Emirdağ Lahikası
Eklenme: 23.07.2012 00:00:00

Üçüncü Fark: Nur Talebeleri, aynen, l bir medresenin ve bir üniversite dürülfünunun talebeleri gibi, ilm muhabere vasıtasiyle ders alıyorlar. Büyük bir vilyet bir medrese hükmüne geçer. Birbirini görmedikleri, tanımadıkları ve uzak oldukları halde birbirine ders veriyorlar ve beraber ders okuyorlar.

Amma İhvan-ı Müslimn ise: Memleketleri ve vaziyetleri iktizasiyle mecelleleri ve kitapları çıkarıyorlar, aktar-ı leme neşrediyorlar; onunla birbirini tanıyıp ders alıyorlar.

Dördüncü Fark: Nur talebeleri, bu zamanda ve bugünde ekser bild-ı İslmiyede intişar etmişler ve çoklukla vardırlar. Bu intişalarında ayrı ayrı hükmetlerde bulundukları halde hükmetlerden izin almaya muhtaç olmuyorlar ki, tecemmu edip toplansınlar ve çalışsınlar. çünkü, meslekleri siyaset ve cemiyet olmadığından hükmetlerden izin almaya kendilerini mecbur bilmiyorlar.

Amma İhvan-ı Müslimn ise: Vaziyetleri itibariyle siyasete temas etmeye ve cemiyet teşkiline ve şubeler ve merkezler açmaya muhtaç bulunduklarından, bulundukları yerlerdeki hükmetten icazet ve ruhsat almaya muhtaçtırlar. Ve Nurcular gibi bilinmiyor değiller. Ve bu esas üzerine, kendilerine umum merkezleri olan Mısırda, Suriyede, Lübnanda, Filistinde, Ürdünde, Sudanda Mağribde ve Bağdatta çok şubeler açmışlar.

Beşinci Fark: Nur talebeleri içinde çok muhtelif tabakalar var. Yedi-sekiz yaşındaki, camilerde Kurn okumak için elif-byı ders almakta olan çocuklardan tut, t seksen-doksan yaşındaki ihtiyarlara varıncaya kadar kadın-erkek; hem bir köylü, hammal adamdan tut, t büyük bir vekile kadar; ve bir neferden, büyük bir kumandana kadar tifeler Nurcularda var. Bütün Nurcuların bu çok taifelerinin umumen bütün maksatları, Kurn-ı Mecdin hidayetinden ve hakaik-ı maniye ile nurlanmaktan ibarettir. Bütün çalışmaları ilim ve irfan ve hakaik-ı maniyeyi neşretmektir. bundan başka bir şeyle iştigal ettikleri bilinmiyor.

Yirmisekiz seneden beri dehşetli mahkemeler dessas ve kıskanç murızlar, bu kuds hizmetten başka onlarda bir maksat bulamadıkları için onları mahkm edemiyorlar ve dağıtamıyorlar ve Nurcular, müşterileri ve kendilerine taraftarları aramaya kendilerini mecbur bilmiyorlar... Vazifemiz hizmettir, müşterileri aramayız, onlar gelsinler bizi arasınlar, bulsunlar diyorlar. Kemiyete ehemmiyet vermiyorlar. Hakik ihlsı taşıyan bir adamı, yüz adama tercih ediyorlar.

Amma İhvan-ı Müslimn ise: Gerçi onlar da Nurcular gibi ulm-u İslmiye ve marifet-i İslmiye ve hakaik-ı maniyeye temessük etmek için insanları teşvik ve sevkediyorlar; fakat vaziyet, memleket ve siyasete temas iktizasiyle, ziyadeleşmeye ve kemiyete ehemmiyet veriyorlar, taraftarları arıyorlar.

Altıncı Fark: Hakik ihlslı Nurcular, menfaat-ı maddiyeye ehemmiyet vermedikleri gibi; bir kısmı, zam iktisat ve kanaatla ve fakirül-hl olmalarıyla beraber, sabır ve insanlardan istiğna ile ve hizmet-i Kurniyede hakik bir ihls ve fedakrlıkla; ve çok kesretli ve şiddetli ehl-i dallete karşı mağlb olmamak için ve muhtaçları hakikata ve ihlsa dvet etmekte bir şüphe bırakmamak için ve rız-yı İlhden başka o hizmet-i kudsiyeyi hiçbir şeye let etmemek için, bir cihette hayat-ı içtimaiye faidelerinden çekiniyorlar.

Amma İhvan-ı Müslimn ise: Onlar da hakikaten maksat itibariyle aynı mahiyette oldukları halde, mekn ve mevzu ve bzı esbab sebebiyle Nur talebeleri gibi dünyayı terkedemiyorlar. Azam fedakrlığa kendilerini mecbur bilmiyorlar.

İsa Abdülkadir

Devam edecek