Bilir misiniz; Aslanla-Öküz 'savaşını'? Bir Afrika hikayesi. Ancak, ülkemize 'Sarı Öküz' diye uyarlanmış. Şayet bilmiyorsanız, 'yaşadıklarınızı' düşünerek, aşağıdaki hikayeyi bi okuyun. Eğer okumuş ve biliyorsanız; 'bir kez daha' okuyunuz. Ve yaşadıklarınızı 'ona' göre analiz edin. Çünkü 'Tarih' tekerrürden ibarettir. Yeter ki; 'tekerrürü' toplumsal zayiata dayalı olmasın. Hikaye bir hayli uzun. Ama hayat ta bir o kadar uzun! Bakalım 'Aslanla-Öküz' hikayesinde ne denli 'ders-i ibret' mevcuttur.
***
Eski zamanların birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış. Ama çevredeki aslanlar da bir türlü rahat bırakmazmış onları. Hemen her gün saldırırlarmış sürüye. Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları. Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı... "Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor" demiş aslanlardan birisi. "Nereye gideriz" diye düşünürlerken sürünün en çelimsiz, ama en kurnazı topal aslan "Hayır" demiş! "Hiçbir yere gitmiyoruz... Ben hallederim bu işi." İnanmamış kimse ona! Ama "Bir şans verelim ne çıkar" diye düşünmüşler.
***
Topal aslan elinde beyaz bayrak gitmiş öküzlerin yanına. Öküzlerin lideri olan boz öküz sormuş ne istediğini. Topal aslan "Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik" diye başlamış söze. "Evet, size defalarca saldırdık, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki sarı öküz yüzünden. Onun rengi gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Verin onu bize, siz kurtulun biz de barış içinde yaşayalım!"
***
Boz öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş. Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife. Bir tek yaşlı benekli öküz "Olmaz" demiş. Ama kimseye dinletememiş sözünü. Zavallı sarı öküz teslim edilmiş aslanlara. Sürünün selameti için bir öküz; gerekliymiş bu. Gerçekten de günlerce sürüye saldıran olmamış. Aslan milleti, ne kadar sabreder ki "Acıktık" demişler.
***
Topal aslan boz öküzün yanına gitmiş: "Gördünüz ya biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Yalnız büyük bir sorunumuz var! Şu sizin uzun kuyruklu öküz. Öyle uzun bir kuyruğu var ki nereden baksak görünüyor. O kuyruğu salladıkça bizim de aklımız başımızdan gidiyor. Gelin verin onu bize eskisi gibi barış ve huzur içinde iki taraf da hayatını sürdürsün..." Boz öküz yine istişare yapmış sürünün 'önde gelenleriyle. Yine sadece benekli öküz olmuş karşı çıkan. Hepsi de "Verelim gitsin" demişler. Dışlamışlar uzun kuyruğu sürüden. Saatler sürmüş zavallının çırpınışları...
***
Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün daha da semirmiş aslanlar, alabildiğince güçlenmişler. Öküzler ise her geçen gün daha da zayıflamışlar, seyreldikçe seyrelmişler. Aslanlar küstahlaştıkça küstahlaşıyormuş. Artık bir neden bile söyleme gereği duymuyorlarmış. "Verin bize şu öküzü sonra karışmayız" diyorlarmış. Zavallı öküzlerin "Hayır" diyebilecek güçleri kalmamış. Hepsi birer birer can veriyormuş aslanların pençesinde.
***
Boz öküz de aralarında olmak üzere birkaçı kalmış en sona... "Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karşı". "Oysa ne kadar da güçlüydük?" diye sormuş biri boz öküze. Boz öküz, gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyerek; "Sarı Öküz'ü verdiğimiz gün kaybettik bu kavgayı!" demiş. Ve bir süre sonra 'Öküz sürüsünden' geriye kalan; 'kemik kalıntıları'! Onlarda 'zaman' içerisinde, 'akbabalar' başta olmak üzere diğer 'kemirgenler' tarafından 'afiyetleşmiş'! Ne 'Sarı Öküz' ne de sürünün önde geleni 'Boz Öküz'! Aslanlar bir başka 'Öküz' sürüsü için; başka 'alanlara' yönelmiş.
***
Evet. Gel gelelim 'hali' ruhi-yetimize! Şu sarı öküz hikayesinin ışığında; bi düşünelim. Ülke, Millet ve Devlet 'kurumsal' ölçekteki 'işlevlerini'. Keyfiyetin 'haslı', zulmün 'inşası', ahalinin 'içine' sindirmesi? Hepsinin 'temel' etkeni; 'Taviz'! Ardı sıra gelişen 'tavizler'. Taviz. Yine taviz. Ve Yine taviz! Dedik ya 'tarih' tekerrürden ibarettir. Taviz'de 'öyledir', tekerrürü boldur. 'Taviz' gelişen talepleri şirretleştirir.
***
Bakınız; son bir haftadır 'konuştuklarımıza'! 'AK Parti ve Gülen'i bitirme. Ülkeyi de 'ihtilal' safhasına getirme planı. Toplumsal 'bir infial'. Haftanın ilk günü olması nedeniyle dün 'Ankara' toz dumandı. Başbakan Erdoğan'ın önceki günkü Şanlıurfa 'gezisindeki' sert çıkışı. 'Hesabını soracağız'! Dün; 'ardı ardına' gelişmeler oluştu. Özelliklende, kamuoyunun 'beklenti' içerisinde olduğu Genelkurmay.
***
Çünkü bu mevzuuyla alakalı 'günlerdir' suskun. Tek bir açıklama yok. 'Ne zaman' cevap verecek diye bekleniyordu. Bu gibi 'konularda' zaman geçirmeden 'tepki' geliştirir di. Ama bu kez 'öyle' olmadı. Durdu. Ve dün 'konuştu'! Önce Genelkurmay Savcılığı; "Belgenin Genelkurmay'da hazırlanmadığı kanaati var" Bir saat sonra be kez Genelkurmay Başkanlığı. 'Demokrasi dışı girişimlere karşı olduğunu' hatırlattı. Ve belgeyle ilgili soruşturmanın takipçisi olacağını bildirdi.
***
Bu sıcak gelişmeler 'yaşanırken', hükümette 'zirve' vardı. 6 Saat süren Bakanlar Kurulu Toplantısı sonrasında Çiçek bu kez konuştu: "Kim tarafından ve nerede hazırlanırsa hazırlansın, bu yöndeki çalışma gayret ve oluşumlar, yasa dışı, hukuk dışıdır, demokrasi dışıdır. Bu işin önünde, arkasında, içinde kim varsa bunun ortaya çıkarılması gerekmektedir'' Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'de, 'planın' hazırlayıcısı Deniz Albay Dursun Çelik'i 'ifadeye' çağırdı. Aslında; bu tür 'karanlık' yapılanmalar dün de vardı. Bugün de var. 'Yarında' olabilir?
***
Çünkü 'alışkanlık' galine gelmiş. Onlar 'istemiş' olmuş. Onlar 'ses' vermiş, biz 'suspus' kesilmişiz. Ve mevzular 'hep böyle' kapatılmış. Aman; 'fazla' bir şey istenilmesin. Yok, sa; 'kelle-koltuk' altı olur. İşte bu 'karanlık ve derin yapıların' son bulması için; 'dur' çekmeliyiz. Hem de 'acil' bir frenle. 'Yetti!' demeli; 'kim olursa-olsun' hesap sorulmalı. Ne bunun 'devlet' gizliliği var. Ne de bunun 'kurumsal' bir sorunu?
***
Sonuç itibariyle 'Sarı Öküz' hikayesindeki gibi 'tavizleri' ve kabullenmeleri, talepleri bir daha 'yaşamak' istemiyorsak. Yarınların 'aydınlık' olmasını istiyorsak. Demokrasinin 'gücüne'. Hukukun 'evrenselliğine'. Ve milli iradenin de 'üstünlüğüne' inanmalıyız. Olup-biten, olumlu-olumsuz 'mevzularımızı' bu eksende çözmeliyiz. Ve şu gerçek idrak edilmelidir. Milletine 'komplo' kuran hangi düşünce olursa olsun. Bilmelidir ki; 'kendisinin' icra ettiği komploya 'kendisinin' bedel ödeyeceği. Çünkü 'aynı gemide' ve aynı sürünün içerisinde bulunuyor. Bilmem; "hikayeyi' anlatabildim mi? Gel de al 'öküzü' bu kez!