85. Rızk, hayat kadar kudret nazarında ehemmiyetlidir. Kudret çıkarıyor, kader giydiriyor, inyet besliyor. Hayat, muhassal-ı mazbuttur, görünür. Rızk, gayr-ı muhassal, tedric münteşirdir, düşündürür. Açlıktan ölmek yoktur. Zira bedende şahm ve saire sretinde iddihar olunan gıda bitmeden evvel ölüyor. Demek, terk-i detten neşet eden maraz öldürür; rızıksızlık değil.
86. kilüllhm vahşilerin hell rızıkları, hayvntın hadsiz cenazeleridir. Hem r-yi zemini temizliyorlar, hem rızıklarını buluyorlar.
87. Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa... Ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler. Yalnız birkaç saniye ağızda bir fark var. Müfettiş ve kapıcı olan kuvve-i zaikayı taltif ve memnun etmek için birden ona gitmek, israfın en sefhidir.
88. Leziz çağırdıkça, Sanki yedim demeli. Sanki yedimi düstur yapan Sanki Yedim namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi.
89. Eskiden ekser İslm aç değildi; tereffühe ihtiyar vardı. Şimdi açtır; telezzüze ihtiyar yoktur.
90. Muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebessüm etmeli, hoşgeldin demeli. Geçmiş leziz, ah vah dedirtir. Ah, müstetir bir elemin tercümanıdır. Geçmiş lm, oh dedirtir. O oh, muzmer bir lezzet ve nimetin muhbiridir.
91. Nisyan dahi bir nimettir. Yalnız hergünün lmını çektirir, müterkimi unutturur.
92. Derece-i hararet gibi, her musibette bir derece-i nimet vardır. Daha büyüğünü düşünüp, küçükteki derece-i nimeti görüp, Allaha şükretmeli. Yoksa, istizm ile üflense şişer, merak edilse ikileşir; kalbdeki misli, hayali, hakikate inkılp eder, o da kalbi döver.
93. Her adam için, heyet-i içtimaiyede görmek ve görünmek için mertebe denilen bir penceresi vardır. O pencere kamet-i kıymetinden yüksek ise, tekebbürle tetvül edecek. Eğer kamet-i kıymetinden aşağı ise, tevazu ile takavvüs edecek ve eğilecek, ta o seviyede görsün ve görünsün. İnsanda büyüklüğün mikyası küçüklüktür, yani tevazudur. Küçüklüğün mizanı büyüklüktür, yani tekebbürdür.
94. Zayıfın kavye karşı izzet-i nefsi, kavde tekebbür olur. Kavnin zayıfa karşı tevazuu, zayıfta tezellül olur. Bir ulül-emrin makamındaki ciddiyeti vakardır, mahviyeti zillettir; hanesindeki ciddiyeti kibirdir, mahviyeti tevazudur. Fert mütekellim-i vahde olsa, müsamahası ve fedakrlığı amel-i salihtir; mütekellim-i maalgayr olsa hıyanettir, amel-i tlihtir. Bir şahıs kendi namına hazm-ı nefis eder, tefahur edemez; millet namına tefahur eder, hazm-ı nefis edemez.
95. Tertib-i mukaddematta tevfiz tembelliktir; terettüb-ü neticede tevekküldür. Semere-i sayine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl-i sayi kuvvetlendirir; mevcuda iktif, dn-himmetliktir.
96. Evmir-i şeriyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, evmir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Birincisinde mükfat ve mücztın ekseri hirette, ikincisinde ağlebi dünyada olur. Mesel, sabrın mükftı zaferdir; atletin mücztı sefalettir; sayin sevabı servettir; sebatın mükftı galebedir. Müsavatsız adalet, adalet değildir.
97. Temasül tezadın sebebidir. Tenasüp tesanüdün esasıdır. Sıgar-ı nefis tekebbürün menbaıdır. Zaaf gururun madenidir. Acz muhalefetin menşeidir. Merak ilmin hocasıdır.
98. Kudret-i ftıra, ihtiyaç ile, hususan açlık ihtiyacıyla, başta insan, bütün hayvntı gemlendirip nizama sokmuş. Hem lemi hercümercten hals edip, hem ihtiyacı medeniyete üstad ederek terakkiytı temin etmiştir.
99. Sıkıntı sefahetin muallimidir. Yeis dallet-i fikrin, zulmet-i kalb ruh sıkıntısının menbaıdır.
100. Erkekler hev ve hevesle kadınlaşırsa, kadınlar da hayasızlıkla erkekleşir. Meclis-i ihvna güzel bir karı girdikçe riy, rekabet, haset damarı intibah eder. Demek, inkişaf-ı nisvandan, meden beşerde ahlk-ı seyyie inkişaf eder.
101. Beşerin şimdiki seyyiat-ld hırçın ruhunda, mütebessim küçük cenazeler olan sretlerin rolü ehemmiyetlidir.
102. Memnu heykel, ya bir zulm-ü mütehaccir, ya bir heves-i mütecessim veya bir riy-yı mütecessiddir.
103. İslmiyetin müsellemtını tamamen imtisal ettiği cihetle bihakkın daire-i dahiline girmiş ztta, meylüt-tevsi, meylüt-tekemmüldür. Lkaytlıkla hariçte sayılan ztta, meylüt-tevsi, meylüt-tahriptir. Fırtına ve zelzele zamanında, değil, içtihad kapısını açmak, belki pencerelerini de kapatmak maslahattır. Lubliler ruhsatlarla okşanılmaz; azmetlerle, şiddetle ikaz edilir.
DEVAM EDECEK