Emirdağ Lahikası
Eklenme: 3.09.2012 00:00:00

Ve felsefe fünunu ile ulm-u diniye birbiriyle barışsın ve Avrupa medeniyeti, İslamiyet hakaikıyla tam müsalaha etsin. Ve Anadoludaki ehl-i mekteb ve ehl-i medrese birbirine yardımcı olarak ittifak etsin diye vilayat-ı şarkıyenin merkezinde hem Hindistan, hem Arabistan, hem İran, hem Kafkas, hem Türkistanın ortasında Medresetüz-Zehra manasında, Camiül-Ezher üslubunda bir darülfünun; hem mekteb, hem medrese olarak bir üniversite için, tam ellibeş senedir Risale-i Nurun hakaikına çalıştığım gibi, ona da çalışmışım. En evvel bunun kıymetini (Allah rahmet etsin) Sultan Reşad takdir edip yalnız binasını yapmak için yirmi bin altın lira verdiği göbi, sonra ben eski harb-i umumideki esaretimden döndüğüm vakit, Ankarada mevcut ikiyüz mebustan yüz altmışüç mebusun imzası ile yüzeli bin lira, o zaman paranın kıymetli vaktinde, aynı o üniversite için vermeyi kabul ve imza ettiler. Mustafa Kemal de içinde idi. Demek, şimdiki para ile beş milyon liraya yakın bir tahsisat vermekle, ta o zamanda böyle kıymetdar bir üniversitenin tesisine her şeyden ziyade ehemmiyet verdiler. Hatta dinde çok lakayd ve garblılaşmak ve ananattan tecerrüd etmek taraftarı bulunan bir kısım mebuslar dahi onu imza etiler. Yalnız onlardan ikisi dediler ki:

Biz şimdi ulm-u anane ve ulm-u diniyeden ziyade garplılaşmağa ve medeniyete muhtacız.

Ben de cevaben dedim:

Siz, farz-ı muhal olarak, hiçbir cihette ihtiyaç olmasa da ekser enbiyanın Asyada, Şarkta zuhuru ve ekser hükemanın ve feylesofların Garpta gelmelerinin delletiyle Asyayı hakiki terakki ettirecek, fen ve felsefenin tesiratından ziyade hiss-i dini olduğu halde, bu fıtr kanunu nazara almayarak garplılaşmak namiyle anane-i İslmiyeyi bıraksanız ve adini bir esas yapsanız dahi, dört-beş büyük milletlerin merkezinde olan Vilyat-ı şarkıyede; millet, vatan selmeti için dine, İslmiyetin hakaikına katiyyen tarafdar olmak, size lzım ve elzemdir. Binler misallerinden bir küçük misal size söyleyeceğim:

Ben Vanda iken, hamiyetli Kürd bir talebeme dedim ki: Türkler İslmiyete çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle bakıyorsun? dedim.

Dedi: Ben Müslüman bir Türkü, fsık bir kardeşime tercih ediyoru. Belki babamdan ziyade ona alakadarım. çünkü: Tam imana hizmet ediyorlar.

Bir zaman geçti (Allah rahmet etsin) o talebem, ben esarette iken, İstanbulda mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bzı ırkçı muallimlerden aldığı aksülamel ile o da Kürdçülük damarı ile başka bir mesleğe girmiş. Bana dedi: Ben şimdi gayet fsık, hatta dinsiz de olsa bir Kürdü slih bir Türke tercih ediyorum.

Sonra ben onu birkaç sohbette kurtardım. Tam kanaatı geldi ki: Türkler, bu millet-i İslamiyenin kahraman bir ordusudur.

Ey sual soran mebuslar! Şarkta beş milyona yakın Kürd var. Yüz milyona yakın İranlı ve Hintliler var. Yetmiş milyon Arap var. Kırk milyon Kafkas var. Acaba birbirine komşu, kardeş ve birbiirne muhtaç olan bu kardeşlere, bu talebenin Vandaki medreseden aldığı ders-i dini mi daha lazım? Veyahut o milletleri karıştıracak ve ırkdaşlarından başka düşünmeyen ve uhuvvet-i İslmiyeyi tanımayan sırf ulm-u felsefeyi okumak ve İslami ilimleri nazara almamak olan o merhum talebenin ikinci hali mi daha iyidir? Sizden soruyorum!

Devam Edecek