Benim gibi kabir kapısında, gayet hasta, gayet ihtiyar, garip, fakir, münzev, sünnet-i seniyyeye muhalefet etmemek için otuzbeş seneden beri dünyayı terk eden bir adama bu tarz muameleler, katiyen şek ve şüphe bırakmadı ki; komünist perdesi altında anarşilik hesabına vatan ve millet ve İslmiyet ve din aleyhinde müthiş bir su-i kast eseri olduğu gibi, İslmiyete ve vatana hizmete niyet eden ve müthiş haric tahribata karşı cephe alan dindar mebuslar ve Demokratlara dahi büyük bir su-i kasttır. Dindar mebuslar dikkat etsinler. Bu dehşetli su-i kasta karşı müdafaada beni yalnız bırakmasınlar.
[Bağdatta çıkan Eddifa* gazetesinin
muharriri İsa Abdülkadirin Arab
makalesinin tercümesi.]
Bağdatta çıkan Eddifa gazetesi Risale-i Nur talebelerinden bahisle diyor ki:
Türkiyedeki Nur talebelerinin İhvan-ı Müslimn cemiyeti ile alkaları nedir, ne münasebeti var? Hem farkları nedir? Türkiyedeki Nur talebeleri, Mısırda ve bild-ı Arabda İhvan-ı Müslimn namında ittihd-ı İslma çalışan cemiyetler gibi müstakil cemiyet midirler? Ve onlar da onlardan mıdır? Ben de cevap veriyorum ki:
Nur talebelerinin ve İhvan-ı Müslimn cemiyetinin gerçi maksatları; hakaik-ı Kurniye ve maniyeye hizmet ve ittihd-ı İslm diresinde Müslümanların sadet-i dünyeviye ve uhreviyelerine hizmet etmektir; fakat Nur talebelerinin beş-altı cihetle farkları var:
Birinci Fark: Nur talebeleri siyasetle iştigal etmez, siyasetten kaçıyorlar. Eğer siyasete mecbur olsalar, siyaseti dine let yapıyorlar; t ki siyaseti dinsizliğe let edenlere karşı dinin kudsiyetini göstersinler. Siyas bir cemiyetleri asla mevcut değil.
İhvan-ı Müslimn ise: Memleket ve vaziyet sebebiyle siyasetle, din lehinde iştigal ediyorlar ve siyas cemiyet de teşkil ediyorlar.
İkinci Fark: Nurcular, Üstadlariyle içtima etmiyorlar ve etmeğe de mecbur değiller. Kendilerini Üstadlariyle içtimaa mecburiyet hissetmiyorlar. Ders almak için beraber bulunmaya lüzum görmüyorlar. Belki; koca bir memleket bir dershane hükmünde, Risale-i Nur kitapları onların eline geçmekle, üstad yerine onlara bir ders verir. Herbir risale, bir Said hükmüne geçer.
Hem ellerinden geldiği kadar ücretsiz istinsah ederler. Muhtaçlara mukabelesiz veriyorlar ki, okusunlar ve dinlesinler. Bu süretle büyük bir memleket büyük bir dershane hükmünde oluyor.
İhvan-ı Müslimn ise: Umum merkezlerde mürşid ve reisleriyle görüşmek ve emirler ve dersler almak için ziyaretine giderler. Ve o umum cemiyetin şubelerinde de o büyük üstadla ve naibleriyle ve vekilleri hükmündeki zatlarla yine görüşürler, ders alınır, emir alırlar.
Hem umum merkezlerde çıkan ceride ve mecellelerin fiatını verip, alıp, onlardan ders alıyorlar.
Devam edecek