VAY DA VAY!…
Eklenme: 11/18/2020 12:00:00 AM

Formula 1 yarışına dair konuştuklarımıza bakar mısınız; neyi konuşuyoruz!.. Yarışı değil, Yarışta 7. kez şampiyon olan Hamiltonun maharetini değil.. Türkiyenin tanıtımındaki etkisini ya da yarışın, ekonomiksel ülkeye katkısı nedir merakında değiliz?!..

***

Bunları konuşmuyoruz Peki neyi konuşuyoruz! Yani dert edilen nedir?.. Dert edilen Şampanya değil de, Gazoz Patlatıldı.. Yani, hep suni, içi boş, havanda su dövme misali; hadiseleri öncelikleştiriyoruz!.. Her mevzuda olduğu gibi!

Gerçek şudur ki, her halükarda kerameti kendinden menkuller saldıracaktı?!.. İktidar ve muhalefet trolleri, iki gündür yattıkları pusudan, okları fırlatıyorlar Nitekim, Gazoz ve şampanya üzerinde, başlattıkları tartışma, her şeyi ortaya koyuyor

***

Ne diyorlar?.. Formula finalinde, şampiyon Hamilton Şampanya yerine neden Gazoz patlattı? Bir gelenek bozuldu Türkiye eksen değiştirdi.. Türkiye İran oldu, Türkiye Arap ülkeleri oldu? Vay da vay!

***

Öyle ya! Batının ve Batılın geleneğini icra etseydik!.. Şampanya patlatsaydık.. Alkolü su gibi tüketen bir görüntü verseydik, çağdaş bir medeni ülke(!) olurduk.. Başımız göğe ererdi.. Vay da vay!..

***

Ha bir de, sorgulanan kararı kimin verdiği?!.. Kim, hangi makam, yetkili şampanya yerine gazoz patlatma kararını vermiş.. Bi açıklayın diye, ahkam kesiyorlar.. Kararda kimin imzası varmış bildirin de; gününü göstereceklermiş gibi racon kesiyorlar!.. Vay da vay!

***

SAPLA SAMAN KARIŞTI!..

Yine.. Evet yine Ekrem İmamoğlu odaklı sapla saman karıştı! Yürütülen tartışma; kamuflaj odaklı olmaya başladı.. Tartışılan; Kanal İstanbul üzerinden, İmamoğlu hakkında başlatılan soruşturma!..

***

Önce, bir sapı samandan ayıralım!.. Şöyle ki; İmamoğlu, Kanal İstanbula muhalefet ettiği, karşı çıktığı için, hakkında İçişleri Bakanlığı müfettişlerince başlatılan bir soruşturma yok! Yani, Kanala Karşıyım diye, hesap sorulmuyor..

***

Sorulan!Kanala karşı, İstanbulda asılan pankartların ve afişlerin, belediye bütçesinden karşılanmasına, yani kamu kaynağı kullanılarak, idarenin bütünlüğü ilkesine ve devlet politikasına karşı, muhalefet etmek!..

***

Ki bu da, mevzuat yasal düzenlemeyle Anayasaya aykırı!.. Vaziyeti netleştirdikten sonra, gelirsek işin kamudaki algı ve provokatifleşen, havasına!.. İmamoğlu.. Ki dün kaleme almıştım, Muhteşem İngilizce biliyorum diye övünen, Uluslararası platformda Türkiyeyi enva-i şekilde şikayet eden, İmamoğlunun son icraatındaki rezilrüsva olan konuşmasıyla, bu mu bizi yönetecek, konuma gelmişken!..

***

Bundan, ne Belediye Başkanı, ne parti lideri ve ne de Cumhurbaşkanı çıkmaz düşüncesinin giderek büyüdüğü bir evrede bu inceleme, her şeyi silip süpürdü.. çünkü, Suç ve suç nevisi Anayasal suç kapsamına giriyorsa da, gerekçe delil ve suç tespiti noktasında, zayıf!.. Tıpkı, Seçimlerdeki hesap edilmeyen, aksiyonel faaliyetler gibi..

***

Şimdi, Kanal İstanbul üzerinden algısıyla, mağduriyet ikmale getirilme fırsatı İmamoğluna altın tepside sunularak bir hayli güçlü oluşturuldu..

***

KIYAMET KOPSA DA!..

Ne Diyor, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül Diyor ki, Adalet yerini bulsun yeter.. İsterse kıyamet kopsun?.. İşte, hukukun da, adaletin de, eşitliğin de, şeffaflığında, özgürlüğün de, en büyük güvencesi ve teminatı, sistemin ve idarenin bu noktada işlev görmesidir..

***

Yoksa!.. Kim ne der, kim ne düşünür? ikilemi içerisinde, kalınırsa!.. Vicdan körleşir maddiyat üstünleşir.. O zaman, Dosya ne der, Anayasa ne der, hukuk ne der hükümleri tamamen, safdışı kalır..

***

Konjöktör.. Hatır.. Siyaset.. Yönetim.. Nüfuz.. Feodalite.. Pek tabi ki kapital güç, Adaletin terazisini eline alır! İşte, o zaman hak, hukuk, adalet zayi olur?

***

Önceki gün dile getirdim!.. Günümüz koşulları, hukuku da, yargıyı da, ekonomiyi de, ticareti de, günlük yaşamı da bir bütünlük içerisinde, kopmaz zincirlerdir.. Hukuk ve Ekonomi reformu, demokrasiyle bütünleştirilince reformist bir sonuç çıkar.. Aksi takkirde, kör topal bir hal-i durumdan öteye gidilmez!

***

İYİ PARTİ, İYİ DEĞİL BENCE!!

Parti içerisinde vuku bulan hadiseler zinciri noktasında İyi Parti hiç de iyi değil! Diyorum ki, parti isminde mi bir arıza var, yönetim kadrosunda mı, yoksa üst aklın yönetim sisteminde mi bir arıza var.. Şöyle bir isim değişikliğine gitseler? Sizce, iyi olmaz mı? Bence hiç fena olmaz, bari partiden söz edilince nasıl iyi mi diyebilelim!

***

Bakar mısınız, son haftalarda yaşananlara! Öyle ki, siyasi aksiyonel faaliyetlerin en derin işleyiş alanı, Partinin ekseni oldu!.. Her dolap dönüyor burda!.. Ki, parti kurmayları, lideri!.? Beri yanda, ittifak ettikleri de dahil olmak üzere! Derin sularda yüzüyorlar.. Ağızlarından çıkan her sözcüğün cümlesi tamamlanmadan, aksi, zıttı bir sonuç patlak veriyor!.. Yani, halleri hiç de iyi bir hal değil..

***

HER GÜN BİR FELAKET!

Kovid-19a dair, bir arıza-i durumumuz var!.. Ki, bizde mi, bizi yönetenlerde mi?. İşin sorumlularında mı?.. Ya da, biz de sorumluyuz deyip, ahkam kesmeden öte, icraatı olmayanlarda mı?.. Vallahi, bir bütünlük içerisinde, galiba hepimizde zihin, algılama rahatsızlığı söz konusu.. Yani, psikolojik birer vakıayı aşmış durumdayız! Topyekün!...

***

Virüsün ölümcüllüğüne odaklanmıyoruz! Ki her gün, açıklanan verilerle bir felaket yaşadığımızı görüyoruz.. Her ne kadar, ölü, vaka, test sayısına dair, spükelasyonlar söz konusu ise de!.. Sanki, ölü, vaka sayısı daha çok, ifade edilirse, salgın bitermiş gibi, konuşuluyor?.. Her şey çözümlenir!

***

Günde, 100e yakın insanın ölmesi!.. Yüzlerce insanın yoğun bakımda, can çekişmesi..! Yüzlerce, insanın karantinada tutulması.. Evinde tutulanların sayısı!.. Tüm bunlar bir felaket, bir afet değil midir?.. İzmir depremi, Elazığ Depremi, Malatya Depremi!.. Her gün bir deprem yaşıyoruz, kayıplarımız da o depremdeki kayıplardan fazla!

***

Bakınız önceki günkü bilançoya! Kayıp insan sayımız, 94.. Tespit edilen vaka sayısı, 3 bin 316.. Hastanede, Yoğun bakımda tutulanların sayısı; 3 bin 610 Korkunç bir tablo, olabilmesi için daha rakamların arkasına yeni sayıların atılması mı gerekiyor?

***

Peki, biz ne yapıyoruz! Virüse karşı yüzde 95 oranında koruyan, kollayan, maskeyi bile takmaya, üşeniyoruz.. Boşvermişlik revaheti içerisinde, takmıyoruz.. Uyarana da, sen kim oluyorsun deyip, çullanıyoruz!.. Sosyal mesafe.. Temizlik.. Yani paspal halde, felaketleri kendimiz inşa edip sonra, kim bunun sorumlusu diyoruz!?..

***

Görünen o ki! Belki bazı okurlarım, dostlarımız bu ağır bir söz oldu deyip, eleştiri getirebilirler!.. Ama, başka çare kaldı mı ki? Biz kötekten ancak anlıyoruz! Onun için, şu maske, sosyal mesafe ve temizlik noktasında, çok ama çok ağır radikal kararlar alıp, sahada uygulamamız lazım! Gidişat, ölümcülden öte, öldürüyor.. Özellikle yerel yönetimler radikal tedbirler, almalı!

***

GÜNÜN SÖZÜ

Sanma ki tesettür sadece kadına farzdır. Erkeğin tesettürü göz kapaklarındadır.