Emirdağ Lahikası
Eklenme: 19.06.2012 00:00:00

İşte kardeşlerim: Hakikaten bugün, Siracunnurun başındaki Münctı tashih niyeti ile okudum. Kuvve-i hfızam tam söndüğü için, birden o münctın hakikatlerine karşı -güya seksen yaşında iken yeni dünyaya gelmişim gibi- birden ülfet ve detleri bilmiyor gibi, o malm detler perde olamadı. Keml-i şevk ile tam istifade edip okudum. Pek hrika gördüm. Ve anladım ki: Gizli düşmanlarımız bir kısım resm memurları aldatıp, Siracunnurun hirini bahane ederek müsaderesine; yni başındaki Münctın intişar etmemesine çalıştıklarına kanaatim geldi. Rehberdeki Hüve Nüktesi gibi bu Münct da, Siracunnura dinsizler tarafından hücumunun bir sebebidir.

Slisen: Size bütün ruh u canımızla müjde veriyoruz ki; Nurculardaki tam ihls ve hakik sadakat ve sarsılmaz tesanüd vesilesiyle başımıza gelen bütün musibetler hizmet-i maniyemiz noktasında büyük nimetlere çevrilmiş ve perde altında hatır ve hayale gelmeyen Nurun fütuhatları oluyor...

Mesel, Ispartadan buraya yani İstanbula mahkemeye gelmekliğim için yüz banknot, otomobile mecburiyetle verildi. Sizi temin ediyorum ki; yalnız bu meselede ve yalnız Rehbere ait ve yalnız benim şahsıma ait meydana gelen ve gelmeğe başlayan netice-i hizmete iki bin banknot verseydim yine ucuz sayacaktım. Umuma ait neticeleri de buna kıyas edilsin...

Duanıza muhtaç hasta kardeşiniz

Said Nurs

Nur leminin Bir Anahtarının Bir Hşiyesi

Bu Nur anahtarının radyo bahsine dair, iki üniversiteli ile, bir gün hareket etmekte olan, hiçbir telle bağlı bulunmayan bir otomobilde bulunan radyo ile, uzakta bir mevlid-i şerif dinliyorduk. O iki Nurcu üniversitelilere dedim:

Nurda dahi; hayat, vücud gibi doğrudan doğruya kudret-i İlhiyenin perdesiz tecellisi bedhetle göründüğüne bir delil budur ki: Şimdi bu makinecikteki tırnak kadar bir hava, mnev az bir nur, yalnız bu mevlidden gelen kelimeleri dinler, söyler değil, belki binler, milyonlar kelimeleri aynı anda dinler, söyler ki, binler istasyondaki ayrı ayrı kelimeleri şimdiki işittiğimiz kelimeler gibi işitir ve işittirebilir, bize söyleyebilir. Demek en cüz, en küll olur.

Hem o küçücük, parçacık hava, küre-i hava kadar vazife görür. En küçük, en büyük küre-i hava kadar büyür.

Eğer cilve-i Kudret-i Ezeliyeye verilmezse; öyle acib bir hurafeli tezat olur ki; hiçbir hayale gelmez. Bir şey zıddına inkılbı muhal olduğundan; böyle binler derece en cüz, zıddı olan en küll olmak.. en küçük, en büyük olmak.. en cmid, chil, şuursuz, ciz; en muktedir, en diryetli ve iradetli ve şuurlu olmak lzım gelir ki; yüzer tezad ve muhaller ve hurafetler içinde, emsali bulunmaz bir hurafedir. Demek bilbedhe Kudret-i Ezeliyenin bir cilvesidir. Ve o cilveyi küre-i havada umumen temsil eden bu gelen hads-i şerifin meli gösteriyor. Şöyle ki:

Bir melike var. Kırkbin başı var. Her başında, kırkbin dil var. Her bir dilde, kırkbin tesbihat yapıyor. Altmışdört trilyon tesbihat aynı anda söylüyor. Demek küre-i hava, bu melike gibidir. Yni; bu melikenin tesbihatı adedince her kelime-i tayyibe, hava sahifesinde yazılıyor.

Devam edecek