EMİRDAĞ LÂHİKASI
Eklenme: 14.10.2011 00:00:00

Aziz, Sıddık Kardeşlerim! Size melâikeye ait Meyvelerin bir parçasını daha gönderdim. Mahkeme reisi, kitaplarımı bana vereceğini söylemesi üzerine, Denizliye iki vekâletname gönderdim. Burada bana şiddetli bir tecrid ve tazyik verildiğine merak etmeyiniz; inayet-i Rabbâniye devam ediyor. Medâr-ı ibrettir ki; burada Risale-i Nur serbest okunup yazılırken hilâf-ı âdet başta bu kış, yaz gibi gittiğini çok adamlardan işittim. Ne vakit bana ve Risale-i Nura hücum edildi; yazdırılmadı, tatil oldu; gayet şiddetli bir kış başladığı gibi, Afyona şekva suretinde yazılan hasb-i hal ve zelzeleleri Risale-i Nurun tatiliyle münasebetdar gösterdiği cihetini inanmayanlaar güya inandırmak için aynı taarruz zamanında başlayıp şimdiye kadar ara sıra hafifçe sarsar, ikaz ediyor diye işittim. Hem, ne vakit Risale-i Nura ilişilmişse, bir nevi umumî korku başlamış görüyoruz. Demek bu vatanın belâlardan muhafazası için Risale-i Nur bir kati vesiledir. Madem böyledir, millet ve vatanı sevenler Risale-i Nuru serbest bıraksınlar ve okusunlar ve okutsunlar. İaşe için tahsisatlarından, yalnız masraf borçları vermek için bir tek defa sekiz günlük tâyinatı kabul ettim, daha istemem dedim.

* * *

Aziz, sıddık, tam metin kardeşlerim! Şehid merhumun berzahda okumasıyla mesrurâne meşgul olduğu Nur Risalelerini dünyada kendi yerinde çalışmak ve beni de çalıştırmak için yazılmışlar gibi tam vaktinde yetişti ve Medrese-i Yusufiyenin üç tatlı meyvesini ve Kurânın kudsi ve Firdevsi binler meyveler veren üç hizbini beraber getirdi. İki kahraman mübarek, yazdıkları güzel iki Meyvelerinin tarzında ve kıtasında Onbirinci Meselesini dahi yazıp dört-beş nüsha Hizb-i Nuriye varsa ve beş-altı Hizb-i Kurâniye ile beraber gönderilse münasiptir. Ve Hüsrevin fıkrası, Onbirinci Meselenin âhirinde kaydedilsin. Size bu defa Âyetül-Kürsînin arkadaşı ve tetimmesi iki-üç âyetin bir nükte-i icâziyelerine dair bir parça gönderdim; daah tamamlamağa bir ihtar almadım, noksan kaldı; pek acelelikle yazıldı. Ehemmiyetli sırlar göründü, fakat dünyaya bakmamak için tamam ve açık yazdırılamdı. Eğer hoşunuza gitse, Onbirinci Meselenin Hâşiyesinin bir lâhikası olarak kaydederseniz ve İcâz-ı Kurân Risalesinin zeyillerinde hem El-felâk nüktesini, hem bunu yazarsınız. Kardeşlerim! Hiç merak etmeyiniz. Kati kanaatım geldi, bizler, bir inayet altında, gayet ehemmiyetli bir hizmette ve ihtiyar ve iktidarımız hâricinde bir dest-i gaybi tarafından istihdam ediliyoruz. Aziz, Sıddık Kardeşlerim! Sizin gayet mübarek ve cennet meyveleri gibi şirin hediyelerinizi ve Denizli cihetindeki beşaretinizi aldım. Şimdi bu dakikada pek çok işler beni uzun konuşturmayacak; kısa kesmeye mecbur oldum. Çünkü, hediyeyi getiren çabuk gidecek diye acele yazdım. Evvelâ: Son parçada, başta bin üçyüz kırk dört sehivdir. Eğer okunmayan iki hemze ve medde sayılmazlarsa sehiv değil hem çok mânidardır. Doğrusu bin üçyüz kırkyedidir ki, parçanın âhirinde tekrar doğru yazılmış. Ve Saniyen: Fihristede Âyet-i Hasbiye olan Dördüncü Şuâın fihristesi, İhtiyar Lemasının Ondördüncü ricası yerinde yazılsın. Hakikaten münasip görünüyor, tam bir ricadır. Sâlisen: Yirmisekizinci Lemanın Yirmisekizinci Nüktesinin aynı fihristesi değil, Onbeşinci Sözün âhirinde yazılsın. Çünkü ikisi aynı hakikattan bahsediyor. Râbian: Merhum Hâfız Alinin Lemalarını tashih ettim. Yakında inşâallah gönderilecek. Bu günlerde mübarek kahramanların Firdevsî ve Yusufî meyvelerini tashih ederken o risale bana o derece kuvvetli ve kıymetli göründü ki, bağırarak dedim: Bütün çektiğimiz hapis sıkıntıları yüz misli ziyade olsa da, yine bu Meyve Risalesi, yüz derece daha fazla iş görmüş. En muannidleri de imana getirerek geniş dairelerde kendini zevkle okutturuyor. Ey bana sıkıntı veren bedbahtlar! Bana ne yaparsanız yapınız, beş para vermem; başımıza ne gelse ucuzdur; ayn-ı inayettir ve mahz-ı rahmettir diye tam teselli buldum. Umum Risale-i Nur talebelerine selâm ve selâmetlerine dua ederiz.                                  Said Nursî Devam Edecek