayan!.. Siyasilerin.. Özellikle muhalefetin ağzına pelesenk ettiği.. Kerametleri kendinden menkul odaların, STKların.. Bir de yazar çizer tayfamızın.? Yazılı ve görsel medyanın manşet ve ilk haberlerinde o kelimeyi kullanan kimse yok

***

Nerde bu devlet.. Nerde bu hükümet.. Ya da protestolar.. Ey Kaymakam.. Ey Vali Ey, Bakan.. Ey Cumhurbaşkanı; neredesiniz diyen yok Yani; tepki ve öfke diliyle, siyasal hükümeti sorgulayan yok!.. Perişan olduk, yardım alamadık, soğukta kaldık, dışardayız, donuyoruz; bizi soran yok mu? diyen yok

***

Demek ki, bir dayanışma, bir liyakat, ehliyet, bir sorumluluk ve geçmişten alınan ders-i ibret noktasında, alınan tecrübeler vardır.. Nitekim ilk andan itibaren, hükümetin üç Bakanı iki gün sonra, beş bakanın ve tüm kurumların daire başkanları, genel müdürleriyle seferberlik içerisinde olması; işte o sözcüğü unutturdu?

***

çünkü, sorunlar yerinde çözülüyor.. İhtiyaçlar anında belirlenerek, temin ediliyor. Koordinasyon çok elden değil, tek elden sağlanıyor.. Ve kurumların üstlendikleri görevi yerine getirmede, ehil oluşları.. Olası acil durumlarda; anında müdahale ve müdahil olabilmek!.. En önemlisi de, depremle ilgili şeffaf bilgilendirmedeki süreklilik..

***

Sonuç itibariyle; vaki olan bu aktiflik önceki doğal afetlerle klişeleşen ve ağızlardan düşürülmeyen; nerde devlet, nerde hükümet arayışı, mazide kaldı.. Ve Nerde bu millet çığlığı da; çünkü her türlü provokasyona, sosyal medya lejyonerlerine, ırkçı, şoven, faşist ruhlu, tinetli karaktere sahip kişilere rağmen; Millet olarak biz buradayız diyerek, yardıma koştu..

***

Dikkat ettiniz mi; iktidar muhalifi partiler, belli başlı bazı sivil oluşumlar da o bilinen siyasetlerinin ötesinde, samimiyet odaklı politika ortaya koydular.. Özellikle, hükümeti yerme, sahadaki varlığı üzerinden siyaset yapma!.. Olumsuzlukları öne çıkarak, küçük düşürme..!

***

Farklı algılar geliştirerek, hükümeti sorgulayan, hedef koyan, düşünceye odaklanılmadı.. Daha samimi, daha sağduyulu, daha bir dayanışma, birlik, yardım, kenetlenme gibi; millet olabilmenin duygu ve fikrini öne çıkardılar Hal-i vaziyete sokak jargonuyla bizim muhalefet galiba olgunlaşmaya başladı?

***

BİR MİLAT OLUR?

Hep deriz!.. Deprem insanı öldürmez, ihmaller ve binalar insanı öldürür?.. Ne yazık ki, ülkemizde özellikle şehirlerimizde, ilçelerimizde varoş diye tabir ettiğimiz! Ki, günün ifadesiyle bir dönem modern idi, ama bugün çarpık kentleşmenin merkezi diye ifade ettiğimiz bölgelerde; depreme dayanaklı yapıların varlığı, yok denilecek kadar azdır..

***

Ki, Elazığ depremindeki yıkılan binalara bakıldığında.. Sivrice.. Gezin.. Malatya.. Diyarbakırın çüngüş, Bağlar ve Bismildeki etkilenen binaların, yapıların ekseriyeti, bu dediğimiz çapsız yapılardır

***

Hiç kuşkusuz ki, Türkiye şu hakikati artık idrak etmeli, iktidarlar ve yerel yönetimler, deprem bölgesi bir ülke ve coğrafya içerisinde olduğumuzu, bilerek, yönetimsel faaliyet içerisinde olmalılar.. Buna dair, politika üretmelidirler..

***

Gerçi, Erzincan, Van, Marmara depremleri birer ders içeren, sonuçlarla bugünlere gelindi.. Yoksa, Sivrice merkez üssü depremin yaratacağı, yıkım 41 kişinin ölümüyle sınırlı olmazdı?.. Şu an için bir mucize diyebiliriz; bu sayıya.. Yoksa; yüzleri, binleri ifade edebilirdik.. Gerek sarsıntının şiddeti ve gerekse süresinin uzun olması..

***

Hep, Japonyayı örnek veriyoruz.. ABDde durum aynı.. 6 mı, 7 mi, hatta 8 mi şiddetindeki; depremde kayıp ve yıkım, nerdeyse yok denilecek kadar.. Ki insanların burnu bile, kanamıyor.. Demek ki burada, bilim, teknoloji, doğayla barışık olmak var.. Ve tabi ki, siyasal iktidarın, yerel yönetimlerin samimi ve dürüstlüğü, ehil ve liyakat yönetim anlayışı var

***

İşte bu noktada, Elazığ depremi ülke ve millet için bir milat olmalıdır.. Deprem değil, ihmal ve binalar öldürür sözünün altını doldurarak, önlem ve tedbirler alınmalıdır ki; insanlarımız ölmesin..!

***

OLDU MU EKREM ŞİMDİ?

Olmadı.. Evet, olmadı Ekrem İmamoğlu olmadı Türkiye beşik gibi sallana dursun.. Yurdun dört bir tarafı; deprem paniği içerisinde; sokakta kalkıp otursun.. Can kaybı. Yaralı? Yıkılan binalar Yani doğal bir afetle acılı günler yaşanıyor.. Ki, İstanbul yurdun her bir yerindeki sarsıntıyla; aha İstanbul sallanacak, deprem olacak buhranı içerisinde, kalkıp yatarken!

***

Sultangazide yıkık evde; ölümle burun buruna insanlar yaşarken.. İstanbulun emiri.. Yani Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, her şey güllük gülistanlık, insanlar mutlu, keyif içerisinde, hiç bir açı yaşamıyormuş gibi; kendileri harıl harıl karın keyfini tatil yaparak geçiriyor..

***

Eee, sosyal demokratlık bu olsa gerek demezler mi?.. Olmadı İmamoğlu olmadı; Ağustos Böceği hikayesini sakın ola unutmayasın!

SU ZAMMI ERTELENDİ?..

Öyle ya; çok konuşuldu, tartışıldı.. Denir ya infial yarattı..! Sonra, yüzde 30 ila 330 oranında zamma dair peş peşe, resmi açıklamalar geldi.. Gerekçeler sunuldu..

***

Şehir merkezine ayrı fiyat, ilçelere ayrı fiyat.. Maliyet hesaplı Bir de, yoksul, fakir, dar gelirli, yaşlı, engelli, taziye evleri gibi yerlere de yüzde 50 oranında indirim, açıklandı

***

Yani uzun bir süre, Diyarbakır zam zammı odaklı bir gündemle meşgul oldu.. Ki son iki fatura da, zamlı abonelere gönderildi.. ve önceki gün gelen açıklama; zam ertelendi?..

***

1 Nisan tarihine kadar; suya dair yeni tarifelerin uygulanması ertelendi?.. Zam faturalara yansımayacak.. Ayrıca, son faturalara dair abonelerin DİSKİye müracaat etmeleri halinde, eski tarifeye göre yapılacak hesaptan sonra, paraları iade edilecek

***

Hiç kuşkusuz ki, zammı geri çekmek, erteleme kararı almak; kent halkı adına sevindirici.. Sosyal belediyecilik yönünde de artısı yüksek.. Ancak, kafamı kurcalayan, bu kadar tartışma, bu kadar tepki geliştiren, özellikle siyasi mülahazalara yol açan zammın ertelenmesindeki gerekçe

***

Hesaplamalarda bi ön görmeme hali mi vardı?.. Yoksa, zammı gerektirecek zorunlu bir halin olmayışı mı söz konusu!? Ya da, vatandaştan gelen tepkilerin bir sonucu mu?.. Her ne ise; sevindirdi..

***

ŞİFAYI KAPTIK

Ama nasıl! Bitkin, ruh halim dağınık.. Klavyenin tuşlarına dokunurken; gelen hapşırmalar; yazmam gerekenleri bir anda alıp götürüyor.. Yani beyin mekanizması, ikide bir devre dışı kalıyor

***

Fena bir üst solunum enfeksiyonu esareti var şuan!.. 10 dakikada bir beş karışımlı içecek.. Ihlamur, zencefil, karabiber, ve bal!.. İçim-dışım; karışımlarla doldu Şu sıkça gelen soğuk ter ve titreme ayrı bir travma!

***

Hele bir de, bize de bulaşır deyip, kaçanların varlığıyla oluşan yalnızlaştıran hal! Denir ya; beni bana bırak..! Onu da diyemiyorum, çünkü ikide bir limonlu şunu getir, bunu getir haliyle, çaycı Yılmazı esir etme halim; çekilmez!...

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Acıda da, tasada da bir olmuyorsan, sen emir olamasın!...