Mektup:20
Aziz, sıddık kardeşlerim,
İşart-ı Gaybiye-i Gavsiye ve Aleviyede, Altmış dörtte Risale-i Nur telifce tamam olur. Demek o tarihten sonra, yalnız izahat ve haşiyeler ve tetimmeler olacak. Bu münasebetle iki nokta ihtar etmek kalbime geldi.
Birincisi: Risale-i Nurun fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta, msum çocuklardır. çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i iman alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslmiyet ve imanın erknlarını ruhuna alabilir. det gayr-ı müslim birisinin İslmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhassa, peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyev fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bel olur. hirette de onlara şefaatçi değil, belki dvcı olur: Neden imanımı terbiye-i İslmiye ile kurtarmadınız?
İşte bu hakikate binaen, en bahtiyar çocuklar onlardır ki, Risale-i Nur dairesine girip dünyada peder ve validesine hürmet ve hizmet ve hasenatı ile onların defter-i amline vefatlarından sonra hasenatı yazdırmakla ve hirette onlara derecesine göre şefaat etmekle bahtiyar evlt olurlar.
Risale-i Nurun ikinci kısım talebeleri: Fıtraten Risale-i Nura muhtaç, bir derece de dünyadan ürkmüş veyahut küsmüş kadınlardır. Hususan bir derece yaşlı da olsa, Risale-i Nur, ona hakik bir gıda-yı mnevdir. çünkü Risale-i Nurun dört esasından birisi şefkattir ki, ism-i Rahmin mazhariyetinden gelmiş. Kadınların da en esaslı hassaları ve fıtr vazifelerinin mayası, şefkattir.
Üçüncü kısım: Fıtr olmasa da, vaziyeti itibarıyla Risale-i Nura ekmek ve ilç gibi muhtaç olan hastalar ve ihtiyarlardır. çünkü, Risale-i Nur hayat-ı bkiyeyi güneş gibi gösterdiğinden ve dünyev hayatın fnilik cihetinde mhiyetini tam gösterdiğinden, dünyev hayatlarına ya hastalık veya ihtiyarlıkla darbe gelen ve gaflet veya dallet cihetiyle ölümü idam tevehhüm eden hastalar ve ihtiyarlar Risale-i Nura o derece muhtaçtırlar ve öyle bir teselli, bir nur alırlar ki, onların hastalık ve ihtiyarlığını sıhhat ve gençliğe tercih ettiriyor.
İhtar edilen ikinci nokta: Madem Arabce altmış dörde girdik, işaret-i gaybiye gelmesiyle Risale-i Nur tekemmül etmiş olur. Eğer Rm tarihi olsa, daha iki senemiz var. Halbuki çok mühim yerde yazılmayan ve tehir edilen risaleler kalmış. Mesel, Otuzuncu Mektup ve Otuz İkinci Mektup ve Otuz İkinci Lemalar gibi ehemmiyetli mertebeler boş kalmış. Kalbime ihtar edilmiş ki: Eski Saidin en mühim eseri ve Risale-i Nurun Fatihası, Arab ve matbu olan İşrtül-İcz tefsiri, Otuzuncu Mektup olacak ve olmuş. Eski Saidin en son telifi ve yirmi gün Ramazanda telif edilen, kendi kendine manzum gelen Lemeat Risalesi Otuz İkinci Lema olması ve Yeni Saidin en evvel hakikatten şuhud derecesinde kalbine zahir olan ve Arab ibaresinde Katre, Habbe, Şemme, Zerre, Hubab, Zühre, Şule ve onların zeyillerinden ibaret büyükçe bir mecmua Otuz Üçüncü Lema olması ihtar edildi.
Hem Meyve, On Birinci Şu olduğu gibi, Denizli Müdafaanamesi de On İkinci Şu ve hapiste ve sonra Küçük Mektuplar Mecmuası On Üçüncü Şu olması ihtar edildi. Ben de aziz kardeşlerimin tensiplerine havale ediyorum. Demek birkaç mertebede kapı açıktır; bizlere daha iyi tetimmeler yazdırılabilir.
Aziz kardeşlerime birer birer selm ediyorum. Kastamonu ve civarındaki kardeşlerimi deeski zamanda olduğu gibidaima beraber görüyorum. Hiç merak etmesinler, Risale-i Nur tevakkuf etmiyor, perde altında büyük fütuhatı var. Sıkıntılarımızın neticeleri Risale-i Nurun derslerine daha ziyade nazar-ı dikkati celb edip geniş bir dairede kendini okutturuyor. Onun için gayet çalışkan iki kardeşimiz olan baba ve oğlu; ve babası, ziyade sıkıntı çekmelerinde iftihar etsinler, orada muvakkat tevakkuftan müteessir olmasınlar. Benim ve bizim nazarımızda onlar eski mevkilerini tam muhafaza ediyorlar.
Başta Risale-i Nurun fıtr talebeleri msum çocuklar demiştik. İşte bir nümunesi, bu mektubumu rahatsızlıktan kendim yazamadığım için ben söyleyip yeni hurufla yazan Ceyln, biri de ona mektup yazan msum Küçük Ali, biri de bu defa bana kmilne ve müdakkikane mektup yazan medrese-i Nuriyenin küçük şakirdi Küçük Mehmeddir. Ben de onlara Brekllah, bahtiyar çocuklar derim, peder ve validelerini de tebrik ederim.