Mektup: 37
Zatınızın şahsıma karşı haddimden pek çok ziyade hüsn-ü zannınızı, Risale-i Nurun şahs-ı mnevsi namına kabul edebilirim. Yoksa kendimi o makamlarda görmek benim haddim değil.
Hem, Risale-i Nur mesleği, tarikat değil, hakikattir, Sahabe mesleğinin bir cilvesidir. Bu zaman tarikat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanıdır. Risale-i Nur, bu hizmeti lillhilhamd en müşkül ve ağır zamanlarda yapmış ve yapıyor. Risale-i Nur dairesi, Hazret-i Ali ve Hasan ve Hüseyinin (r.a.) ve Gavs-ı zamın (k.s.) ihbarat-ı gaybiyeleriyle, şakirtlerinin bu zamanda bir dairesidir. çünkü Hazret-i Ali, üç keramet-i gaybiyesiyle Risale-i Nurdan haber verdiği gibi, Gavs-ı zam (k.s.) da kuvvetli bir surette Risale-i Nurdan haber verip tercümanını teşc etmiş. Bu mahrem dört Risale-i Keramet-i Aleviye ve Gavsiyeye ait dört risale inşaallah bir vakit size gönderilebilir. Mahkeme ehl-i vukufu, onlara itiraz edememiş. Yalnız Bu yazılmamalıydı diye küçük bir tenkit etmişler. Ben de cevap verdim, onlar sustular. Zaten Üveys bir surette doğrudan doğruya hakikat dersimi Gavs-ı zamdan (k.s.) ve Zeynelbidn (r.a.) ve Hasan, Hüseyin (r.a.) vasıtasıyla İmam-ı Aliden (r.a.) almışım. Onun için, hizmet ettiğimiz daire onların dairesidir.
Cenb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, duanızın himmetiyle, on beş günden ziyade şiddetli bir hararet içinde tehlikeli ve zehirli hastalığın iki gündür tehlikesi geçti. Hastalıkla bir saat ibadet bir gün kadar olması cihetiyle, inşaallah yapamadığım çok hayratın yerini bu hastalık doldurmuş ve çok kusuratıma da kefaret olmuş. Fakat zfiyet ve hastalık devam ediyor.
Ltif ve mnidar bir tevfuktur ki, dünkü gün, msumların mecmuası elime geçti, açtım. O mecmuanın başında, o msumların bir kumandanı hükmünde ve medrese-i Nuriyenin kahramanlarından Marangoz Ahmedin gayet ziynetli ve nakışlı ve dikkatli yazdığı Küçük Sözler, başında derc edilmiş gördüm. Mşaallah Marangoz Ahmed, dedim, msumların çavuşu olmuş. Aynı günde bir mektubu elime geçti, açtım. Marangoz Ahmedin gönderdiğimiz mektupları arkadaşlara gecede okumak zamanında, iki çekirge mektubun başına gelip t bitinceye kadar dinlemelerini gördüm. Birkaç gün evvel biz mektubu yazarken, iki güvercin, mektubun makbuliyetini ve müjdeci serçe ve kuddüs kuşlarının müjdelerini tasdik ettikleri gibi, marangozun iki çekirgeleri de güvercinleri ve müjdeci kuşları tasdik ederek, Biz dahi Risale-i Nuru tanıyoruz diye lisan-ı halleri ifade ediyor diye ltif ve mnidar tevafuk olmuş.
Bu münasebetle, o mecmua içinde mübarek kahramanlardan Küçük Alinin biraderzadesi msum ve küçük bir Abdurrahman olan Hafız Ahmedin yazdığı Sekizinci Şunın Sekizinci Remzinden bir sahife evvel bir fıkra nazarıma değdi. Bir iki aydır size Risale-i Nurun makbuliyetine dair yazılan mektuplarda
şahsımın hisse-i şerefi ve hüneri olmadığını ve sırf bir ikram-ı İlh olmasına dair yazılan parçayı bu fıkrayı, o fıkraya alkadar gördüm, size gönderiyorum, onlara münasip bir yerde ilhak edersiniz. O fıkra, Celceltiyenin fevkalde Risale-i Nura verdiği ehemmiyetten şahsımın bir leması, bir hüneri olmadığına dairdir. Şöyle ki, orada demiştim:
Hem ben itiraf ediyorum ki, böyle makbul bir eserin mazharı olmak, hiçbir vecihle o makama liyakatim yoktur. Fakat küçük, ehemmiyetsiz bir çekirdekten, koca, dağ gibi bir ağacı halk etmek kudret-i İlhiyenin şenlerindendir ve detidir ve azametine delildir.
Ben kasemle temin ederim ki, Risale-i Nuru sendan maksadım, Kurnın hakikatlerini ve imanın rükünlerini teyid ve ispat ve neşirdir. Hlık-ı Rahmime hadsiz şükür olsun ki, kendimi kendime beğendirmemiş, nefsimin ayıplarını ve kusurlarını bana göstermiş ve o nefs-i emmreyi başkalara beğendirmek arzusu kalmamış.
Evet, kabir kapısında bekleyen bir adam, arkasındaki fni dünyaya riyakrne bakması, acınacak bir hamakattır ve dehşetli bir hasrettir. Cenb-ı Hak, beni böyle hasretlerden muhafaza eylesin, min!
Umum kardeşlerime birer birer selm ve dua eder ve dualarını rica ederiz.
Mektup: 38
Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim,
Sizin mübarek Ramazanınızı ve leyle-i Kadrinizi ve bayramınızı bütün ruh u canımızla tebrik ve tesid ediyoruz. Cenab-ı Erhamürrhimn, emsl-i kesiresiyle sizleri müşerref eylesin. min.
Bu Ramazan-ı Şerifte gerçi bir tesmim neticesinde ziyade sıkıntı ve ıztırap çektimse de, Cenb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, sabır ve tahammül ihsan eyledi.
Ve hastalığın ehemmiyetli sevabı da ıztırabın verdiği gaflet noktalarını izale eyledi. Dualarınız berektıyla bu defa da o tesmimden tam kurtuldum. Fakat verdiği zfiyet ve sarsıntı, ara sıra sıkıntı verir.
Size yazmıştım ki: Nasıl Hizb-i Nuriye Risale-i Nurun ve yetül-Kübrnın bir hülsasıdır; öyle de, on dakika zarfında Hizb-i Nuriyenin bir hülsası, bu Ramazan-ı Şerifin feyzinden ve Ramazanda telif edilen ve yeni intişar eden Ramazaniye Risalesi olan yetül-Kübrnın otuz üç mertebe-i vücb ve vücd ve tevhid otuz üç elsine-i külliye ile tezahür ettiği gibi, ruh ve hayal ve kalb o noktadan öyle bir inbisat ve inkişaf etti ki, herbir mertebenin söylediği L ilhe illllah şehadetini dediğim vakit, o küll lisan benim oluyor gibi azametli bir tevhid hissettiğimden, yetül-Kübr, güneş gibi iman nurlarını ruhlara telkin edebilir. Şeksiz şüphesiz kanaat ettim ve gördüm ve İmam-ı Alinin (r.a.) ona verdiği ehemmiyetin sırrını bildim.
Bu defa Isparta umum şakirtlerinin hissiyatıyla Risale-i Nur kahramanı Hüsrevin yazdığı mektup, gerçi hakkım olmayarak bana ziyade hisse vermiş, fakat Isparta ve civarı kahraman şakirtlerinin tam derece-i irtibatlarını ve Risale-i Nurun tam kıymetini gösterdiğinden ve mektuplarım içinde ve lhikaya, hem daha münasip gördüğünüz makamlarda yazmaya lyıktır. Size bir sureti yeni hurufla gönderiliyor.
Pek çok alkadar olduğum Kastamonu ve içindeki ehemmiyetli kardeşlerim, Isparta şakirtleriyle vasıta-i irtibat Mustafa Osman, hakikaten az bir zamanda çok ehemmiyetli bir iş görmesinden, birinci saftaki haslar içine girmeye hak kazanmış. Demek ihlsı tamdır ki, az bir zamanda çok zaman işini gördü. Cenb-ı Hak, onun emsalini o havalide çoğaltsın ve selmet versin. min.
Umum kardeşlerime ve hemşirelerime birer birer selm ve tebrik ve dua ediyorum.
Said Nurs