EMİRDAĞ LÂHİKASI
Eklenme: 3.12.2011 00:00:00

İkinci Cihet: Îman, yalnız icmâlî ve taklîdî bir tasdika münhasır değil; bir çekirdekten, tâ büyük hurma ağacına kadar ve eldeki âyinede görünen misalî güneşten tâ deniz yüzündeki aksine, tâ güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi, îmanın o derece kesretli hakikatları var ki, binbir Esmâ-i İlâhiye ve sair erkân-ı îmaniyenin kâinat hakikatlariyle alâkadar çok hakikatları var ki, Bütün ilimlerin ve marifetlerin ve kemâlât-ı insaniyenin en büyüğü îmandır ve îman-ı tahkîkîden gelen tafsilli ve bürhanlı marifet-i kudsiyedir. diye ehl-i hakikat ittifak etmişler. Evet, îman-ı taklidî, çabuk şüphelere mağlûb olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan îman-ı tahkîkîde pek çok merâtib var. O merâtiblerden ilmelyakîn mertebesi, çok bürhanlarının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidî îman bir şüpheye karşı bâzan mağlûb olur. Hem îman-ı tahkîkînin bir mertebesi de aynelyakîn derecesidir ki, pek çok mertebeleri var. Belki esmâ-i İlâhiyye adedince tezahür dereceleri var. Bütün kâinatı bir Kurân gibi okuyabilecek derecesine gelir. Hem bir mertebesi de hakkalyakîndir. Onun da çok mertebeleri var. Böyle îmanlı zatlara şübehat orduları hücum da etse bir halt edemez. Ve ulemâ-i ilm-i kelâmın binler cild kitapları, akla ve mantığa istinaden telif edilip, yalnız o marifet-i îmaniyenin bürhanlı ve aklî bir yolunu göstermişler. Ve ehl-i hakikatın yüzer kitapları keşfe, zevke istinaden o marifet-i îmaniyeyi daha başka bir cihette izhar etmişler. Fakat, Kurânın mucizekâr cadde-i kübrâsı, gösterdiği hakaik-ı îmaniye ve marifet-i kudsiye; o ulemâ ve evliyanın pek çok fevkınde bir kuvvet ve yüksekliktedir. İşte Risale-i Nur bu câmi ve küllî ve yüksek marifet caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kurân aleyhine ve İslâmiyet ve insâniyet zararına ve adem âlemleri hesabına tahribatçı küllî cereyanlara karşı Kurân ve îman nâmına mukabele ediyor, müdafaa ediyor. Elbette hadsiz taşşidata ihtiyacı vardır ki, o hadsiz düşmanlara karşı dayanıp ehl-i îmanın îmanınını muhafazasına Kurân nuriyle vesile olsun. Hadîs-i Şerifte vardır ki: Bir adam seninle îmana gelmesi, sana sahra dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıdır. Bâzan bir saat tefekkür, bir sene ibadetten daha hayırlı olur. Hattâ nakşîlerin hafî zikre verdiği büyük ehemmiyet, bu nevi tefekküre yetişmek içindir. Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua ediyoruz. Kardeşiniz Said Nursî

* * *

Aziz, Sıddık Kardeşlerim! İhlas ve mektupların suretlerinin hafiyeler tarafından alınması, sizi müteessir etmesin. Zaten o mektupları ve İhlâs ve ihbar-ı Aleviyeyi onlara okutmak, Risale-i Nur hesabına ve fütuhatına lâzımdı. Hem bu hadise zamanında İstanbulda bolşevizm aleyhindeki nümayiş hadisesi, Risale-i Nura karşı perde altında hücum eden iki kuvvet birbirine vaziyet almağa başladığı cihetle, Risale-i Nur fütuhatına büyük bir vesiledir. Muvakkat bize karşı bâzı ilişmeler olsa da, hiç ehemmiyeti yok. Çünkü, bolşevizmin, müslümanlar içinde anarşilik mahiyetinde küfr-ü mutlak ve fikr-i tabiatla yerleştirilmesine mukabil, ancak ve ancak Risale-i Nurun fevkalâde kuvvetli hakikatları çıkabilmesinden, milliyetperve ve vatanperve ve siyaetçiler ve dindarlar, Risale-i Nurun arkasına girmeğe ve onunla barışmağa ve onunla siper almağa bir yol açılıyor nazariyle bakıyoruz. Said Nursî Devam edecek