Birden Cenb-ı Erhamürrahimin, keml-i merhametinden o teessürat-ı manevi yaralarıma tam bir merhem olarak çok fedakar Nuri Benliyi ve Kastamonu kahramanı Sadık Beyi ve İnebolu kahramanlarından İsmaili tam bir merhem ve ilaç olarak ikinci gün gönderdi.
Hem onbeş seneden beri şehid olmuş işittiğim ve daima Ubeyd gibi şehid talebelerim içinde ona dua ettiğim, hem İşaratül-İcazı, hem Onuncu Sözü tabeden Molla Hamza hayatta, Irakda olduğunu ve Nurları aradığını.. memlekete giden kardeşimiz Eminin mektubunda o müjde, tamamiyle yaramı tedavi etti. Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun dedim.
Umum kardeşlerimize binler selm ederiz.
Evvel: Size hem acib, hem elm, hem ltif bir macera-yı hayatımı, düşmanlarımın hem şeni, nem bin ihtimalden bir tek ihtimal ile hiçbir şeytan hiçbir kimseyi kandıramadığı bir iftiralarını ve Nura karşı istimal edilecek hiçbir silhları kalmadığını beyan etmeğe bir münasebet geldi. Şöyle ki:
Tarih-i hayatımı bilenlere malmdur. Ellibeş sene evvel ben, yirmi yaşlarında iken, Bitliste merhum vali Ömer Paşa hanesinde iki sene onun ısrariyle ve ilme ziyade hürmetiyle kaldım. Onun altı adet kızları vardı. Üçü küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri, iki sene beraber bir hanede kaldığımız halde, birbirinden tefrik edip tanımıyordum. O derece dikkat etmiyordum ki bileyim. Hatta bir lim misafirim yanıma geldi, iki günde onları birbirinden fark etti, tanıdı. Herkes ve ben de, bu hale hayret ederdik. Bana sordular: Neden bakmıyorsun?
Derdim: İlmin izzetini muhafaza etmek, beni baktırmıyor.?
Hem kırk sene evvel İstanbulda Kğıthane şenliğinin yevm-i mahsusunda, Köprüden t Kğıthaneye kadar Haliçin iki tarafında binler açık saçık Rum ve Ermeni ve İstanbullu karı ve kızlar dizildikleri sırada, ben ve merhum mebus Molla Seyyid Tha ve mebus Hacı İlyas ile beraber kayığa bindik, o kadınların yanlarından geçiyorduk. Benim hiç haberim yoktu. Halbuki Molla Tha ve Hacı İlyas, beni tecrübeye karar verdikleri ve nöbetle beni tarassut ettiklerini bir saat seyahat sonunda itiraf edip dediler:
Senin bu haline hayret ettik, hiç bakmadın.
Dedim: Lüzumsuz, geçici, günahlı zevklerin kıbeti elemler, teessüfler olmasından istemiyorum.
Hem bütün tarih-i hayatımda hediyeleri kabul etmek ve minnet altına girip halkın sadaka ve ihsanlarını almaktan çekindiğimi, benimle arkadaşlık edenler bilirler. Nurların ve hizmet-i maniye ve Kurniyenin şerefini ve selmetini himaye etmek için, dünyanın madd ve içtima ve siyasi bütün ezvakını ve merakını terk ettiğimi ve idam gibi ehl-i garazın bütün tehditlerine beş para ehemmiyet vermediğimi, yirmi sene işkenceli esaretimdeki iki dehşetli hapislerimde ve mahkemelerimde kati göründü.
İşte yetmiş beş sene devam eden bu düstr-u hayatım varken, Risale-i Nurun fevkalde kıymetini kırmak fikriyle şeytanların bile hatır ve hayaline gelmeyen bir iftira, resmi makamını işgal eden bir adam yaptı. Ve demiş: Gecede tablalarla baklavalar, fahişe ve namussuzlar yanına gidiyorlar. Halbuki benim kapım gecede dışarıdan ve içeriden kilitli, hem sabaha kadar bir bekçi o bedbahtın emriyle kapımı bekliyordu. Hem buradaki komşular ve bütün dostlar bilirler ki; ben, iş namazından sonra, t sabaha kadar hiç kimseyi yanıma kabul etmemişim.
İşte böyle bir iftiraya bir sefih, ahmak insan; eşek olsa, sonra şeytan olsa, buna ihtimal vermez. O adam anladı, o gibi plnlardan vazgeçti, buradan başka yere Cehennem olup gitti. Onun resmiyet cihetiyle beni değil, belki Nurcuları lekedar etmek için kurduğu plnı ile, bu yeni hadiseyi vesile edip şkirdlara leke sürmek istenildi. Fakat hıfz ve himayet ve inayet-i İlhiye, o plnı da hrika bir tarzda akim bıraktı.
Bu beyanla ben nefsimi tebrie etmiyorum, belki kuds hizmet-i imaniye, o nefsi bütün hevesatından vazgeçirmiş; ve o hizmetteki manevi zevk ona kfi geliyor demek istiyorum ve Nurcuların ihtiyat ve dikkate ihtiyaçlarını beyan ediyorum.
Saniyen: Makine işinde tecrübeli ve muktedir husus ktibi size gönderiyorum. Kendim zahmetle yazdığımdan, bundan sonra kısaca yazacağım, gücenmeyiniz.
Salisen: Eflni taraflarında hatib Mehmede, Tevfike selm ediyorum, rüyası mübarektir.
Devam Edecek