Emirdağ Lahikası
Eklenme: 11.05.2012 00:00:00

Aziz, Sıddık, Mütefekkir Kardeşlerim!

Evvela: çok emarelerle kati kanaatim gelmiş ki gizli dinsizler, resmi bazı memurları aldatıp Nurun mahrem büyük risaleleri içinde yalnız Rehberi musırrane medr-ı ittiham tutmaları ve bir buçuk seneden beri bana sıkıntı vermelerinin sebebi Rehberdeki Hüve Nüktesi olduğunu katiyyen bildim. çünkü bu Hüvenin keşfettiği sırr-ı tevhid pek kati ve bedihi bir surette küfr-ü mutlakı kırıyor. Hatt bir kısmında hiçbir vesvese ve şüphe bırakmıyor. Gizli dinsizler buna karşı çare bulamadıklarından intişarına resmi yasak ile sed çekmek için çalıştılar. Bu Hüve Nüktesinin bir gün evvel Medresetüz-Zehranın erknlarına bir ders nevinden söylediğim çok noktalarından yalnız üç noktasını sizlere beyan ediyorum.

Birinci Nokta: Hava unsurunun yüksek ve ehemmiyetli bir vazifesi, imani ve hakikatli kelimelerin kalem-i kaderin istinshiyle ve izn-i İlhi ile intişar etmesiyle bütün küre-i havadaki melike ve ruhanilere işittirmek ve Arş-ı zam tarafına sevketmek için Kudret-i İlhi kaleminin mütebeddil bir sahifesi olmaktır.

Mdem havanın kudsi vazifesinin, hikmet-i hilkatinin en mühimmi budur. Ve rüy-i zemini radyolar vasıtasiyle bir tek menzil hükmüne getirip nev-i beşere pek büyük bir nimet-i İlhiye olmaktır. Elbette ve elbette beşer bu pek büyük nimete karşı, bir umum şükür olarak o radyoları her şeyden evvel kelimat-ı Tayyibe olan Kelmullahın, başta Kurn-ı Hakm ve hakikatları ve imanın ve güzel ahlkların dersleri ve beşerin lüzumlu ve zarur menfaatlerine dair kelimatları olmalı ki o nimete şükür olsun; yoksa nimet böyle şükür görmezse, beşere zararlı düşer.

Evet beşer, hakikata muhtaç olduğu gibi bzı keyifli hevesata da ihtiyacı var. Fakat bu keyifli hevesat, beşte birisi olmalı. Yoksa havanın sırr-ı hikmetine münafi olur. Hem beşerin tembelliğine ve sefahetine ve lüzumlu vazifelerinin noksan bırakılmasına sebebiyet verip beşere büyük bir nimet iken, büyük bir nıkmet olur. Beşere lzım olan saye şevki kırar.

Şimdi gözümün önündeki makinecik ve radyo kabı, Kurn-ı dinlemek için odama getirilmişti. Baktım, on hissede bir hisse kelimat-ı tayyibeye veriliyor. Bunu da bir hat-yı beşeri olarak anladım. İnşallah, beşer bu hatasını tamir edecek. Ve bütün zemin yüzünü bir meclis-i münevver, bir menzil-i l ve bir mekteb-i imani hükmüne geçirmeğe vesile olan bu radyo nimetine bir şükür olarak beşerin hayat-ı ebediyesine sarfedilecek kelimat-ı Tayyibe, beşte dördü olacak.

İkinci Nokta: Nur Risalelerinde denilmiş ki: Kinatı halk edemeyen, bir zerreyi halkedemez. Bir zerreyi tam yerinde halkedip muntazam vazifeleriyle çalıştıran, yalnız kinatı halkeden Zt olabilir.

Bu cümlenin külli hüccetlerinden bir cüzi hücceti şudur ki: Kelimelerin envaının kabı ve mahfazası olan yanımdaki bu radyo makineciğindeki bir avuç hava, katiyyen gösteriyor ki, şimdi elimizde baktığımız radyo istasyon cetveli namındaki listede yazılı ikiyüze yakın merkezden bir saatten bir seneye kadar uzak ve muhtelif mesafelerden aynı dakikada bir tek kelime-i Kurniye, mesel Elhamdülillah kelmı tam hurufatiyle ve şivesiyle ve söyleyenin mahsus sedsının tarzıyla, bu makinedeki bir avuç havanın zerreleriyle, hiç tegayyür etmeden kulağımıza gelmek için ve muhtelif kelimat-ı Kurniyeyi ayrı ayrı sed ile, çeşit çeşit şive ile, keza hiç tegayyür etmeden ve bozulmadan bizim kulağımıza getirmek için o bir avuç havanın her bir zerresinde öyle hadsiz bir kuvvet ve ihtalı bir irade ve bütün ry-i zemindeki merkezlerde o Kurnı okuyan hfızların ayrı ayrı şvelerini bilecek ihatalı bir ilim; ve onları bütün görecek ve işitecek muhit bir göz ve her şeyi bir anda işitebilir bir kulak olmazsa, elbette bu mucize-i kudret vücuda gelmeyecek.

Devam Edecek