Bediüzzaman; misl olarak, İslmiyetin hakkaniyeti hakkında takdirkr ifadelerde bulunan Prens Bismark ile Mister Carlaylın sözlerini naklettikten sonra diyor:
İşte Amerika ve Avrupanın zek tarlaları Mister Carlyle ve Bismarck gibi böyle dhi muhakkikleri mahsult vermesine istinaden, ben de bütün kanaatimle derim ki:
Avrupa ve Amerika İslmiyetle hamiledir; günün birinde bir İslm devlet doğuracak. Nasıl ki Osmanlılar Avrupa ile hamile olup bir Avrupa devleti doğurdu.
Ey Cmi-i Emevdeki kardeşlerim ve yarım asır sonraki lem-i İslm camiindeki ihvanlarım! Acaba baştan buraya kadar olan mukaddemeler netice vermiyor mu ki, istikbalin kıtalarında hakik ve mnev hkim olacak ve beşeri dünyev ve uhrev saadete sevk edecek yalnız İslmiyettir ve İslmiyete inkılp etmiş ve hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak İsevlerin hakik dinidir ki Kurna tbi olur, ittifak ederler.
İkinci cihet: Yani, maddeten İslmiyetin terakkisinin kuvvetli sebepleri gösteriyor ki, İslmiyet maddeten dahi istikbale hükmedecek. Birinci cihet, mneviyat cihetinde terakkiyatı ispat ettiği gibi; bu ikinci cihet dahi madd terakkiyatını ve istikbaldeki hkimiyetini kuvvetli gösteriyor. çünkü lem-i İslmın şahs-ı mnevsinin kalbinde, gayet kuvvetli ve kırılmaz beş kuvvet içtima ve imtizaç edip yerleşmiş.
Birincisi: Bütün kemltın üstadı ve üç yüz yetmiş milyon nefisleri birtek nefis hükmüne getirebilen ve hakik bir medeniyetle ve müspet ve doğru fenlerle teçhiz edilmiş olan ve hiçbir kuvvet onu kıramayacak bir mahiyette bulunan hakikat-i İslmiyettir.
İkinci kuvvet: Medeniyet ve sanatın hakik üstadı ve vesilelerin ve mebdilerin tekemmülüyle cihazlanmış olan şedid bir ihtiyaç ve belimizi kıran tam bir fakr, öyle bir kuvvettir ki, susmaz ve kırılmaz.
Üçüncü kuvvet: Yüksek şeylere müsabaka suretinde beşere yüksek maksatları ders veren ve o yolda çalıştıran ve istibddtı parça parça eden ve ulv hisleri heyecana getiren ve gıpta ve hased ve kıskançlık ve rekabetle ve tam uyanmakla ve müsabaka şevkiyle ve teceddüd meyliyle ve temeddün meyelnıyla teçhiz edilen üçüncü kuvvet, yalnız hürriyet-i şeriyedir. Yani, insaniyete lyık en yüksek kemalta olan meyil ve arzu ile cihazlanmış olmak.
Dördüncü kuvvet: Şefkatle cihazlanmış şehamet-i imaniyedir. Yani tezellül etmemek, haksızlara, zalimlere zillet göstermemek, mazlumları da zelil etmemek. Yani, hürriyet-i şeriyenin esasları olan müstebitlere dalkavukluk etmemek ve biçarelere tahakküm ve tekebbür etmemektir.
Beşinci kuvvet: İzzet-i İslmiyedir ki, il-yı kelimetullahı iln ediyor. Ve bu zamanda il-yı kelimetullah, maddeten terakkiye mütevakkıf; medeniyet-i hakikiyeye girmekle il-yı kelimetullah edilebilir. İzzet-i İslmiyenin iman ile kat verdiği emri, elbette lem-i İslmın şahs-ı mnevsi, o kat emri istikbalde tam yerine getireceğine şüphe edilmez.
Evet, nasıl ki eski zamanda İslmiyetin terakkisi, düşmanın taassubunu parçalamak ve inadını kırmak ve tecavüzatını def etmek, silh ile, kılınç ile olmuş. İstikbalde silh, kılınç yerine hakik medeniyet ve madd terakki ve hak ve hakkaniyetin mnev kılınçları düşmanları mağlp edip dağıtacak.
Biliniz ki: Bizim muradımız, medeniyetin mehasini ve beşere menfaati bulunan iyilikleridir. Yoksa medeniyetin günahları, seyyiatları değil ki, ahmaklar o seyyiatları, o sefahetleri mehasin zannedip, taklit edip malımızı harap ettiler. Ve dini rüşvet verip dünyayı da kazanamadılar. Medeniyetin günahları iyiliklerine galebe edip seyyiatı hasenatına racih gelmekle, beşer iki harb-i umum ile iki dehşetli tokat yiyip o günahkr medeniyeti zr ü zeber edip öyle bir kustu ki, yeryüzünü kanla bulaştırdı. İnşaallah, istikbaldeki İslmiyetin kuvvetiyle medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umumyi de temin edecek.
Evet, Avrupanın medeniyeti fazilet ve hüda üstüne tesis edilmediğinden, belki heves ve hev, rekabet ve tahakküm üzerine bina edildiğinden, şimdiye kadar medeniyetin seyyiatı hasenatına galebe edip ihtillci komitelerle kurtlaşmış bir ağaç hükmüne girdiği cihetle, Asya medeniyetinin galebesine kuvvetli bir medar, bir delil hükmündedir. Ve az vakitte galebe edecektir.
Acaba istikbale karşı ehl-i iman ve İslm için böyle madd ve mnev terakkiyata vesile ve kuvvetli, sarsılmaz esbab varken ve demiryolu gibi istikbal saadetine yol açıldığı halde, nasıl meyus olup yese düşüyorsunuz ve lem-i İslmın kuvve-i mneviyesini kırıyorsunuz? Ve yeis ve ümitsizlikle zannediyorsunuz ki, Dünya herkese ve ecnebilere terakki dünyasıdır. Fakat, yalnız biçare ehl-i İslm için tedenn dünyası oldu diye pek yanlış bir hatya düşüyorsunuz.
Mdem meylülistikmal (tekemmül meyli) kinatta fıtrat-ı beşeriyede fıtraten derc edilmiş. Elbette, beşerin zulüm ve hatasıyla başına çabuk bir kıyamet kopmazsa, istikbalde hak ve hakikat, lem-i İslmda nev-i beşerin eski hatatına kefaret olacak bir saadet-i dünyeviye de gösterecek inşaallah
Evet, bakınız, zaman hatt-ı müstakim üzerine hareket etmiyor ki, mebde ve müntehsı birbirinden uzaklaşsın. Belki küre-i arzın hareketi gibi bir daire içinde dönüyor. Bazan terakki içinde yaz ve bahar mevsimi gösterir. Bazan tedenn içinde kış ve fırtına mevsimini gösterir. Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, nev-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşaallah. Hakikat-i İslmiyenin güneşiyle, sulh-u umum dairesinde hakik medeniyeti görmeyi rahmet-i İlhiyeden bekleyebilirsiniz
Devam edecek