SEN, İNSAN MISIN!…
Eklenme: 9/14/2019 12:00:00 AM

Her kim isen!.. Vicdan, izan ve kalp sahibi isen

Sağcı da, solcu da, liberal de, sosyalistte olabilirsin..

Fikrin, siyasi düşüncen, kültürün ne olursa olsun..

Yani; kendine insanım diyorsan

İster Türk ol..

İster Kürt ol..

İster, Laz, çerkez, Acem ol

Sünni ya da alevi ol!!!..

Her ne ırktan ve inançtan olursan ol!

Eğer ki, şiddeti benimsiyorsan!

Eğer ki, teröre rıza ve göz kırpıyorsan

Eğer ki, ölüm, öldürme ve katliamlara benden-senden diyerek seyirci kalıyorsan..

Eğer ki, silahla, bombayla, uçakla insanların yok edilmesine sessizlik gösteriyorsan...

Eğer ki, kan ve gözyaşını doğuran insanlık dışı orantısız güçlere hissiyat göstermiyorsan

Ve bu orantısız; şiddet can alıyorsa..

Ve bu toprakların; evlatlarının bedeni, çoluk, çocuk, kadın, laşlı sivil, asker, polis olarak toprağa düşüyorsa!

Ve sen de, evet sen de; kılını kıpırdatmıyorsan..

Hamle geliştirip; dur deme cesaretini ortaya koyamıyorsan

Korkak ve pısırık bir ruh haliyle; kem kümlerle işi geçiştiriyorsan!..

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen akla sahip isen

Bil ki; sen insan değilsin!

Hiç bir mazeretin arkasına da sığınamazsın!

***

Sosyal..

Siyasal..

Ekonomik..

Ki kültürel bir gerekçeyi de ikmale getiremezsin!?..

Duruşun bu ise; bilesin ki, yaşanan, yaşatılan kanlı atmosferin baş aktörü sensin..

çünkü, vahşetin seviciliğini yapıyorsun!

Kulpta 7 sivil insanın yola haince döşenen bomba ile hayatını kaybediyorsa

Geriye 13 yetim kalıyorsa.

Üç acılı eş çaresizliğe mahkum ediliyorsa..

Kalbinde, bu acıya dair küçük bir sızıntı oluşmuyorsa

Yüreğin burkulmuyorsa..

Allah belanızı versin, masum insanlara niye kıyıyorsunuz diyecek cesareti gösteremiyorsan!...

Evlatları dağa giden annelerin, yanık yüreklerindeki ağıtlar, sende bir his uyandırmıyorsa..

İşkenceden..

Faili meçhulden

Kayıp evlatların akıbetini sorma gibi bir akıl üretmiyorsan...

Evi, barkı, malı mülkü ateşe verilerek yakılan..

Göçe..

Baskılara..

Enva-i aşağılıklara; aşağılık bir karakterle; bana ne diyorsan!

***

Hele ki, Devletin

Yani, devletin içerisine nüfuz eden şuursuz ve idraksizlerin yaptıklarına; ses çıkaramıyorsan

Yapılan vahşi muamelelere bu bir kötülüktür çığlığında bulunmuyorsan

İnsani bir his ve yumuşama kalbinde çarpıntı olarak kendini göstermiyorsa

Siyasetin işgüzarlığına..

Politik çıkar, batağına ses etmiyorsan..

Nefretin; şiddeti mazur gören noktada; körükleyici bir karakterle işlev görüyorsa

Ve sen de; zulmün argümanlarını iştahla, gururla, böbürlenmeyle bak nasıl diyerek, savunuyorsan!

Sana yapılmayanı; başkasına reva görmede imtina etmiyorsan!..

İnsanların ölümüne sevinip, çalgılı, sözlü keyfiyetle kadeh tokuşturacak kadar tinetli bir ruha sahipsen!..

Zalimleri alkışlayan, zulümlerinden de mutluluk duyup, eğleniyorsan!?..

Demek ki, sen!

Eli kanlı; caniden..

Eli kanlı, teröristten..

Eli kanlı güruh sistemden beter bir karakter ve kişiliktesin!

***

çünkü, sende!

Barışın..

Kardeşliğin..

Birliğin..

Dirliğin..

Özgürlüğün, eşitliğin, hak, hukuk ve adaletin zerresi yoktur!..

Vatan sevgisi..

Devlet sevgisi..

Bayrak sevgisi, hak getire bir müsveddesin!..

Irkın da yok..!

İnancın da yok..!

Milletin de yok!.

Var olan; ahlaksız, şuursuz, idraksiz, izansız pis bir vahşi kandan beslenen vampir bir yaratıksın!?..

***

Hasılı kelam..

İnsan..

İnsan olma kaygısını yitirip de, sahip olmayı varoluş kaygısı katına yükseltirse..

Bilmeli ki, kendisini de, kendisi dışındaki her şeyi de yok olmanın eşiğine sürükler...

Yani insan insan olma noktasında kendisine sahip çıkmalı..

Yoksa; insan diye bir mahlukat olmaz!?..

Maalesef şu anda; dört bir tarafımızda bu karakterler cirit atıyor

***

YAKILAN MUM

Hazreti Ömer (r.a.).

Halife.

Bir gece; makamında ashaptan biri ziyaretine gelir.

Selam verir.

Ama selamı alınmamıştır.

Oturur.

Hz. Ömer (r.a.) işiyle meşgul.

Sahabe bekler.

Hz. Ömer çalışır.

Selam alınmamış, yüzüne bile bakılmamıştır.

İş biter.

Hz. Ömer mumu söndürür.

Bir başka mumu yakar.

O anda selamını alır.

Konuşmaya başlar.

Sahabe sorar:

- Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın..

Ondan sonra benle konuşmaya başladın?

***

Hazreti Ömer (r.a.):

Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı.

O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah katında sorumlu olurdum.

Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım

Ondan sonra seninle meşgul olmaya başladım.

Sahabenin gözleri yaşarır

Ellerini kaldırarak şöyle dua eder:

Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömeri bizim başımızdan eksik etme!

***

Bu hikaye!...

Bugünkü siyasilerimize kulağa küpe olsun!

Tabi anlayabilme vasfına haizler mi?..

İşte onu kestirmek zor!

***

GERçEKLERİ GÖREBİLMEK!

Üç kişi giyotinle idama mahkm olur.

Bunlardan biri papaz, biri hkim, biri de fizikçi...

* İdam sehpasına ilk papaz çıkarılır.

Başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar:

Son sözün nedir?

Der ki:

Ben Tanrıya inanıyorum, O beni kurtaracaktır. Tanrı... Tanrı... Tanrı...

Giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur.

Halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:

Onu serbest bırakın; Tanrı sözünü söylemiş ve onu korumuştur.

Böylece papaz idam edilmekten kurtulur...

*Sıra hkime gelir, ona da sorarlar: Demek istediğin en son söz nedir?

Der ki:

Ben papaz gibi Tanrıya inanmıyorum. Ama adalete güveniyorum. Adalet... Adalet... Adalet...

Giyotini indirirler, giyotin hkimin de boynuna birkaç santim kala durur...

Bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:

Adalet sözünü söyledi, onu serbest bırakın.

Böylece hkim de boynunun kesilmesinden kurtulur...

* Sıra fizikçiye gelir. Ona da

Son sözünü söyle derler

Der ki:

Ben ne Tanrıya inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hkim..

Bildiğim tek şey şudur:

Giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor.

Görevliler giyotini kontrol edince gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler.

Düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar..

Toplumdaki düğümler ve sorunlara işaret edip gerçekleri söylemenin bir bedeli vardır.

O bedel ölüm bile olsa, gerçeklerin ortaya konmasıdır..