Emirdağ Lahikası
Eklenme: 25.05.2012 00:00:00

Kısa Bir Tercümesidir

Şimdi bundan kırkbir sene evvel ve eski harb-i umumnin az evvelinde başlamış olduğu İşrtül-İczın ifadetül-meramında diyor ki:

Mdem Kurn-ı Mucizil-Beyan ulm-u hakikiyenin envaına cmi ve umum asırlarda umum tabakat-ı beşeriyeye müteveccih bir hutbe-i ezeliyedir. Elbette bir tek ferdin fehmi, ona lyık ve mükemmel bir tefsir yapamaz ve mümkün olmuyor. çünkü bir ferd pek ndir olarak kendi husus meslek ve meşrebinin tesirinden kendi fikrini kurtarabilir. Onun husus meşrebi tesir ettikçe tam tamına hakikati sf olarak ifade edemez. Ferdin fehmi ve mnası ona hastır. O ferd onu kabl eder. Fakat başkalarını ona dvet edemez. Eğer cumhur-u ulema onun fehmini kabul ile başkala şümulünü gösterse o vakit başkasını o mnya dvet edebilir ve hakik tam tefsir olabilir. Hem ferdin ahkmda istinbatı ve içtihadında (hevesi karışmamak şartıyla) o kendi nefsi için amel edebilir, fakat başkalarına hüccet tutamaz. T bir nevi icma o hükmü tasdik etsin. Nasıl ki: Ahkm-ı şeriyeyi tatbik ve tanzim ve icra etmek ve hürriyet-i fikirden neşet eden mnev anarşiliği kaldırmak için gayet lzımdır ki; ulema-i muhakkıknden bir heyet-i liye bulunsun ki, o heyet umumun emniyetine mazhariyetleriyle ve cumhur-u ulemanın onlara itimadıyla ümmet için bir nevi zımn kefalet ve dv vekili hükmünde olmaları cihetinde icma-ı ümmet hüccetinin sırrına mazhar oluyorlar. O vakit içtihadın neticesi o icma ile şeran düstur olabilir. Ve icmaın tasdik ve sikkesiyle umuma şmil oluyor. Aynen onun gibi lzımdır.

Kurnın mnalarının keşfi ve tefsirlerde ayrı ayrı mehasinin cemi, hem zamanın çalkamasıyla ve fenlerin keşfiyle cilvelenen, tezahür eden Kurnın hakikatlerinin tesbiti için elzemdir ki: Muhakkıkn-i ulemadan herbiri bir fende mütehassıs, geniş fikre, ince nazara mlik allmelerden müteşekkil bir heyet bu vazifeye sahip çıksın.

Elhsıl: Kurnı tefsir edene lzım gelir ki; gayet l bir deha ve nüfuzlu derin bir içtihad ve bir nevi kuvve-i kudsiye sahibi olmak gerektir. Bu zamanda öyle bir zat ancak bir şahs-ı mnev olabilir ki; o şahs-ı mnev, çok ruhların imtizacından ve tesanüdünden ve efkrın telhukundan ve birbirine yardımından ve kalblerin birbirine iniksından ve ihls ve samimiyetlerinden, mezkr bir heyetten çıkabilir. O heyetin bir ruh-u mnevsi hükmüne geçer.

Evet, mecmuunda bir hassa bulunur ki, ondaki her fertte bulunmaz düsturuylo çok defa içtihadın srı ve nr-u velyetin hssaları ve ziyası bir cemaatte görünüyor. Halbuki; o cemaatin hangisine bakılsa o hssa görünmüyor. Demek m adamların ihlsla tesanüdleri, bir velyet hssasını veriyor. İşte bu hakikate binaen böyle bir maksat için bir heyetin çıkmasına muntazır ve daima bekliyordum. O ümid, küçüklüğümden beri gaye-i haylim iken, birden hiss-i kablel-vuku kabilinden kalbime bir sünuhat oldu ki: Maddi ve mnev iki zelzele-i azme yaklaşıyordu (1). Ben de, acz ve kusurumla, sözlerimdeki izahsızlık ve muğlklık ile beraber Kurnın nazmındaki icazın işrtını ve kalbimde tahattur eden nüktelerini kaydedip kaleme almak ve ytın bzı man hakikatlerini yazmaya şiddetli bir ihtar-ı gayb hissettim.

Devam edecek