SAĞLIK NEDEN ÇIKMAZDA!…
Eklenme: 6/12/2021 12:00:00 AM

Bir önceki yazımda, Diyarbakırın Sağlık Kazanının fena fokurdadığına dikkat çekmiştim..

Ve önümüzdeki günlerde taşınca kendini masum gösteren çok kişinin, yüzünün değişeceğine dair not düşmüştüm..

Yani, karamanın koyunu sonra çıkar oyunu vecizesiyle, maskeler düşecek..

Müfettişler, hastaneyi ablukaya almış durumda..

Özellikle, Sağlık Kuruluyla alakalı, ciddi tespitlerden söz ediliyor..

800e yakın raporda oynama yapılmış..

LOG adı verilen sistem üzerinden kim nasıl oynamış..

Puanlamanın girdiği saat

Sonrasında puanlamayla kimin oynadığı?..

Tabi sırada;

çözgel Raporları,

Askeri Raporlar,

Depo malzemeleri,

Alımlar,

İhaleler..

Denir ya say say, bitmez!.. Öyle görünüyor ki, müfettişlerin oluşturacağı karargah hayli zaman alacak..

Gelen duyumlar da var..

Adli ve kolluk kuvvetleri yönündeki tahkikatların varlığı!

Sıcak gelişmeler bu minvalde..

***

O günkü yazımda, sağlık sağlıksız işliyor diye de, soru sormuştum

İşte bu soruya, Yaşar Aslan okurumdan gelen bir yanıt var..

Yanıt kapsamlı..

Belli ki, ehil ve liyakat ölçüsünde, sağlığı iyi bilen ve takip eden bir kişi..

İrdelemiş yani

Diyor ki;

Modern toplumlarda Sağlık Kurumları Yöneticiliği en zor yönetim alanlarından biri olarak kabul edilmektedir.

ABD, sağlık kurumlarındaki profesyonel sağlık yöneticisine olan ihtiyacını 1930lu yıllarda Hastane Yönetimi eğitimi veren bölümler açarak gidermiştir.

Avrupa bu gelişmelere 1950li yıllarda dahil olmuştur.

Türkiyede ilk profesyonel sağlık yöneticisi yetiştiren okul olan Sağlık İdaresi Yüksek Okulu 1963 yılında sağlık Bakanlığına bağlı olarak açıldı.

1982 yılında H.Ü. bünyesinde bulunan bölümle birleşerek uzun yıllar Türkiyede tek başına varlığını sürdürmüştür.

Günümüzde sağlık Yönetimi Eğitimi veren 30 üniversiteden bahsetmek mümkündür.

Daha önceleri bu bölümden mezun olan Sağlık Yöneticileri; Türkiyedeki hastanelerde, hastanelerin İdari, Mali ve Teknik Hizmetleri yürütmek üzere Hastane Müdürlüklerine atanıyorlardı.

Böylece Başhekimlerin yönetim konusundaki eksiklikleri de giderilmiş oluyordu.

Ancak 2005 yılında yapılan bir değişiklikle Hastane Müdürü olmak için Sağlık Yönetimi mezunu olmak koşulu kaldırıldı.

Böylece bu kadrolara sağlık yönetimi eğitimi almayan öğretmen, polis, imam, hemşire , biyolog, teknisyen, tekniker vs ne kadar sağlık yöneticisi grubu dışında meslek varsa atanmaya başlandı.

Bu durum kısa süre içinde kendini göstermeye başladı;

Hastaneler kısa bir sürede borç batağına sürüklendi..

Verimlilik ve kalite düştü..

Personel ve hasta arasındaki ilişkiler bozuldu, şiddet arttı ve kaos ortamı oluştu.

Bu durum ne doktoru, ne hemşireyi ne de hastayı memnun etti!

çünkü yönetim ilkelerini bilmeyen, stratejik planlamadan anlamayan, karar alma süreçlerinden habersiz..

Toplam kaliteyi, malzeme ve İnsan Kaynaklarını yönetmekten yetersiz olanlardan, yönetilmesi en zor olan kurumların başında gelen hastaneleri yönetmelerini beklemek bilime ve akla aykırı idi.

Şimdi Hastanelerimizi sağlık yönetimi eğitimi almayan bu hastane Müdürlerin, Başhekimlere idari konularda yardımcı olamadıkları hatta tam tersine yanılttıkları iyice otaya çıkmıştır.

Öyle ise çözüm bellidir; Sağlık Yönetimi eğitimi alanları hastane müdürü ve hastane müdür yardımcısı olarak atamak ve diğer meslek gruplarını asli görevlerine göndermektir.

Başhekimleri de göreve atamadan önce sağlık yönetimi eğitimini, seminer şeklinde almalarını sağlamak hastanelerin etkin ve verimli yönetilmesi açısından çok önemlidir.

Aslan okurun, analizi bu minvalde

Doğru ve yerli yerinde bir tespit..

Ama kime dersiniz, temelin ilk tuğlası yanlış konulunca hal-i vaziyet yanlışla devam eder..

Sağlığın da; yönetimi ve işleyişi de böyle!

***

BUNLAR YAŞANILMIYOR MU?

Sormak istiyorum!

Hırsızlar kollanıyor mu?..

Rüşvetçi kayırılıyor mu?.

İhale yolsuzluğu yapan, sahipleniliyor mu?

Milyonluk vurgunlara göz yumuluyor mu?

Saadet zincirlerine arka çıkılıyor mu?..

Suç örgütlerini ortaya çıkarana uyumsuz biri deniliyor mu?

Siyasilerin yakınlarına dokunulmaz libası giydiriliyor mu?...

Evi cephanelik olan, enva-i suça karışan yaverin kardeşine kayırma gayretine giriliyor mu?...

Hatıra binaen katıra yükleme yapılıyor mu?

Ehil ve liyakate göre değil, kişiye göre makam işgaline onay veriliyor mu?..

Uyuşturucudan, fuhuştan, bahisten dolayı bu kent ahalisi isyan ediyor mu?

Suç örgütünün iki hesabında, 217 milyon dolarlık hareketlilik oluyor mu?

Fuhuşhaneye dönüşen Ofise Sanat Sokağı teşekkürüyle, dönemsel bir makyajla milyonlar heba ediliyor mu?..

Parti mensubuyum deyip, görevini yapan polise çıkışıp, tokat atmaya yelteniyor mu?..

Partililer arasında, birbirine çelme, tuzak kurma gibi haller görmezden geliniyor mu?

Sizce..

***

KÜçÜN ODUN!

Malik bin Dinar Hazretleri, bir gün, bir sabiye (küçük çocuğa) rastladı. çocuk toprak ile oynuyordu.

Bazen gülüyor ve bazen de ağlıyordu .

Malik bin Dinar buyurdu:

İçime O çocuğa selam vermek doğdu.

Nefsim kibirlenip selam vermekten vazgeçti.

Ben nefsime şöyle seslendim:

Ey nefsim! Peygamber efendimiz S.A.V. Hazretleri küçük ve büyük herkese selam verirdi.

Sen de bu çocuğa selam ver!

Ve O çocuğa selam verdim,

çocuk:

Ve Aleykümselam ve Rahmetullahi ve berekatuhu, Ey Malik bin Dinar.

Sordum:

Beni nereden tanıdın?

Daha önce beni görmüşlüğün yoktu?

çocuk:

Melekut aleminde ruhum, senin ruhunla karşılaştı.

Ölmeyen ve sürekli hayy olan Allahu Teala bizleri tanıştırdı.

Ben ona sordum:

Akıl ile Nefsin arasındaki fark nedir?

çocuk:

Nefsin, seni bana selam vermekten alıkoyandır.

Aklın ise seni selam vermeye teşvik eden ve zorlayandır.

Yine sordum:

Senin halin nedir? Niye bu toprakla oynuyorsun?

çocuk:

çünkü biz Topraktan yaratıldık; yine ona döndürüleceğiz!

Yine sordum:

Bazen gülüyor ve bazen de ağlıyorsun?

çocuk:

Evet! Rabbimin azabını hatırladığımda ağlıyorum; rahmetini hatırladığımda ise gülüyorum.

Ben sordum:

Evladım! Senin ne günahın var ki?

çocuk:

Ey Malik bin Dinar!

Böyle söyleme!

Görmüyor musun büyük odunları tutuşturmak için, önce küçük odunları tutuşturuyorlar!

GÜNÜN SÖZÜ

Bir şeyden pişmanlık duymak istemiyorsan, her şeyi Allah için yap.