EMİRDAĞ LÂHİKASI II
Eklenme: 16.08.2012 00:00:00

Bütün bu yazılarda dikkatime çarpan cihet, Konyadaki sözlerimin tkip olunan maksatlara ve elde edilmek istenilen neticelere göre tahrif edilmiş olmasıdır. Meselenin iyice anlaşılması için evvel Konyadaki sözlerimi bir kere daha ve o günkü Anadolu Ajansına neşredildiği gibi tekrar etmek isterim. O gün aynen şöyle demiştim :

Şimdi size lilkil telakkimizden de bahsetmek istiyorum. Liklik bir taraftan din ile siyasetin birbirinden ayrılması, diğer taraftan ise vicdan hürriyeti mnasına gelir. Din ile siyasetin kat surette birbirinden ayrılması esasında en küçük tereddüde dahi tahammülüz yoktur.

Vicdan hürriyeti bahsine gelince : Türk Milleti Müslüman dır. Ve Müslüman olarak kalacaktır. Evvel kendine ve gelecek nesillere dinini telkin etmesi, onun esasını kaidelerini öğretmesi edebiyen Müslüman kalmasının münakaşa götürmez bir şarttır. Halbuki mekteplerde din dersi olmayınca evldına kendi dinini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar bu imknlardan a-mahrum edilmiş olurlar.Müslüman çocuğa dinin öğrenmek gibi pek tabi bir haktan mahrum edilmemek icebeder. Böyle mahrumiyet ve imknsızlık vicdan hürriyetine uygundur denilmez. Bu tibarla orta mekteplerimize din dersleri koymak, yerinde bir tedbir olacaktır. Dinsiz bir cemiyetin, bir milletin pyidar olabileceğine inanmıyoruz.

En ileri milletlerin dahi din ile siyaset ve dünya işlerin birbirinden ayırdıktan sonra ne derece dinlerine bağlı kaldıklarını biliyoruz. Bu günkü seviye ile asil milletimize taassub isnadı reva görülmez. Millerimiz dinine sımsıkı bağlı olduğu kadar, umumiyetle dini en temiz duygularla benimsemektedir.

Müslümanlığı ve onun esaslarını, farizalarını ve kidelerini kifayetle telkin edip öğretecek öğretmenlerimizin yetiştirilmesine ayrıca gayret sarfedilecektir. Gelecek sene lise derecesinde ilk mezunlarını verecek olan Konya İmam Hatip Mektebinin ileri seviyede din tahsili veren bir tedris müessesesi haline getirilmesi ve bu müesseselerin benzerlerine yurtta fazlalaştırması uygun olacaktır.

Konya nutkunun bu kısmını muhterem Türk efkrı karşısında öylece tekrar ettikten sora şunu ehemmiyetle tebaruz ettirmek isterim ki: Beyanatım, herhangi bir iltibasa mahal vermeyecek kadar açıktır. Yapılacak tefsirlerde, ileri sürülecek mutalarda bu açık metine sdık kalmak esastır. Hiç kimse benim söylediğim sözleri tahrif hakkına sahip olmadığı gibi, hiçbir zaman aklımdan geçmeyen maksadı ve niyetleri bana affetmeğe kimsenin hakkı olmamak lzım gelir

Haşiye: Başvekilin Konyadaki ehemmiyetli nutku için umun Nur Talebeleri ve mektepli msum çocuklar namına bir tebrik yazacaktım. Şimdi kalbime geldi: Risale-i Nurun serbestiyetine dir müdafaatlarımızın ve ehemmiyetli bir avukatımızın ehl-i vukufa cevabının arkasında o nutku, Risale-i Nurun serbestiyetine dir bir sebep ve senet göstermekle Anadoludaki Müslümanları ve Nurun bütün talebelerini ona bir mnevi kuvvet ve duacı yapmak, Ezan-ı Muhammedni ilnı onlara nasıl bir mnevi kuvvet hükmüne geçti; Bu nutukla Risale-i Nurun serbestiyetin dahi, ona bir mnevi kuvvet hükmüne geçmesi için ona tebrik yerine, dva vekilimizin müdaafasında bir hşiye yaptık.

Rehberin müsaderesine bahaneleri reddeden avukat Mihrinin müdaafatı gibi, Konyada başvekilin bu nutku da o bahaneleri reddeden bir hakikattır.

Devam Edecek