EMİRDAĞ LÂHİKASI II
Eklenme: 24.07.2012 00:00:00

[Bağdat’ta çıkan, ehemmiyetli, siyasî bir ceride olan “Eddifa” gazetesinin muharriri İsa Abdülkadir diyor ki:]

Nur talebelerinin mürşidi olan Bediüzzaman Said Nursî hakkında Eddifa gazetesini okuyanlar benden soruyorlar: “Türkiye’deki Nur talebelerinden ve Üstadları olan Said Nursî’den bize malûmat ver” diyorlar. Ben de bunlar hakkında kısa bir cevap vereceğim. Çünkü, Üstadın, Nurun ve Nur talebelerinin Araplarda hakkı olduğu için Araplar onlardan ciddî bahsetsinler. Zira: İslâmiyetin madde-i esasiyesi olan Araplar Risale-i Nur’dan ziyadesiyle faide görmeğe başlamışlar.

Bu Nur talebeleri; Risale-i Nur’la, hem Türkiye’de, hem bilâd-ı Arabda komünistliğe karşı muhkem bir sed tesis ediyorlar.

Risale-i Nur ise, öyle geniş bir mikyas ile intişar ediyor ki, değil yalnız Türkiye’de ve bilâd-ı İslâmiyede, hattâ ecnebilerde de iştiyakla istenilir oluyor. Ve Nurun talebelerinin şevklerini hiçbir şey kıramıyor.

İşte Nur talebeleriyle Nur risaleleri ve onların bu büyük hizmet-i Kur’âniyeleri Demokrat Hükûmetinin bir büyük hasenesidir ki, mübarek âlem-i İslâmdaki hareket-i İslâmiye bu hükûmet-i demokrasiyi takdir ve tahsinle karşılıyor. Bütün Irak ahali-i Müslimesi ki, Arap, Türk, Kürd, İran, bu İslâmî hizmeti ve kudsî mücahedeyi kemâ-i ferah ile karşılıyorlar. Ve Türkiye’deki Türk kardeşlerimiz, garbın yanlış te’siratlarına karşı bunlarla mukavemet gösteriyorlar kanaatindedirler.

İsa Abdülkadir

 

* * *

 

[Risale-i Nur’un vatana, millete ve İslâmiyete büyük hizmetini kabul ve takdir eden Başvekil Adnan Menderes’e Üstadın yazdığı bir mektup]

Ben çok hasta olduğum ve siyasetle alâkasız bulunduğum halde, Adnan Menderes gibi bir İslâm kahramanı ile bir sohbet etmek isterdim. Hal ve vaziyetim görüşmeğe müsaade etmediği için; o surî konuşmak yerine bu mektup benim bedelime konuşsun diye yazdım.

Gayet kısa birkaç esası, İslâmiyetin bir kahramanı olan Adnan Menderes gibi dindarlara beyan ediyorum:

Birincisi: İslâmiyetin pek çok kanun-u esasîsinden birisi: “Velâ tezirû vaziretû viz’re uğra” âyet-i kerîmesinin hakikatıdır ki:

“Birisinin cinayetiyle başkaları, akraba ve dostları mes’ul olamaz” Halbuki şimdiki siyaset-i hâzırada particilik tarafdarlığı ile bir câninin yüzünden pek çok mâsumların zararına rıza gösteriliyor. Bir câninin cinayeti yüzünden taraftarları veyahut akrabaları dahi şeni’ gıybetler ve tezyifler edilip bir tek cinayet, yüz cinayete çevrildiğinden gayet dehşetli bir kin ve adâveti damarlara dokundurup kin ve garaza ve mukabele-i bilmisile mecbur ediliyor. Bu ise, hayat-ı içtimaiyeyi tamamen zîr ü zeber eden bir zehirdir. Ve hariçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlamaktır. İran ve Mısır’daki hissedilen hadise ve buhranlar bu esastan ileri geldiği anlaşılıyor. Fakat onlar burası gibi değil; bize nisbeten pek hafif, yüzde bir nisbetindedir. Allah etmesin, bu hal bizde olsa pek dehşetli olur.                                     

Devam Edecek