Bu fıkra bir derece mahremdir yalnız haslara mahsustur
Aziz, sıddık kardeşlerim,
çok defa hatırıma geliyordu ki: Neden herkesten ziyade medreseden çıkanlar Risale-i Nura sarılmaları lzımken, en ziyade çekinen, onlardan resm vazifeyi alanlardır?
Şimdi birden hatıra gelen cevabın biraz kısmını beyan etmek lzım geldi.
Evvel: Gizli münafıklar, aleyhimizde büyük makamlarda olanların bir kısmını istimal ederek resm bir tarzda şiddetli propaganda etmelerinden, bütün resm memurlar ürkmeye ve çekinmeye mecbur olmuşlar. Onlar içinde dahi enaniyetli ve evhamlı ve bidaları kabul eden hocalar, daha ziyade çekinmeye başlamışlar, kendilerine bir özür, bir bahane aramışlar.
Risale-i Nurdan İşrt-ı Sebanın bidacılara şiddetli tokadı ve Sekizinci ve On sekizinci Lemada İmam-ı Alinin (r.a.) Ercüzede, ulemaüs-s hakkında dehşetli tokadı; ve bidalara bir derece ve bir cihette müsait olan Vehhblik mezhebini perde altında kabul edenler, Yirmi Sekizinci Mektubun, Vehhbler hakkındaki meselenin tokadı; ve Kurn tercümesini yapan ve Kurn yerinde tercümesinin okunmasına cevaz gösterenlere Risale-i Nurun şiddetli tokatları, ve derd-i maişet zarureti ve mevki-i içtimade haysiyetini düşünmeleri sebebiyle hocalar, hatt İstanbulun eskide dost hocaları, kaçmaya ve az bir kısmı, tenkide çalışmaya, hatt, l-i Beyt ve İmam-ı Aliye adavetleri bulunan müfrit Vehhblik hesabına Risale-i Nurun l-i Beyt ve İmam-ı Alinin bir mnev hediyesi ve eseri olmasından, itiraz etmeye başlamışlar. Fakat biz, İstanbul limlerinden kızmıyoruz, belki bir cihette memnunuz. çünkü başkalara nisbeten ilişmiyorlar.
Hem merhum Fetva Emini Ali Rıza ve merhum Ahmed Şiran ve merhum Şevket Efendi ve merhum Mehmed Akif gibi insaflı, Risale-i Nuru fevkalde takdir ve tahsin eden o muhterem ve merhum zatların hatırı için, biz İstanbul hocalarına dostuz, onlardan gücenmeyiz. İnşaallah, bir zaman Yirminci Lema-i İhls kendini onlara okutturacak, o eski dostları da yeni dostlar yapacak.
Kardeşlerim, herkes sizin gibi sebatkr olamaz. Perde altında Nurcuların kuvve-i mnevyelerini kırmak için bazı hocalar vasıta oluyorlar. Aldanmayınız ve sarsılmayınız ve onlarla münakaşa etmeyiniz. Mümkün oldukça dostane muamele ediniz, Biz onlarla kardeşiz deyiniz. Ve bu pusuladaki noktaları unutmayınız, t sizi aldatmasınlar.
Hüsrevin himmetiyle daireye giren ve Nurun yeni şakirtlerinden bana mektup yazan Hatice ve Rbia, haslar içinde kabul edildiler. Ve çok alkadar olduğum Barlada hararetle Bahri ve evldı ve Eyyub ve Ali ve Mehmed ve Süleymanların gayretleriyle Nurlar dersine çalışmaları beni sevinçle ağlattırdı. Ben bütün Barla halkına, hususan Süleymanlar ve Bahri ve Mehmedler ve Mustafalar, eski zamanda Nurlara kıymettar hizmet eden Şamlı Hafız Tevfik ve mübarek Hafız Halid ve İmam Hakkı Efendi ve Muhacir Hafız Ahmed ve evldı ve ahfadı ve Şem ve bana çok hizmet eden Abdullah çavuş ve oradaki komşularıma ricalen ve nisaen binler selm ve dua ederim ve mübarek aylarda dualarını isterim.
Bahri ve evltları üç As-yı Ms yazdıklarını şimdi haber aldım. Muhacir Hafız Ahmed ile Barlada kardeşlerimizin hesabına hem Kzımın, hem berber Mehmedin cidd hlisane mektupları Lhikaya girmeye hak kazandılar. Ve Bahrinin güzel manzumesi, küçük bir medrese-i Nuriye hesabına tam girebilir.
Medar-ı hayret bir ltif inayettir ki, Büyük Mustafayı (r.h.) aynen merhum Abdurrahman gibi hem sadakatiyle, hem kalemiyle, hem iktidarıyla Nurlara hizmet edeceğini kalbime ihtar edilmesiyle o zamanda Abdurrahmanın vefatını unutmaya çalıştım. Hakikaten Küçük Ali, o hatıra-i gaybiyeyi kalem cihetinde dahi tam tamına tasdik ettirdi. Kardeşinin kalemini kendisi aldı. Sarı bıçağı, elmas kılıcı yaptı. Demek o zaman, onu da mübarek Mustafanın ruhunda hissetmiştim.
Hem Muhacir Hafız Ahmedi hem bana, hem Nurlara alka ve sadakat noktasında Nurların birinci talebesi ve fedakr bir nşiri kalben hissetmiştim. Halbuki kalemle hizmete muvaffak olamadı. çok defa o gayb hissimi tahattur ederdim. Sonra, birden hem oğlu Kzım, hem damadı Bahri, hem diğer damadı berber Mehmed ondan his ve ümid ettiğim metnane hizmeti fevkalde bir alka ve sadakatle tam tamına yerine getirmeye, çalışmaya başladılar. Hatt hafdeleri dahi msum şakirtler içine girmişler. Umuma selm.
Said Nurs
Mektup: 108
Aziz, sıddık, bahtiyar, vefkr, faal, sebatkr kardeşlerim,
Evvel: Tekraren hem sizin Receb-i Şerifinizi ve Leyle-i Regaibinizi tebrik, hem Safranbolulu kardeşlerimizin tebriklerine mukabeleten şuhur-u selselerini ve dört leyli-i mübarekelerini ve Nurlarla gayet cidd alkalarını tebrik ederiz. Ve oranın şakirtleri namına yazılan tebrikname mektubunda benim pek çok kusurlu şahsıma verdikleri unvanları ve senları, Halil İbrahimin bazı mektupları gibi, tadil ile Risale-i Nura çevirip Lhikaya girmesini istedim; fakat şahsım pek sarih bir tarzda mevzu yapıldığı için yakıştıramadım, şimdilik geri kaldı.
Kardeşlerim, katiyen biliniz: Şan ve şeref ve hodfüruşluk ve kendine güvenmek ve şahsımı beğendirmekten ürküyorum ve kaçıyorum ve şahsıma karşı medihlerden hoşlanmıyorum. Yalnız Risale-i Nura karşı sadakat ve kanaate bir emare olmak cihetiyle, bazı müfritane tbirleri, ya hatırları için veya hüsn-ü zanlarını kırmamak fikriyle, kısmen tdil ile kabul ve sükt ederim. Fakat iki ihls Lemaları ve mesleğimizin hıllet ve ihls ve uhuvvet esasları, bu tarz medihlere müsaade etmez. Hem, bu benlik ve enaniyet asrında ve şöhretperestlerin nazarında Nurların safiyetine ve hlisiyetine zarar verebilir.
Saniyen: Hıfzının iki msumunun yazdıkları As-yı Ms ve Rehber ve Küçük Sözler bizi mesrur eyledi. Yüz mşallah! Böyle binler Nurcu msumlar, istikbali Nurlandıracaklar.
Said Nurs