Emirdağ Lahikası
Eklenme: 3.01.2012 00:00:00

Saniyen: Asâ-yı Mûsa Mecmuasının başında bu gelen ve çizgi ile işaret edilen fıkra yazılsa münasiptir. İsteyen, bu mektubun başındaki kısmını da beraber yazabilir. İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Celcelutiyesinde pek kuvvetli ve sarahata yakın bir tarzda Risale-i Nurdan ve ehemmiyetli risalelerinden aynı numara ile haber verdiğini, Yirmisekizinci Lema ile Sekizinci Şuâ tam isbat etmişler. İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Risale-i Nurun en son risalesini Celcelutiyede fıkrasıyla haber veriyor. Biz bir iki sene evvel Âyetül-Kübrâyı en son zannetmiştik. Halbuki şimdi altmış dörtte telifçe Risale-i Nurun tamam olması ve bu cümle-i Aleviyenin meâlini, yâni; karanlığı dağıtacak, Asâ-yı Mûsa(Aleyhisselâm) gibi ışık verecek, sihirleri ibtal edecek bir risaleden haber vermesi; ve bu mecmuanın Meyve kısmı bir müdafaa hükmüne geçip başımıza çöken dehşetli, zulümlü zulmetleri dağıttığı gibi; Hüccetler kısmı da, Nurlara karşı cephe alan felsefe karanlıklarını izale edip Ankara ehl-i vukufunu teslime ve tahsine mecbur etmesi; ve istikbalde zulmetleri dağıtacak çok emareler bulunması; ve Asâ-yı Mûsa (Aleyhisselâmın) bir taşta oniki çeşme akıtmasına ve onbir mucizeye medar olmasına mukabil ve Hüccetullahil-Bâliğa kısmı onbir hüccet-i katıası bulunması cihetinde bize kanaat verdi ki: İmam-ı Ali Radıyallahu Anh, o fıkra ile doğrudan doğruya bu Asâ-yı Mûsa ismindeki mecmuaya bakar ve ondan tahsinkârane haber verir. Sâlisen: Nur santralı ve Yirmiyedinci Mektupta çok ehemmiyetli fıkraları bulunan Sabrinin bu defaki mersiyesini Lâhikaya geçirdik ve size de gönderdik. Ve çalışkan mübareklerden ve Nurların neşrine çok hizmet eden Hâfız Mustafanın yedi yaşında iken ALtıncı Şuâyı ve bana bir mektup yazan tam mübarek, mâsum mahdumu; burada, mâsumlar içinde Nurlara bir iştiyak uyandıracak. Onun namı Said Nurî olmalı; Nursî köydür, mânâsız olur. Sin olmasın, yalnız ye olsun; tâ Nurlara alâkasını göstersin.Daha çok şeyler yazacaktım, fakat başımda çok vazifeler ve işler bulunmasından kısa kesmeğe mecbur oldum. Said Nursî

Aziz, Sıddık Kardeşlerim! Evvelâ: İkinci vazife Mucizat Mecmuasına birinci vazifeyi bitirenler başlamalarını müjde vermeniz, sizleri bu hizmet-i îmaniyede bana hakikî kardeş veren Erhamürrâhimîn, beni hadsiz şükre sevkeyledi. Hatt-ı Kurânî lehinde birincisinin bir kerameti, merkezde hatt-ı Kurânînin bir kursu açılması olduğu gibi; inşâallah ikincisi, daha mucizane bir keramet gösterecek. Saniyen: Konyalı Sabri sizin vasıtanız ile benimle muhabere etse, daha maslahattır ve münasiptir. Çünkü ekserce siz benim bedelime istediğini yapabilirsiniz. Meselâ, tashihat için oradaki âlimler tam yardım edebildikleri için, orada tashihat yapılsın, etsinler. Siz benim tashihimden geçmiş bâzı nüshaları, onlara gönderirsiniz. Hakikaten tashih meselesi ehemmiyetlidir. Bâzan bir harfin ve bir noktanın yanlışı, kıymetli bir mânayı zayi eder. En evvel yazanlar, bir kere güzelce mukabele etsinler. Sonra tashihci adamlara ve bana versinler. Mâşâallah, bu defa bana gelen Asâ-yı Mûsa Mecmuaalarında hem yanlışlar azdır, hem bir derece tashih edilmiş. Cenâb-ı Hak; hem yazanlardan, hem tashihçilerden ebeden razı olsun, âmin. Sâlisen: Yozgatta oturan, Risale-i Nurla alâkadar Tunuslu Hoca Haşmet, evvelce vefatımı, sonra hayatta olduğumu işitip buraya samimî iki mektup yazmış; ona benim tarafımdan selâm gönderiniz. Râbian: Rüştünün çok defadır hususî selâm eden kahraman biraderi Burhan -eskiden beri- ümmîliğiyle beraber, Nurlara lüzumlu zamanlarda ehemmiyetli hizmetleri için, onu da haslar sırasında her gün ismiyle kazançlarımızda hissedar ediyoruz. Devam edecek