SÜRÇ-Ü LİSAN ETTİYSEK DE!..
Eklenme: 10/25/2021 12:00:00 AM

E be iki gözüm Ahmet Güneştekin.. Eleştiriler zenginliktir, kabulü ise, özür gibi erdemliliktir.. Hele ki, geçmişle yüzleşip, oradan ders çıkarmak da vicdani rahmettir

***

Bir emeğe, bir sanata, bir düşünceye, fikre de saygı göstermek ulvi bir medeniyet ve kültürdür.. Hak edene, hakkını verenedir duruşun hikmeti!!..

***

Gelinen aşama itibariyle; iyi, kötü, yanlış, eksik süreciyle çok yönlü bir Hafıza Odası lokomotifi oluşturdun.. Desteğin de, tepkinin de aşırılığında, sanatın vereceği yanıt nettir; ruhum bu!...

***

Ama velakin, bu ruhu gölgeleyen olumsuzluklaradır, hal-i hazırdaki tepkilerin ekseriyeti Kimi anlamlı, kimi anlamsız görülebilir.. Ancak senin açından, sürç-i lisan ettiysek de affola diyebilmekti..


***

İşte bunu önceki gün demiş olsaydın; benim gibi bir çok kişinin gönlünü almış olurdun?.. Hele ki, hafızayı yüzleştirendir, çürütmeye bırakan değildir safına bizi de dahil etmiş olurdun.. Ama yapmadın; üste çıkmaya çalıştın..

***

Olsun!.. Sanatkarın da kaprisi.. çok da teferruata, geçmişe, güne girmeye de artık gerek yok.. Noktalamakta fayda var; her açıdan! Gün gelir; sanatın hassasiyetlerle değer ve kimlikleştiği gerçeğini, bilumum keşfederler cephenizde herkes yerini alır?

***

DTSO Başkanı Mehmet Kayaya gelirsek Yapması gerekeni yaptı.. O da ev sahibi, hassasiyeti ve kimliğiyle.. Bölge gerçeğini düşünerek, görerek, bilerek, yaşayan biri olma hasebiyle, takdiri özrü beyanda buldu..

***

Yoksa! Toplantı faslının bitim perdesi kapatılmadan önce der miydi ki; Travma yaşayanları incittiysek, biraz üzdüysek, biz bu anlamda kesinlikle DTSO olarak özür diliyoruz...?

***

Denir ya, her şeye ama her şeye rağmen bir özür çok şeye kamildir! çünkü, özür dilemek bir acizlik, bir geri adım atmak değildir.. Ya da, üstlendiğin davayı, benimsediğin fikri, ortaya koyduğun sanatı inkar etmek de değil..

***

Bilakis, büyük bir erdemdir, erdemliliktir! Karşındakilerin rahatsızlığını, sitemini, eleştirisini, tepkisini, duygusunu hisseden bir saygıyla, farkına varmanın kültür ve medeniyetinin beyanıdır; özür..! Gülten bacının gönlüde almaktır?..

***

İki gözüm bi kalk gör ya Ve Tepki halaya değil.. İki başlık altında, yazım oldu.. Ki ondan önce de, Hafıza Odası ve İmamoğlu Patenti diye iki kelam etmiştik.. Elbette ki, yüzleşmenin çürümeye evirildiğini idrak etmek için tabutların önünde botokslu mankenlerin moda çekimini de yabana atmamak, görmek lazım!?..

***

Ne diyelim kendi açımızdan, sürç-ü lisan ettiysek de affola iki gözüm!..

***

O YÜZLERİ VAR MI?..

Bilmem!.. Ona az sonra siz karar vereceksiniz?.. Zat-ı muhteremlerin yaşanan ve yaşatılan hadisede; o yüzleri var mı, olur mu, ya da yok mu?.. Ama önce, bir mevzunun meramına bakalım, dava nedir?

***

Mesele şu! Deniliyor ki, ülkemize, milletimize, devletimize, hatta hükümetimize, 10 ülkenin büyükelçisi, büyük bir saygısızca tutum ortaya koydu.. Osman Kavala davası üzerinden, gece yarısı iç hukukumuza yönelik bir muhtıra verildi

***

Yani, ABD öncülüğünde parmak sallandı Siz, Kavalayı niye serbest bırakmıyorsunuz denilerek.. Hukuki, adli, yargısal süreç mevzusuna burada girmek istemiyorum.. çünkü, O ayrı bir fasıl, ülkenin Yargısal işleyişidir..

***

Üzerinde konuşulan, saygısızlığa neden sadece hükümet tepki gösteriyor!.. Bu ülkenin ana muhalefeti, küçük muhalefeti, yavrusu dahil.. Onlar niye, neden, niçin iki kelam edip, bre elçiler, bu ne hadsizliktir, ne haddinize, bize muhtıra verirsiniz demiyorlar!

***

İşte bunu diyemiyorlar!.. Nasıl desinler ki?.. Sabah, öğlen, akşam, yatsı.? Yani yedi yirmidört, siyasal iktidarı yerden yere vurursa!.. Tek adam rejimi diyerek, ülkede bir diktatörlük var narasını atarsa! Ülkeyi muz cumhuriyeti olarak, gösterirsen!...

***

Hak, hukuk, adalet, yargı, demokrasi, insan hakları gibi ulvi değerlerin zerresi bu ülkede, bu coğrafyada, uygulanmıyor diye, her platformda bağırıp, çağırırsan Dahası, tüm bunları dost belleyip ülkenin hasımlarına söylersen!

***

Deyin bakalım vaziyet böyle olunca, saygısız on büyükelçiye bizim zat-ı muhteremlerin, söyleyebilecek iki kelamı olabilir mi?.. Ya da o yüzleri olur mu?.. Ne mümkün?.. Mırın, kırın ederlerse, yiyecekleri zılgıtı bilirler, siz değil miydiniz ki, bize bunları fısıldayan diye!

***

Sonuç! Kendi devletine ve milletine kinle, nefretle, öfkeyle bakanın, atasının düşmanı olan, ülkesine de hasımlık edene kul köle olup, kuzulaşıyorsa!.. Devletine meydan okuyup, elin gavurundan demokrasi, insan hakları dileyenden ne beklenebilir ki?

***

Hicap duymadan bu denli bir kepazeliği sergilediklerini söylüyoruz zira bu yaptıkları, pervasızlıktan öte düpedüz küstahlıktır. Siz deyin bakalım, ne beklenir, ne denilir, hangi yüze yüz çevrilir? Neyse, zevatlar bi aynaya baksınlar yeter!

***

NE İŞ YA Bİ BİLSEK!?..

Evet ya, Sayın Abdullah Gül.. Bu görüşmenin zamanlaması, muhtevası ne iş bi bilsek mi?.? Malum, tam da, yumrukların sıkılı olduğu, ülkeye ve millete on büyükelçinin saygısızca tutumunun öfkesi, taze iken!.. Saygısızlardan Finlandiya Büyükelçisi Ari Maki ile görüşmeniz, neye dair, yorumlamalıyız!?

***

Maki bunu paylaşırken, altına düştüğü notta, garip gelmiyor değil yani!.. Diyor ki, Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bugün Türkiye üzerinde iyi bir konuşma gerçekleştirdik? Bu nota, vay da vay mı diyeceğiz, yoksa siz bir iki kelam edip işe açıklık getirecek misiniz? Her zamanki gibi ketum mu kalacaksınız!..

***

Her nasıl tavır ve söylem geliştireceksiniz, o sizin bileceğiniz bir iş, ki zaman gösterecek Ama görüşmeye bir kesim, millet ittifakının dostlar diye söz ettiği zevatla, çekilen resminizi muhalefetin cumhurbaşkanı aday arayışı olarak, yorumladı.. Yani aday arayışı son buldu.. Aday bulundu.. 11. Cumhurbaşkanı Gül.. Bu minvalde, raptiye tutuşturdu..

***

Tabi bir kesim de, adaylıktan çok, Osman Kavalaya odaklı bakıyor.. On büyükelçinin altına imza attığı, Yargıya muhtıra niteliğini taşıyan ve Kavalanın tez elden serbest bırakılması gerektiğini dikte eden, metnin altına Gül de, imza atarım mesajını vermek için, bu görüşmeyi kabul etti Erdoğana nispet diye mi?..

***

BİZİM MÜDÜR

Son günlerin klişeleşen cümlesi; bizim müdür ne yapıyor?.. Bendeki yanıt, derseniz.. Diyeceğim şu Sizin müdür, evden makama, makamdan arada bir tebdili kıyafetle, 75inci yola? Ötesine vakıf değilim, ki ahali de!.. İnanmıyorsanız, müdürünüze sorun?

***

DİYORLAR Kİ, HEP MUHALEFET!..

Yani, muhalefete muhalefet edilmesin!.. Ya da, yanlışına yanlış denilmesin mi?.. İktidar zaten ateşten gömlek!.. Yazılıp, çiziliyor?.. Ama muhalefet, iktidara alternatif.. Ki öyledir.. O zaman, ahalinin doğrularına odaklanması lazım..

***

Dediğimiz, duruşumuz, tepkimiz şu!.. Madem kendini iktidara alternatif olarak, sunuyorsun.. Madem ki, ülkenin yönetimine, yarınlara dair hedeflerinde baş aktör olmak istiyorsun.. Madem ki, iktidarın yanlışlarını görüp, doğruları taahhüt ediyorsun..

***

O zaman, eleştiriye açık olacaksın Var olan eksiğini de, gediğini de, yanlışını da, konuşmak, yazmak, yüksek sesle dile getirip, ifade etmek, elzem değil mi?.. Kaldı ki, bizimkisi kamu hizmeti, husumet değil.. Şu gazeteci muhalif olur sözü de bayat..

***

Gazeteci doğrudan yana, yanlışa karşı olandır Üstadın ifadesiyle ister muhalif ister muvafık.. Yeter ki, kaleminde, zihninde, fikrinde, yazıp-çizdiğinde adalet terazisinden şaşmasın..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Ali Gaffar Okkan der ki; Türkiyede huzur ve güvenin sigortası Diyarbakırdır..