Mektup: 141
Eklenme: 17.05.2024 00:00:00

Ber-yı malmat hem resm zatlara, hem dostlara mühim bir hakikati beyan ediyoruz:

Üstadımız gençliğinde ve hatt çocukluğundan itibaren izzet-i ilmiyeyi muhafaza için şiddetle halktan istiğna ediyordu. Zekt ve sadakayı katiyen almadığı gibi, İkinci Mektupta da beyan edildiği üzere, hediyeyi kabul etmiyordu. Bu halin, şimdiki ihtiyarlık ve zaiflik zamanında devam edebilmesi için, Cenb-ı Hakkın rahmetiyle, o istiğna düsturu hastalığa inkılp etti. Yani mukabilsiz bir lokma alsa, derhal hasta olur. O lokmayı yiyemiyor.

Üstadımız gençliğinde bu kadar muhtaç değildi. Tek başına yaşadığı zamanlar pek az bir masraf kendisine kfi idi. Şimdi pek çok talebelerine tayın verdiği ve birkaç hastalıkla hasta bulunduğu bir zamanda, o istiğna düsturunun muhafazası için, rahmet-i İlhiye onu mukabilsiz hediyelerden hasta ediyor.

Aynen öyle de, Üstadımıza hürmet dahi mnev bir hediye gibi olduğundan, şiddetle nsın hürmetinden ve elini öpmesinden kaçıyordu. Tarihçe-i Hayatının ve İhtiyarlar Lemasının şehadetiyle, gençliğinde emsallerinin fevkinde olarak, Siirtin Tillo kasabasında inzivaya girmişti. Ağrı vilyetinde Şeyh Ahmed Hn Hazretlerinin türbesine kapandı. Rusyaya esir düştüğünde, doksan kadar esir zabit kendisinin din derslerini şevkle dinledikleri halde, üsera kampında Tatarların küçük hli bir camiinde bir yer bularak orada yalnızlığa çekildi. İstanbulda Drül-Hikmetil-İslmiye zlığı gibi czip ve şşaalı bir hayat içinde iken, Yuşa Tepesinde kimsesizliği tercih etti. Vana döndüğünde pek çok eski ve yeni talebeleri arasında sürurlu bir ömrü istemeyerek Erek Dağındaki bir mağaraya kapandı. En son defa otuz senede gördüğü emsalsiz zulümlerin neticesi olarak hapishanelere gönderildiği zaman, kanunen tecrid müddeti on beş gün olmasına rağmen, yirmi ay ve hatt bütün hapis müddetince tecrid-i mutlakta tutulduğu halde kimseye şekv etmedi.

Bütün bu haller gösteriyor ki, Üstadımızın fıtratında inziva daima hüküm sürmüştür. Fakat ihtiyarlığında pek çok yardıma, hizmete, sohbete muhtaç olduğu bir vakitte bunun devam etmesi için, bir nevi hastalık hleti verilmiş. Beş dakika konuşsa, şiddetli bir hararet başlıyor, sesi çıkmıyor. Hatt Şfi mezhebinde olduğu için, namazda Fatihayı kendisi işitecek derecede okuması lzım gelirken, hastalık sebebiyle sesi çıkmadığından, mezheb-i Hanefyi takliden namazlarını ed ediyor. Bu hastalığına dair iki mühim doktorun iki raporu var. İstenilirse gösterilecektir.

Şimdi Risale-i Nurun fevkalde fütuhatı ve lem-i İslmda dahi fevkalde bir hüsn-ü kabule mazhar olması hengmında, düşmanlar dahi dostlara inkılp ettiği bir zamanda Risale-i Nurun zam ihlsını-ki rıza-yı İlhden başka dünyev, uhrev hiçbir rütbeye, makama let etmemek-muhafaza için, dehşetli bir merdumgiriz, yani, insanlardan tevahhuş ve sesi çıkmamak ve konuşmamak hastalığı ve elini öpmek, ona det bir tokat vurmak gibi dokunmak vaziyeti, katiyen bize kanaat verdi ki, bu bir istihdam-ı Rabbndir. Hatt bu hakikatlerin izharına vesile olan bir şahsı da Üstadımız hell etti.

Haşiye: Üstadımızdan sorduk: Neden Risale-i Nurun şşaalı intişarı ve düşmanların dahi mağlp olup dostne vaziyet aldıkları bir zamanda insanlarla görüşmüyorsunuz?

Cevaben dedi ki: Benimle görüşmek isteyenler, ya muarızdır veya dosttur. Dost olsa, Risale-i Nurun yüz binler nüshası benim bedelime tam konuşuyor; bana katiyen ihtiyaç bırakmamış. Görüşmek isteyen muarız olsa, bu otuz sene zarfında pek çok mahkemeler ve ehl-i vukuflar tetkik ettikleri halde, ne Nur Risalelerinde ve ne de Nur talebelerinde hiçbir suç bulamamışlar. Yirmi dört mahkeme Risale-i Nurda suç bulamıyoruz dedikleri, dört mahkeme de katiyen umum Nur Risalelelerine beraat vererek kaziye-i muhkeme haline gelen kararlarıyla bütün kitapları, mektupları sahiplerine iade etmesi, benim bedelime muarızlara tam cevap veriyor. Bana ihtiyaç kalmamış. Eğer şahs görüşmek istenilse, bütün Nur talebeleri bir cihette bu biçare Saidin dv vekilleri olduğu gibi, İstanbulda ve Ankarada avukatları bulunduğundan, isteyenler onlarla görüşebilir.

Şiddetli hastalığı ve çok ihtiyarlığı için zarur işlerini gören hizmetkrları

Mektup: 142

Üstadımız ifade buyurdular ki:

Aleyhimizde olan Cumhuriyet gazetesi müdafaamı çok yanlış ve gayet fena bir tarzda tağyir etmiş, hatt Bir cn yüzünden on msuma zarar gelmemesi için cümlesinin yerine Bir cni yüzünden on msumu zulmetten kurtarmak için gibi hezeyanlar karıştırmış. Hem de o yazdığım cevap, beş altı sene evvel İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinde aynen söylenmiş, en mühim meselemde beraat verilmiş bir müdafaa iken, bir iki ay evvel, bir bardak suda bir fırtına koparmak nevinden, İstanbul seyahatimde gayet mnsız garazkrne, bir savcı Isparta Müddeiumumsine havale edip mnsız benim ifademi almaya iki resm polis memuru gönderdi. Onlara dedim: O meseleye beş sene evvel cevap verilmiştir. İşte o zamanki cevabım da budur, dedim. Onlar da kabul ettiler. Hem de makine ile çıkardılar, hem o herife de göndermişler.

Şimdi uzak bir yerde tekrar mnsız olarak bizden uzak bir kaymakama başkası onu vermiş. İftiracı gazete de Onu kaymakam, savcıya vermiş demesiyle Risale-i Nurun bir kısım zaif şakirtlerine vesvese ve bir evham vermek istemiştir. Bu yazıya Nurun çok avukatları tekzip yazsınlar. O meselenin mevzuuna dair İstanbul sıhh heyetinden dört rapor var. Fakat lüzumsuz olduğu için, kimseye göstermeye tenezzül etmedim. Hem de lüzum olmamış.

Said Nurs