EMİRDAĞ LÂHİKASI
Eklenme: 28.05.2012 00:00:00

Tevhid, Nübüvvet, Haşir ve Adalettir. çünkü: Vakta kinat sahrasında ben-dem bir acb ve büyük bir kafile ve sair taifeler beraber birbiri arkasında asırlar üstünde geçmiş zamanın derelerinden, şehir ve meşherlerinden sefer edip vücut ve hayat sahrasında yürüyüşle istikbalin yüksek dağlarına azmetle oradaki bağlarına gözleri müteveccih olmak cihetiyle hilfet-i zemine mazhariyet noktasında ve sir zhayata tasarrufatı cihetinde r-yi zeminde ekser eşyanın nev-i beşerle münasebatı iktizasıyla heyecana gelmesinden kinat dahi onlara yüzlerini çevirip nev-i beşerle cidd alkadar oluyor. Ben-dem bir tek tife iken yüz binler tifelere karışmasında kinat zemin gibi onlara netice-i hilkat-i lem noktasında bakıyor. Güya hilkat-i kinat hükmeti; o hükmetin zbıta memuru hükmünde fenn-i hikmeti, bir müstantık ve sorgucu olarak o misfir kafileye gönderip ondan sual edip soruyor ki:

Ey ben-dem! Nereden geliyorsunuz ve nereye gideceksiniz? Ve ne yapacaksınız? Ve her şeye karışıyor ve bzen karıştırıyorsunuz. Sultanınız ve hatbiniz ve reisiniz ve ileri geleniniz kimdir? T bana cevap versin.

O muhavereler içinde birden kafile-i beni-demden Muhammedül-Hşim (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), emsalleri olan ulülazm peygamberler gibi fenn-i hikmete karşı kalktı. Ve Kurnın lisanıyla dedi ki:

Ey müstantık hikmet! Biz mevcudat kafilesi, adem karanlıklarından Sultan-ı Ezelnin kudretiyle çıktık, ziy-yı vücuda girdik. Varlık nurunu bulduk. Her bir tifemiz bir vazifeye girdik. Ve biz ben-dem tifesi ise, bir emanet-i kübra rütbesi ve hilfet-i zemin vazifesiyle sir mevcudat kardeşlerimizin içinde imtiyazlı ve memuriyet sıfatı ile bu meşher-i kinata gönderilmişiz. Her vakitte yola çıkmaya müheyya bir vaziyetteyiz ve haşir yolu ile sadet-i ebediyenin kazanmasının tedariki ile meşgulüz. Ve bizim resül-mlimiz olan istidadlarımızın çekirdeklerini sümbüllendirmeye, iman ve Kuranla inkişaf ettirmekle iştigal ediyoruz. İşte o kafilenin reisi ve hatibi benim. İşte elimdeki bu fermanı; mnevi ve maddi hava, bir tek lisan gibi bütün kinata o fermanın her kelimesini bir anda milyarlar yapıp işittiriyor. İşte o menşur ferman, Ezel ve Ebed Sultanının kelmıdır. Ve emirleri ve konuşmaları olduğuna delil-i kati, üstünde parlayan sikke-i şahanesi ve turra-i sermediyeisne bak, gör, git, söyle.

Evet, en müşkil, en umumi ve bütün mevcudata sorulan bu üç dört gayet acib suale tam doğru ve mükemmel cevap veren yalnız ve yalnız Kurn-ı Mucizül-Beyandır.

Devam Edecek