ÖĞÜTÜYORUZ, ÜRETMİYORUZ!…
Eklenme: 6/14/2019 12:00:00 AM

Ne yazık ki! Kent olarak, bitap düşmüş vaziyetteyiz!!..

Cılızlaştık

Bir tükenmişlik var.. Bir bezginlik.. Bir bananecilik..

Bir boş vermişlik ruhuyla, verimsizleştik!!

Ne o eski siyaset.. Ne o eski ekonomi.. Ne o eski, Diyarbekirin ruhsal üstünlüğü..

Ve ne de, sosyal hayattaki güçlülük..

Yok.. Maalesef vahim bir kayıplar dönemi içerisindeyiz!

***

Gelinen aşamaya dair; bir dizi faktörler sıralayabiliriz..

Kürtlerin talepleri.. Beklentileri.. Bu kulvardaki siyasi çekişmeler..

Devletin politikası.. İnkar ve asimilasyonun, dayatıcılığı..

Şiddet.. Terör.. Kan ve gözyaşı Bunlar, ana etkenler?

Evinden, barkından edilmişken.. Yani, yasaklar..

***

Ancak! Her şeye rağmen hayat devam ediyor..

İşte, bu noktada, arıza var..

Hayat devam ederken, tükenmişliğe meyil vermemiz!

Dirilmiyoruz.. Mücadele etmiyoruz Ana nedenlerin, üstesinden gelemediğimiz gibi!

Her şeye de; gerekçe olarak, sunuyoruz!

Bence! Bizim en büyük, zafiyet ve üretimsizliğimiz siyasetimizdir?

***

Yani, kısırlaşan, halimiz Yani, üreten değil, öğüten olmamızdaki etken; siyasi temsiliyetimizdir?

Kent, siyasetçileridir..

Bakınız, şu 15 yıllık zaman dilimi içerisine!..

Gerek AK Partiden.. Gerek, HDPden Halk deyimiyle; kimler geldi, kimler geçti?..

Kimler seçildi.. Kimler seçilmedi? Ehil ve liyakat açısından kimleri teraziye alabiliriz?

Temsiliyet yönünde.. Mücadele yönünde.. Dava adamlığı bazında..

Düşünen.. Üretebilen.. Abilik yapabilen.. Örgütçülükte bulunabilen kaç siyasetçi sayabiliriz?

***

Seçilmişler.. Adaylar.. Matematiksel olarak; partilerin cephesinde, yüzlerden söz edebiliriz..

Peki, hafızada kalan Aklınıza gelebilecek.. Ya da bir çırpıda, isimlerini sıralayabileceğiniz; var mı?..

Tanıyor musunuz.. Bir hasbi haliniz olmuş mudur?

Hele ki, yeni yüzler açısından.. Hele ki yeni siyasi aktörlerin sahaya girişleri babında..

Vaki mi; bir hal-i vaziyet!!? Ne mümkün?

***

Diyeceğim şu!

Bir troyka hakimiyeti var..

İktidar için de, muhalefet için de geçerli!..

Tek akıl.. Tek söz.. Tek, karar vericilik

Yerel siyaset içinde.. Yerel yönetimlerin, şekillenme hali için de

Teşkilat açısından da

Bu merkezin oluşturduğu öğütme makinesi içerisinde siyasetçiler ya yaşıyor, ya öğütülüp, kısırlaştırılıyor..

Yok ediliyor. Kadro dışı bırakılıyor..

Bilgi.. Beceri. Ehliyet sahibi olanlar da..

Siyasi kulvarda, azıcık sivrilmeye başlayanlar da prangalanıyor?

Bir iki kelam eden, hemen kısırlaştırma algısıyla, tu kaka ediliyor..

***

Netice itibariyle!! Diyarbakırın siyasetteki tablosu; orta yerde!..

Derler ya arife tarif mi gerekir?.. İnkar edilebilinir mi; dün ne deniliyordu?

ABnin yolu Diyarbakırdan geçer.. Diyarbakır hapşırsa, Ankara grip olur?..

Ama bugün!! Biz Diyarbakırlıların vecizeli sözüyle..

Evler virane olmuş? bizim bizden, haberimiz yok?

Bizim haberimiz yoksa.. Ankaranın.. Ya da, başka bir yerin siyaseten haberi olur mu?..

Olmaz!

***

çünkü, O troyka.. Yani, tek merkezli akıl.. Ne derse; o!.. Ötesi, ne kaale alınır, ne dinlenir, ne de kulak vereni olur?

Yani, böyle gelmiş, böyle gidiyor..

Sizce; durum neyin hikmetinde?...

***

AH ŞU SORUMLULUK?

çevre felaketi Boğuluyoruz başlıklı yazım! Salı günü yayınlandı..

Yazı, bir çığlıktı.. Yaşanan çarpıklıkları, deşifre etmekti..

Ve tabi ki, etkili ve yetkili zevatı da; sorumluluğa davet idi..

Biraz da, cezai caydırıcılıktan dem vurmuştum..

Doğrusu!..

Yazı, toplumsal düzeyde yankı buldu

Bir çok kurum da; dönüş yaptı?..

Mücadele başlatıyoruz diye..

Ancak, İtfaiye Müdürü Hakkı Bilicinin şu sözü, vaziyeti özetledi..

Ki ben de, sorumluluk demiştim..

Dediği şu.. Galiba bizim en büyük zafiyetimiz; sorumluluktan kaçınmamızdır..

Eğer ki sorumluluk bilincinde olmuş olsaydık ne çevre felaketi yayardık.. Ne boğulma halimiz..

Ne de, anız vahşetiyle yüz yüze gelirdik?..

Maalesef

***

KARNE VE AİLE!

Gerçek şudur ki Her karne dönemindeki yazı, klişeleşmiş ifadeleri içeriyor..

Karnenin önemi..

Ailenin önemi..

Öğrencilerin ruh hali.. Ve; karnedeki notun iyi ile kötünün oluşunda, yarattığı travmatik hal!..

Aslında..

Her şey gibi; karneler de artık pek heyecan üretici değil..

çünkü, sınıfta kalma yok..

Eskiden karne denildiğinde.. İster yarı yıl, ister sömestr olsun

Yürekler; bir o kadar pırpır ederdi ki..

Aman Allahım!..

Öğrenciyi bütünleme korkusu sarardı..

Yıl tekrarı, olur mu diye sorgulardı..

Aileler de..

Ebeveynler de dua ederdi, inşallah sınıfta kalmaz!..

Ama şimdi yok!..

Tek dersten sınıfta kalınırken, bugün 8-9 dersten kalınmıyor!..

Vaziyet iyi mi, kötü mü?

Eee..

Onu da eğitimdeki başarı oranımıza bakın.. çıta düşük..

Yoksa Diyarbakır, 81 il içerisinde, 71inci olur muydu?

***

Şu hormonlu not verme davası.. Son dönemlerin; çok konuşulanı..

Büyük bir olumsuzluk.

Büyük bir tepki..

Ve adil olmayan bir eğitim yolsuzluğu diyebileceğimiz not yüksekliğini öne çıkaran, özel okullar!..

Malum

Liselere ve üniversiteye girişte okul başarı puanı dikkate alınıyordu

Dün YKS adil değil demiştim Okumuşsunuzdur..

İşte, eğitimdeki adaletsizlik böylesi hormonlu not ve karne yolsuzluğudur..

Özellikle bazı özel okullar başarılarına başarı katmak (!) adına, böylesi bir yola tenezzül ediyor

Yıldızlı, yaldızlı, renkli şıklı karneler..

***

Devlet okulu, özel okulu ayrımı var mı? Yok.. Ama ekseriyetiyle; özel okullara, lütuftur.. Devlet okullarında ise, farklı işliyor?

Denetim diyeceksiniz..

Kim kimi, denetleyecek.. Vaki midir ki, şu özel okul hormonlu karneden dolayı, soruşturma yediği..

Ceza aldığı..

İnceleme ve tahkikata tabi tutulduğu.. Değil

Ya da, resmi okullarda öğretmen ve okul idaresiyle alakalı, ihbar!

Neyse, takdirler ve teşekkürleri de; anlamsız hale getirdik..

***

Diyeceksiniz ki!

Bugünün karneleri öğrenciyi ne kadar yansıtıyor?..

Soru her dönemde soruluyor..

Lakin; cevap netlik arz etmiyor..

çünkü, adil eşitlikçi, objektif bir eğitim sistemi yok..

Ama şunu belirtebiliriz, karnelerdeki başarı ya da başarısızlıklar, öğrenciyi de, öğretmeni de, MEBi de, velileri de, sistemi de ve tabi ki topyekn milleti de, ortaya koymaktadır..

Ölçtükleri hadi neyse de peki ya ölçmedikleri?..

Eğitimde olması gereken; öğrenciyi kazanma ve hayata kazandırma olmalıdır..

Yani karnesindeki zayıf dersler değil, başarılı olduğu dersler baz alınarak, öğrenci yönlendirilir..

Ama bizde; herkes doktor, avukat, mühendis olmak için, empoze edilir..

Diğerleri tu kaka

İyi de, bizim de ülkemizin de, ara insan gücüne ihtiyacı var..

Sporcusuna da, sanatçısına da..

Tarihçisine de..

Hasılı kelam; ne onu, ne bunu yani hiç birini beceremiyoruz..

Onun için de; eşitlik ve eşitsizlik birbirinden ayrılmıyor?

Debeleniyor..

***

İyi tatiller deyip, nokta koyalım!

Veliler de.. Öğrenciler de..

Aileler de; bir bütünlük içerisinde karne sonuç değil, ölçüdür.. Onun için de; ölçüyü kaçırmayalım!!!.

Sevelim, sevilelim. çünkü yaz tatiline girdik..

Eylüldeki, döneme sağlıklı ve telafili hazırlanın..

Bu arada, sürücü amcalara da bir çağrım var..

Sokaklar.. Caddeler.. Yani yollar yaz dönemiyle daha bir cıvıl, cıvıl olacak..

Aman ha dikkat!...

Siz çocuklar, siz de aman ha dikkat.. Her uluorta yerde top ve oyun oynanmaz!..

Hele ki, trafik akışının olduğu cadde sokakta..!

Gözlerinizden öpüyorum..

Hayırlı Cumalar...