Sistem Tıkır Tıkır İşliyor...mu?!
Eklenme: 10.11.2025 00:00:00

Hind asıllı Zohran Mamdari isimli müslüman bir göçmen Amerikadaki küreselcilerin merkezi sayılan Newyorkta belediye seçimlerini kazanarak önemli bir başarıya imza attı. İsrail yanlısı rakiplerini geçip Newyork gibi bir eyalette bu başarıyı yakalamak kolay değil elbette. Seçim stratejisinin merkezinde özellikle bizim de muzdarib olduğumuz kira krizi vardı. Gençlere hitap eden, göçmen ve işçi dostu bir siyasetçi profili çizerek seçimleri kazandı diyebiliriz. Ayrıca, daha önce değindimiz gibi, Amerikan gençliğinin %68 civarındaki İsrail aleyhtarlığını da çok iyi değerlendirdi. Seçim propaganda sürecinde İsrailin yaptığı katliamları kınadı ve Netenyahu Newyorka gelirse tutuklanacağını vaad etti. Bu da seçimleri kazanmasında önemli bir etken oldu kuşkusuz. (Trumpun dediği gibi; eskiden İsrail karşıtları siyasette barınamazken, şimdi İsrail yanlıları barınamıyor!) Mamdari kendisini müslüman, sosyalist ve demokrat olarak tanımlıyor. (Nasıl oluyorsa artık!) Ayrıca Lgbt yanlısı bir tutuma sahipmiş. Anlayacağınız, her kesime gül dağıtmış ve her ipte oynamanın semeresini toplamış! Daha önce kısa kısa değindiğimiz yeni dünya düzeninin sosyolojik alt yapısında Lgbt ve modern sosyalist bir anlayışın hakim olduğu sistem, küreselcilerin merkezi Newyorkta ete kemiğe bürünmüş bir halde karşımıza çıktı nihayet! Hem Müslüman, hem sosyalist, hem demokrat ve hem de Lgbtye karşı yumuşak! Küreselcilerin yeni dünya düzeninin pilot bölgesi olan Newyork istenilen başarıyı yakalayıp sistemin önünü mü açacak, yoksa bir fiyaskoyla sonuçlanıp başka projelere mi geçilecek; yakın zamanda göreceğiz. Dünyada Gazze vesilesiyle başlayan uyanışın, bir takım ellerin araya girerek yanlış mecralara kaydırılma risklerini paylaştım önceki yazılarımda. Mamdaninin belediye seçimlerini kazanmasını bu gözle değerlendiriyorum. Belki erken olacak ama adamın kendini tanımladığı şekliyle ve izlediği politikayla bu sonuca varmak kaçınılmaz çünkü. Bu sonuca varmamızdaki bir diğer önemli etken de, George Sorosun oğlu Alexander Sorosun seçim kampanya süresi boyunca Mamdariyi finanse edip desteklemesidir! Alexander Soros, ülkemizde meydana gelen Gezi olaylarını finanse eden en önemli yatırımcılardan birinin oğlu! 250 milyar dolarlık bir zararı bu ülkenin sırtına yükleyen; adalet, demokrasi, eğitim ve bağımsız medya bayrağını sallayarak ülkeleri emperyalizmin kucağına iten bir fitne vakfının sahipleri Mamdarinin arkasında ise, söylemler ne kadar kulağa hoş gelirse gelsin şüphe edilir! Şu an Amerikada bir çok eyalette düzenlenen Trump karşıtı protesto gösterilerinin arka planında da bu baba-oğul var. Trump, Soros hakkında ağza alınmayacak küfürler etmişti bu sebeple! Şimdilik bu kadarla yetinelim ve Mamdarinin icraatlarına bakıp daha geniş değerlendirmeleri sonraya bırakalım.

....

Küreselciler Newyorkta olduğu gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde faaliyetlerine devam ediyor ve amaca ulaşmak için her yolu mübah görüyor. Sudanda Bae destekli RSFnin eliyle yaptırılan katliamlar da bunlardan sadece birisi. Mısır, Arabistan ve Baeli yetkililer biraraya gelerek Sudanda 3 aylık bir ateşkes başlatılmasını teklif etmişler ve RSF kabul etmiş. Medyada yer alan haberlere göre El Faşirde büyük katliam yapan RSFye karşı Libyadan kalkan Türk sihaları operasyon yapmış ve 50 tırlık silah konvoyu imha edilmiş. Bu haberle birleştirildiğinde Mısır, Arabistan ve Baenin acilen biraraya gelip ateşkes ilan etmesi ve RSFnin bunu kabul etmesinin sebebi anlaşılıyor! Umuyoruz ki 3 aylık ateşkes süresince Sudan halkı ve devleti toparlanır topraklarında barış ve huzuru hakim kılar.

.....

10 Kasımda, yani bugün Suriye Devlet başkanı Ahmed El Şara Trumpla görüşmek için Amerikaya gidiyor. Açıklamalara göre görüşmenin en önemli maddesi Suriye yönetiminin İşidle mücadele koalisyonuna katılması. İmzalar atıldıktan sonra Suriyede bir türlü mevcut yönetime entegre olmaya yanaşmayan Sdgden İşid kartı alınmış olacak ve eli iyice zayıflayacak ve belki bu vesileyle Suriye yönetimi ile entegrasyon işlemleri hız kazanacak. Ne Türkiye ne de Suriye yönetimi kolay olanı seçip, Sdg ile bir çatışma haline girerek sorunu silahla çözmek istemiyor, bu sorunu barışçıl yollarla çözmek istiyor. Ancak şimdiye kadar İsrailin Dürzileri ve Sdgyi manipüle etmesi, çeşitli vaatlerde bulunup umutlandırması nedeniyle kesintiye uğrayan entegrasyon süreci, atılacak imzalardan sonra hız kazanacaktır diye düşünüyorum. Türkiyenin dış politikadaki güçlü etkisi ve Amerikanın da bu gücü onaylayıp tescil etmesi, İslam coğrafyasında Türkiye ile birlikte çalışmak istemesi, yakın gelecekte bu coğrafyadaki dengeleri tamamen bölge halklarının lehine çevirecektir. Umarız ki, Türkiye eline geçen bu tarihi fırsatları hem kendi, hem de bu coğrafyanın mazlum ve mağdur halkları için değerlendirsin. Bunca acıdan sonra bu coğrafya barışı, huzuru ve refahı hakediyor çünkü.