EMİRDAĞ LÂHİKASI
Eklenme: 20.12.2011 00:00:00

Saniyen: Elhak, az bir zamanda Risale-i Nura pek çok faidesi dokunan ve on seneden beri Risale-i Nura çalışmış gibi haslar dairesinde bulunan Mustafa Osmanın, Emirdağındaki kardeşlerine, yangın münasebetiyle geçmiş olsun makamında nev-i beşer yangınını bahsedip, güzel bir mektup yazmış. Onun mektubunun bir kısmını hem Lâhikada, hem Sikke-i Gaybiyede kaydediyoruz; sonra suretini size göndereceğiz. Benim tarafımdan hem ona, hem yanındakilere, hem vasıta-i muhabere olduğu Kastamonu ve İneboludaki kardeşlerimize pek çok selâmlarla beraber; hattı güzel, vakti müsaid olanlar, Isparta ve civarı gibi, Asâ-yı Mûsa Mecmuasını yazsalar, çok münasip olur. Bu vazife-i Nuriye, inşâallah matbaanın çok fevkınde iş görecek. Sâlisen: Hâfız Eminin Risale-i Nura çok hizmeti var. Onun kasabası olan Küre, geçen hadiseden evvel Nuri, Hakkı, İhsan ve merhum Muallim Osman gibi zâtların himmetiyle bir medrese-i Nuriye hükmüne geçip parlak bir surette Nura çalışıyordu. İnşâallah, o kıymetdar hizmeti, mümkün oldukça yine yapacak. Gerçi geçen musibette en ziyade onlar üzüldüler, fakat ona mukabil Risale-i Nurun geniş muzafferiyetinde o kasabanın o fedakâr kardeşlerimizin hisseleri çok ehemmiyetlidir. Hâfız Emin, mektubunda diyor ki: Ben mahkemeden kitaplarımı alamadım.Size gelmiş mi gelmemiş mi? diye benden soruyor. Siz ona selâmımla beraber yazınız ki: Seninki bana gelmediği gibi, sana İstanbula gönderdiğim kitablarımdan da hiçbirisi elime geçmedi. Ve bilhassa İstanbula gönderdiğim büyük kitap nâmında içinde yirmi risaleden ziyade bulunan mecmuayı çok araştırdımsa da bulamadım. Fakat, mâdem Risale-i Nur kendi kendine intişar ediyor ve muhtaç olanlara kendini okutturuyor, Hâfız Emine ve bizlere sevap kazandırıyor; Hâfız Emin de, benim gibi, kitaplarının başka ellerde gezmesinden memnun olmalı. Hem Kürede, erkek ve hanım ne kadar Risale-i Nurla alâkadar varsa, onlara selâm ediyorum.Eskisi gibi şimdi de Küreye bir Medrese-i Nuriye nazariyle bakıyorum. Husûsan İhsan, Abdullah, Abdurrahmana selâm ediyorum; ne haldedir? İnşâallah eski parlak hizmet devam ediyor. Tam bir Abdurrahman olduğunu isbat ettiği gibi, devam edecek. Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyoruz. HHH Aziz, Sıddık Kardeşlerim! Hadsiz şükür olsun ki; Risale-i Nur yerine beni sıkıyorlar... benimle meşgul oluyorlar. Hiç merak etmeyiniz. Sırrıyla inşâallah bu yeni hadisede dahi bir hayır olacak. Hadise budur: Ceylânı ve iki arkadaşları -ki bana hizmet ediyorlardı- yanıma gelmelerini menettiler. Anahtarı onlardan aldılar, bekçilere verdiler. O bekçilerden birisi geliyor, su ve ekmek gibi işlerimi görüyor. Ben bunun sebebini bilemedim. Fakat bu kasabada bir parti münazaası var. Çocuğun bir amcası (Haşiye: Merhum Abdullah Çalışkandır.Demokrat Pariye muhalefette iken intisap etmişti.) bir tarafdadır. Onun muârızları yapıyor ihtimâli var. Hem, her tarafta Risale-i Nurun fütuhatı ve hariçten gelen anarşistlik müdahalesi sebebiyet verdi zannedirim. Ve Sandıklıda elde edilen mektubatla, bir vâsıta-i muhabere olması bahanesiyle, bu sıkıntıyı verdiler. Siz hiç telâş etmeyiniz, bunun da hiç ehemmiyeti yoktur. Siz, yine eski gibi bana yazarsınız. Fakat ben, kendim çok yazamıyorum. Güya beni, ihanet ve hakaretle çürütmekle, Risale-i Nurun fütuhatına sed çekilecek; divaneliklerinden, üflemekle milyonlar elektrik kuvvetinde bulunan Risale-i Nur gibi bir hakikat güneşi sönecek diye -ziyade sevabı bana kazandırmak için- beni fazla sıkıyorlar. Medâr-ı ibret ve dikkat bir tevafuktur ki; dün, çocukla pederini zabıta celbedip ifadelerini aldığı aynı dakikada, ehemmiyetli bir vukuatı, telefon-ı zâbıta haber vererek, bütün erkânı telâşa düşürttü. Mahall-i vakaya gitmeğe mecbur oldular. Mânen onlara denildi: Siz sinek kanadı kadar zararı olmayanı bırakınız; kartallar, belki ejderhalar gibi zararlara bakınız. Hem câmiden men hadisesinin aynı vaktinde, mene emir veren yeni kaymakam, Afyonda, ameliyata mâruz kaldı. Lisan-ı hâliyle ona denildi: Ölüm var!.. Onun îdamından kurtulmasına çalışanı tazyik değil, belki çok takdir ve tahsin etmek gerektir. Devam Edecek