Rbian: Bu dakikada Kastamonu Husrevi Mehmed Feyzinin tebrik ve Nur fütuhatının müjdelerini hvi parlak, güzel mektubunu aldım; ve o kıymetli kardeşimiz başta olarak Hilmi, Emin, Beşkardeşler, Ulviyeler, Zehralar, Lütfiyeler gibi Nurcu hemşirelerimizin hem leyali-i aşerelerini, hem bayramlarını ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Hem Hulsinin, hem Feyzinin mektuplarını leffen gönderiyoruz.
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvel: Nurun ehemmiyetli ve çok hayırlı bir şkirdi, çokların namına benden sordu ki: Nurun hlis ve ehemmiyetli bir kısım şkirdleri, pek musırrane olarak hir zamanda gelen l-i Beytin büyük bir mürşidi seni zannediyorlar ve o kadar çekindiğin halde onlar ısrar ediyorlar. Sen de bu kadar musırrane onların fikirlerini kabul etmiyorsun, çekiniyorsun. Elbette onların elinde bir hakikat ve kati bir hüccet var ve sen de bir hikmet ve hakikata binaen onlara muvafakat etmiyorsun. Bu ise bir tezaddır, her halde hallini istiyoruz.
Ben de bu ztın temsil ettiği çok mesailere cevaben derim ki: O has Nurcuların elinde bir hakikat var. Fakat iki cihette bir tbir ve tevil lazım.
BİRİNCİSİ : çok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi, Mehdi-i l-i Reslün temsil ettiği kuds cemaatinin şahs-ı mnevisinin üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlhiyeden bekliyoruz. Ve onun üç büyük vazifesi olacak:
Birinci vazifesi : Fen ve felsefenin tasallutiyle ve maddiyun ve tabiiyyun tunu, beşer içine intişar etmesiyle, her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda manı kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalletten muhafaza etmek ve bu vazife hem dünya, hem her şeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, Hazret-i Mehdinin, o vazifesini bizzat kendisi görmeğe vakit ve hal müsaade edemez. çünkü hilfet-i Muhammediye (A.S.M.) cihetindeki saltanatı, onun ile iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zt, o taifenin uzun tedkikatı ile yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onun ile o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve mnevi ordusu, yalnız ihls ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şkirdlerdir. Ne kadar da az da olsalar, mnen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.
İkinci vazifesi : Hilfet-i Muhammediye (A.S.M.) unvanı ile şeir-i İslmiyeyi ihya etmektir. lem-i İslmın vahdetini nokta-i istinad edip beşeriyeti madd ve mnevi tehlikelerden ve gadab-ı İlhiden kurtarmaktır. Bu vazifenin, nokta-i istinadı ve hdimleri, milyonlarla etrafı bulunan ordular lazımdır.
Üçüncü vazifesi : İnkılbat-ı zamaniye ile çok ahkm-ı Kurniyenin zedelenmesiyle ve şeriat-ı Muhammediyenin (A.S.M.) kanunları bir derece tatile uğramasiyle O zt, bütün ehl-i imnın mnevi yardımlariyle ve ittihd-ı İslmın muvenetiyle ve bütün ulema ve evliyanın ve bilhassa l-i Beytin neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakr seyyidlerin iltihaklariyle o vazife-i uzmyı yapmağa çalışır.
Şimdi hakikat-ı hal böyle olduğu halde, en birinci vazifesi ve en yüksek mesleği olan manı kurtarmak ve imanı, tahkk bir surette umuma ders vermek, hatt avmın da manını tahkki yapmak vazifesi ise, mnen ve hakikaten hidayet edici, irşad edici mnsının tam sarahatını ifade ettiği için Nur şkirdleri bu vazifeyi tamamiyle Risale-i Nurda gördüklerinden, ikinci ve üçüncü vazifeler buna nisbeten ikinci ve üçüncü derecedir diye, Risale-i Nurun şahs-ı mnevisini haklı olarak bir nevi Mehdi telakki ediyorlar. O şahs-ı mnevisi ve o şahs-ı mnevide bir nevi mümessili olan bçare tercümanını zannettiklerinden, bazen o ismi ona da veriyorlar. Gerçi bu, bir iltibas ve bir sehivdir, fakat onlar onda mesul değiller. çünkü ziyade hüsn-ü zan, eskiden beri cereyan ediyor ve itiraz edilmez. Ben de o kardeşlerimin pek ziyade hüsn-ü zanlarını bir nevi dua ve bir temenni ve Nur talebelerinin keml-i tikadlarının bir tereşşuhu gördüğümden onlara çok ilişmezdim. Hatt eski evliyanın bir kısmı, keramet-i gaybiyelerinde Risale-i Nuru aynı o hir zamanın hidayet edicisi olduğu diye keşifleri, bu tahkikat ile tevili anlaşılır. Demek iki noktada bir iltibas var, tevil lzımdır.
Devam edecek